| Bana öyle geliyor ki Bunların bir çoğunu körükleyen onlar oldu. | TED | يبدو لي أن ذلك كان هو الدافع وراء الكثير من هذا. |
| İş arkadaşları ve parti arkadaşları, Bunların hepsi var bende. | TED | هناك أصدقاء للعمل، وأصدقاء للاحتفال، لدي الكثير من هذا النوع. |
| Yani ben onu seviyordum ve Bunların hiçbiri bana etki etmez. | Open Subtitles | أعني، لقد أحببتها ولذلك لم يشكّل لي شيئاً من هذا مشكلة. |
| Bunların hepsi, göç etme kararının ürünü olan milyonlarca insandan birkaçı. | TED | هؤلاء جميعًا قلة من ملايين الأشخاص الذين كانوا نتاج قرار الهجرة. |
| Bunların hiç biri olmadı, beyler. Ve bu konu hakkında evrak görmek istemiyorum. | Open Subtitles | لم يحدث شئ من هذا يا سادة ولا أريد رؤية أي تقارير عنه |
| Ancak sen Adalet Takımı'na hak ettikleri dersi verene kadar Bunların hiçbiri olamaz. | Open Subtitles | ولكن أيا من هذا لن يحدث لك عندما تعطي فرقة العدالة ما يستحقون |
| Dün gece buraya geldim çünkü Bunların hiç biri bana mantıklı gelmemişti. | Open Subtitles | اتيتُ إلى هُنا اللّيلةُ الماضية. لأنّ لا شئ من هذا يبدو منطقياً. |
| On sekiz yıllık eşim olmadan Bunların herhangi birini yapmamın imkânı yok. | Open Subtitles | أن أقوم بعمل أيّ من هذا بدون زوجتي الرائعة لمدّة 18 سنة |
| Eğer Bunların hiçbiri gerçek değilse, eğer Bunların hepsi birer kobay faresi deneyiyse, geçidin gerçek olmamasının da mantıklı bir açıklaması var. | Open Subtitles | إن لم يكن أي من هذا حقيقي , إذا كان كل هذا مجردتجربةفأرمختبر, عندئذ يكون من المعقول أن البوابة ليست حقيقية ايضا. |
| Şimdi bana Bunların nasıl mümkün olabildiğini anlatacaksın ya da kan dolaşımına bir hava kabarcığı yollayacağım ve intikamını almadan felç geçireceksin. | Open Subtitles | والآن ستخبرني, أنّى لأي من هذا ممكن, أو سأضع فقاعات هواء داخل مجرى دمك وستصاب بسكتة دماغية دون أن تحصل على انتقامك |
| Bunların hiçbiri başka bir bilgisayarı satrançta yenmek için değil. | Open Subtitles | ليس أيّ من هذا لأجل هزيمة حاسوب آخر في الشطرنج |
| Asıl ben seni bu kadar sevmeseydim Bunların hiçbiri olmayacaktı. | Open Subtitles | لم يكن ليحدث أي من هذا لو لم أحبك كثيراً |
| Bunların yakın zamanda bir yere gidebileceğini sanmıyorum. - Terk et burayı. | Open Subtitles | لا أعتقد بأن هؤلاء سيذهبوا لمكان ما قريبًا فقط اخرج من هنا |
| Çocuklara neler olduğunu anlatacağız ve Bunların hiçbiri artık senin için çalışmayacak. | Open Subtitles | أخبرى هؤلاء الاطفال ما يحدث وإلا لن أقوم بعمل واحدا من اجلك |
| Bunların tüccar olduğu ortaya çıktı, fakat biz bu üç adamın | Open Subtitles | إنّهم على ما يَبدو تجار، لكنّنا نشكّ أنّ هؤلاء الرجال الثلاثة |
| Size Bunların tek tek örneklerini göstereceğim. Önce gereçlerden başlamak istiyorum. | TED | سأريكم الآن مثالًا على كل من هذه الأدوات وسأبدأ بتلك المواد |
| Ve tüm Bunların, hayatımızı çok daha hoş ve asil kılan, birer nüans birer ayrıntı, birer detay olduğunu unutmamalıyız. | Open Subtitles | و يجب أن نتذكر أن كل هذه الأشياء الفوارق، العيوب، التفاصيل الدقيقة و التي نعتبرها من ملحقات يومنا الغير أساسية |
| Ve bir kısmı da, Bunların hepsini saldırı olarak değerlendiriyor. | TED | وهناك الجزء الآخر من الدماغ والذي يعتبر كل هذا كتهديد. |
| Bana tüm Bunların bir deniz canavarı yüzünden olduğunu mu söylüyorsun? | Open Subtitles | هل تحاول ان تخبرنى ان كل هذا من اجل وحش البحر؟ |
| Yani Bunların hepsinin kendine-benzer özelliği var: parça bütün gibi görünüyor. | TED | و كل هذه لديها خاصية التشابه الذاتي : الجزء يبدو كالكل. |
| Büyük sözler verdiler ve aslında Bunların bir çoğunu gerçekleştirdiler. | TED | لقد وعدو ببعض الوعود العظيمة، والواقع انهم أنجزو الكثير منها. |
| - Bunların hepsi ben evi satın aldığımda buradaydı. - Şaka yapıyorsun. | Open Subtitles | ـ كل هذا كان هنا عندما أشتريت هذا المنزل ـ أنك تمزح |
| Hafıza kaybı yaşamanın iyi yanı tüm Bunların arasına nasıl düştüğümü hiç hatırlamamam. | Open Subtitles | حسنٌ، ميزة فقدان الذاكرة هي أنّي لا أذكر كيف تورّطت في كلّ هذا. |
| Bunların Asya ve Avrupa'da da basılacağına dair garanti verebilir misin? | Open Subtitles | هل تستطيع التأكيد أن هذه الصور ستنشر في أوروبا و آسيا؟ |
| bu da demek ki Bunların hepsi sırdı. İşte bu yüzden elinizde gizli | TED | وهو مايعني أن كل تلك الأمور كانت سرية. لهذا السبب أنتم تحصلون الآن على أشياء رفعت عنها السرية، |
| Tüm Bunların anahtarı ise ayrıştırabilecek özellikleri bulmakta. | TED | و المفتاح لكل هذا هو ايجاد المميزات التي تمكنها من الفصل. |
| Bunların hepsini bir araya getiren öğe ise bilgisayar destekli tasarım. | TED | وهناك خيط واحد مشترك يربط بين كل تلك الأشياء هو التصميم بمساعدة الحاسوب. |
| Ve tüm Bunların gerçekte en korkunç yanı, aşırı avlanmai kirlilik ve iklim değişikliği, bunlardan hiç biri bir boşlukta olmuyor | TED | والشيء المخيف حقا عن هذا كله الإفراط في الصيد, والتلوث , وتغير المناخ هو أن تلك الاشياء لاتحدث في فراغ |