Şimdi hep birlikte büyük, kolektif, Derin bir nefes alalım. | TED | في الواقع، لماذا لا نأخذ معًا الآن نفساً عميقاً جماعياً. |
Derin bir nefes alıp, bu poşete üflemenizi istiyorum sizden. | Open Subtitles | أريدك أن تأخذ نفساً واحداً عميقاً و تملأ هذا الكيس |
Gemi bizi aşağı çekecek. Ben söyleyince Derin bir nefes al. | Open Subtitles | السفينة ستغرقنا تحت المياه، فعليكِ أن تأخذي نفساً عميقاً عند إشارتي. |
Misafirlerin yanına gitmeden önce, Derin bir nefes alıp sakinleşmen gerekiyor ve geri alamayacağın bir şeyler söylememeye bak. | Open Subtitles | يجب أن تأخذ نفسا عميقا وتبرد أعصابك قبل أن تذهبي هناك و تقولي شيئا لن تكوني قادرة على استرجاعه |
çok Derin bir acı içerisindeydim. ve bu güce sahip olmadığımı ama | TED | كنت ما ازال في حزن عميق كنت اعلم انني لا املك القوة |
Duygularınızı biriyle paylaşırsanız ve onlar da bu duyguları anlar ve sizinle paylaşırlarsa duygusal ve Derin bir bağlantı kurarsınız. | TED | عندما تُشارك مشاعرك مع شخصٍ ما، ويتفهمها هو ويُشاركك إياها أيضًا، فأنتما بذلك تخلقان تواصُلًا عاطفيًا عميقًا بينكما. |
Çok üzgünsün, Derin bir nefes al ve tekrar dene. | Open Subtitles | إنكِ غاضبة للغاية، لذا خُذي نفساً عميقاً و حاولي ثانيةً |
Tepki vermeden önce Derin bir nefes al ve ona kadar say. | Open Subtitles | أريدك أن تأخذ نفساً عميقاً وتعد للعشرة قبل أن تبدي ردة فعل |
Bak karsidan bi noktaya odaklan ve Derin bir nefes al. | Open Subtitles | أنظر ، فقط إبحث عن نقطة في الأفق وخذ نفسا عميقاً |
Şimdi Derin bir nefes al ve bırak seni Gevşistan adındaki diyara götüreyim. | Open Subtitles | الآن أريدكَ أن تأخذ نفسا عميقاً و دعني آخذكَ إلى أرض أُسمّيها الاسترخاء |
Bu mutlulukla birlikte insan gerçekten Derin bir sorumluluk duygusuyla doluyor. | TED | ومع هذا الإنتعاش والحماسة، يتملك المرء إحساساً عميقاً بالمسؤولية. |
Beni seğirten Derin bir heyecan hissiydi. | TED | لقد كان شعوراً عميقاً بالتوتر يسبب لي الإرتعاش. |
Sosyal bakımdan zor olmakla birlikte bunun basit bir yöntemi var esasen: Derin bir nefes alın ve arkadaşınıza sorun. | TED | لكن هناك طريقة بسيطة، وإن كانت صعبة اجتماعياً، لتعرف كيف تبدو رائحة نفسك: خُذ نفساً عميقاً واسأل صديقاً لك. |
Şimdi, yapmanı istediğim şey direkt olarak bana bakman, tamam mı, sadece burnundan Derin bir nefes al, ve ağzından ver, ve rahatla. | TED | ممتاز أريدك أن تنظر إلي مباشرة خذ نفساً عميقاً عبر الأنف ودعه يخرج عبر الفم. استرخِ |
Yavaşça Derin bir nefes al ve solu, nefesin kalp atışlarınla eşleşmeli. | Open Subtitles | خذ نفسا عميقا وأخرجه ببطء يجب أن يتوافق تنفسك مع دقات قلبك |
Derin bir nefes al. Tekrar dene. Bu sefer ne yaptın? | Open Subtitles | خذي نفسا عميقا حاولي مرة أخرى ماذا فعلت تلك المرة ؟ |
