Mesela, Marc Chagall'ın trajedisini ele alalım. 1887 yılında doğmuş bir sanatçı. | TED | على سبيل المثال، هنا تجدون مسار مارك شاغال، فنان ولد سنة 1887. |
Her zaman en iyi ele sahip olan kişinin kazandığını göremeyebilirsin! | Open Subtitles | فقط لو إفترضتي أن اللاعب ذو اليد الجيدة هو من يربح. |
Çekirdek halinde hammadde olarak ele alındığında kahve ne kadar eder biliyor musunuz? | TED | هل تعلمون كم تساوي القهوة، حينما يتم التعامل معها كسلعة مثل حبوب البن؟ |
Ve onu emir komuta zincirinden birine söylemeden ele geçirmeye çalıştılar. | Open Subtitles | وقد حاولوا الوصول إليه قبل أن يصل بالأمرِ إلى الإدارةِ العليا |
Sadece sen ve ben, el ele, her şeye rağmen. | Open Subtitles | فقط أنت وأنا. يد بيد, على الرغم من كل شيء. |
Buford'un beş adamı ve herhalde seni ele veren adam. | Open Subtitles | خمسة من جماعة بن بوفورد ولربما الشخص الذي وشى بك |
Dünyanın bir kısmında, aç gözlülük ve korkunun karışımı gücü ele geçirenlerin bunu geri vermek için gönülsüz olmaları anlamına gelir. | TED | في مكان ما من هذا العالم، إن مزيج الخوف والطمع عند وجوده مع الاشخاص ذوي النفوذ يصعب عليهم أن يتخلوا عنه. |
Gaz tarafından ele geçirilen kadın, erkekleri becerirken öldürüyor. | Open Subtitles | إمرأة ممسوسة بغاز تمسك بالرجال حتي الموت |
İki milyon dolar için seni ele vermeyecek birini tanıyor musun? | Open Subtitles | هل تعرف أي شخص لن يشي بك مقابل 2 مليون دولار |
İşte bu yaşama isteği , hayatta kalma ve kendini ifade etme ihtiyacı, arabayla buluşuyor ve benim gibi insanları ele geçiriyor. | TED | أنه الرغبة في العيش, الرغبة للنجاة, للتعبير عن الذات, و الذي يأتي مع السيارة, و يستحوذ على أشخاص مثلي. |
Neyse ki çalışmalarının çoğuyla Naziler iktidarı ele geçirmeden Almanya'dan kaçabilmeyi başarmış. | Open Subtitles | ولله الحمد، قد تمكن من الخروج من ألمانيا قبل تولي النازيين السلطة. |
Sanırım iki tane başarılı şirketin vardı ve sonra radyoları dönüştürmek için uyduları nasıl kullanabileceğimize ilişkin problemi ele almıştın. | TED | أظن أنك كان لديك شركتان ناجحتان وعندئذ شرعت في العمل على قضية كيفية استخدام الأقمار الصناعية لإحداث ثورة في الإذاعة |
Örneğin, Beyoncé ya da ona verdiğim ismiyle Tanrıça'yı ele alın. | TED | خذ على سبيل المثال،المغنية بيونسيه، أو كما أسميها أنا معبودة الجماهير. |
Güney Afrika'daki Gauteng bölgesini ele alın, Johannesburg'u ve Pretoria'yı kapsar. | TED | لنأنخذ محافظة غوتنغ جنوب إفريقيا، التي تحتوي على جوهانسبرغ والعاصمة بريتوريا. |
Görünüşte hepsi ilkeli insanlar ama hepsi ele geçirilmiş, nasıl? | Open Subtitles | يبدو عليهم جميعًا طهارة اليد ومؤخرًا تمّ قتلهم جميعًا، كيف؟ |
Devamında kişi sahte ele bakarken, aniden iki ele de fırça ile vuruluyor. | TED | ثم كلا اليدين تُخططان بفرشاة طلاء فى نفس الوقت فى حين أن الشخص ينظر إلى اليد المزيفة. |
Ayaklanmayı ele alıp Mısırlıların kapasitesini değerlendirmek için Hartum'a gittim. | Open Subtitles | ذهبت الى الخرطوم لتقييم القدرة المصرية على التعامل مع الانتفاضة. |
Tularemi kültürüne ulaşamadım ama üzerinde deney yaptıkları ölü farelerden birini ele geçirebildim. | Open Subtitles | ,لم أستطع الوصول لداء التلريات لكنني استطعت الحصول على أحد الجرذان الميتة .المُختَبرة |
Üniversitede savunma yapan, topu çalan, ele geçiren bir defans oyuncusu var. Tek ele sahip. | TED | هناك لاعب ظهير لكرة قدم الجامعات يقطع الهجمات ويتصدى للكرة ويستعيد السيطرة في حين أن لديه يد واحدة. |
Dinle enayi, o sabah biri kampa gidip Tim O'Leary'yi ele verdi. | Open Subtitles | انصت يا ذا الجمجمة المخدرة أحدهم ذهب هذا الصباح الى المخيم و وشى بتيم اولييرى |
Şeytan oğlumun ruhunu ele geçirdi. | Open Subtitles | روح ابني كانت ممسوسة من قبل الشر هل لديك اي خبرة |
Ama onu başkasının ele vermesine izin verebilirim en azından. | Open Subtitles | لذا أقل مايمكن فعله أن أدع شخصا اخر يشي به |
Tarikat gücü insanın onu ele geçirdiğinden daha fazla insanı ele geçirir. | Open Subtitles | "الانسان لا يستحوذ علي قوة "أوردين .اكثر مما تستحوذ القوة نفسها عليه |
Görünüşe göre, recananya, Dünyanın Yörüngeselindeki Yörüngedeki Tüm Haberleşme Uydu'sunu ele geçiriyor, | Open Subtitles | يبدو ريكانانيا قد تولي جميع الاتصالات للأقمار الصناعية التي تدور حول الأرض |
Bu da şirketinizin sadece beş sene içinde ele geçirilme veya başarısız olma ihtimalinin üçte bir oranında olduğu anlamında. | TED | هذا احتمال واحد من أصل ثلاثة أن الشركة قد يتم الإستيلاء عليها أو قد تفشل في غضون خمس سنوات فقط. |
Ona ne yaptın bilmiyorum ama, eğer seni ele geçirecek olursa,bu hiç iyi olmayacak. | Open Subtitles | لا أعرف ماذا فعلتي له لكن لو وضع يده عليك ستكون نهايته أو نهايتك |
El ele tutuşmuşken gidip yemek yiyelim bari. | Open Subtitles | لنأكل معاً مرة واحدة بما أننا نمسك بالأيدي |
Bunları nasıl ele geçirdiğine dair bi fikrin var mı? | Open Subtitles | هل لديك أدنى فكرة كيف تمكن من الحصول على هذه؟ |