PV: Bu garip bir tepkiymiş gibi gözükebilir; eğer daha büyük, daha Derin bir sembol olduğunun farkına varmazsak. | TED | بريا: ربما كانت ردة فعل غريبة، لكننا لم ندرك كم يعني لها الشيء، كان عميقا بالنسبة لها. |
Koyu bir takım elbise giyiyordu ve yüzünde o kadar olgun, o kadar Derin bir acı vardı ki ona zor bakıyordum. | Open Subtitles | ،كان يرتدى بزة غامقة و على وجهه رأيت الحكمة و ألم قديم و عميق حتى أنني لم أستطع النظر إليه مباشرا ً |
Koyu bir takım elbise giyiyordu ve yüzünde o kadar olgun, o kadar Derin bir acı vardı ki ona zor bakıyordum. | Open Subtitles | ،كان يرتدى بزة غامقة و على وجهه رأيت الحكمة و ألم قديم و عميق حتى أنني لم أستطع النظر إليه مباشرا ً |
Uzun ve Derin bir nefes al ve şunu bil ki eğer emri verirsen, savaşa gireriz ve savaşırız. | Open Subtitles | أقصد ، خذ نفسا عميقًا جدا إعلم أنك إذا أصدرت القرار فسنكون في حرب |
Bu da birçoğumuzu bir nevi Derin bir varoluş kaygısına itebilir. | TED | وهذا يمكن أن يترك لدى الكثير منا هذا القلق الوجودي العميق. |
Para işlerine gelince Derin bir bakış açısı eksikliğiniz var. | Open Subtitles | وهذا يفتقر العمق الميداني المطلوب حين تصل الأمور لإدارة المال |
İşitme engellileri eğiten bir öğretmen olacağını düşünüyorum çünkü işitme engelliler kendisinin yalnızlığından bile Derin bir yalnızlık içerisinde yaşıyorlar. | Open Subtitles | أعتقد بأنها ستُقرر أن تصبح معلمة للأشخاص الذين يعانون من ضعف سمع لأن الأصم يعيش في عزلة عميقة مع ذاته |
Gerçekten de Derin bir bağ kurduk ve beni herkesten daha iyi anlıyor. | Open Subtitles | لقد كانت بيننا علاقة عميقه وهو يفهمني أكثر من أي شخص |
Sistemimizin ve alt yapımıza Derin bir şekilde inşa edilmiş. | TED | لقد تم غرسه في بعمق في أنظمتنا و بنيتنا التحتيه. |
Derin bir nefes alalım ve Bonnie hazır olduğunda tekrar başlayabiliriz. | Open Subtitles | لنأخذ نفقسًا عميقًا ونبدأ مجددًا حين تغدو (بوني) مستعدّة. |
Derin bir nefes al ve ateş et hadi. | Open Subtitles | لربما تريح نفسك كذلك .تفضل وأطلق النار أربعة. |
Geniş bir alnın üzerindeki dağınık siyah saçlar, hastalıklı bir solgunluk ve Derin bir zeka ile daha da Derin bir yorgunluğu yansıtan siyah ve çökük gözler. | TED | جبهةٌ طويلة، يعلوها شعرٌ أسودٌ أشعث، وشحوبٌ عليل، ونظرةٌ تنمُّ عن ذكاءٍ عميق، وإرهاقٍ أكثر عمقًا داخل عينيه الغائرتين الداكنتين. |
D.E.A.'dekilere siz bunu sonuna kadar oynayana kadar Derin bir nefes almalarını söyleyeceğim. | Open Subtitles | سأخبر إدارة مكافحة المخدرات أن تأخذ نفسًا عميقًا -حتى تلعبوا هذا. -شكرًا لك. |
Böyle bir yara almanız yazık olmuş. Umarım çok Derin bir kesik değildir. | Open Subtitles | من المُؤسف أن تُصاب بهذه الإصابة و أتمنى ألا يكون الجرح بهذا العُمق |