Kendi telomerlerimi etkileme gücüne sahip olduğunu söylüyor, ve sizinkini etkileme gücüne de. | TED | يعني أن لدينا قدرة للتأثير على التيلوميرات الخاصة بنا ، وتيلوميرات الآخرين . |
Çok akıllısın ve insanları etkileme özelliğin var. | Open Subtitles | أنتِ ذكية للغاية، ولديك القدرة للتأثير على الناس |
Bir kişinin bir sürü kişiyi etkileme kabiliyeti üssel olarak artıyor ve hem iyilik ve hem de kötülük için artıyor. | TED | قدرة شخص واحد على التأثير على الكثير تزداد بشكل مضاعف، تتطور لتنفع الخير والشر بنفس الوقت |
Aralarında en taşınabilir olanı ve gündelik yaşantımızı en çok etkileme potansiyeli olanı bu. | TED | لكنها الأكثر قابلية للنقل والأكثر قدرة على التأثير على حياتنا اليومية. |
mutluluk ve başarı formülümüzü değiştirirsek, gerçekliği etkileme şeklimizi değiştirebiliriz. | TED | إذا غيرنا صيغتنا عن السعادة والنجاح ما يمكننا عمله هو تغيير الطريقة التي يمكن بالتالي التأثير على الواقع |
Sizi etkileme derdinde değilim. | Open Subtitles | أنا لا أحاول إثارة إعجابك. |
Seni etkileme işini benim için oldukça zorlaştırıyorsun. | Open Subtitles | أنت تصعبين عليّ إثارة إعجابك. |
Beyinlerimizin kimyasını ve ruh halimizi değiştirmek için uyuşturucu alabiliyoruz. Peki ya argümanlar, reklamlar, büyük fikirler... başkalarının düşüncelerini etkileme girişimleri değil midir? | TED | نتعاطى المخدرات لكي نغير التراكيب الكيميائية لعقولنا أو لنغير مزاجاتنا، وما هي الحجج أو الدعايات أو الأفكار الكبيرة إن لم تكن محاولة للتأثير على عقل الآخر؟ |
Eğer Washington'a gidersen, bir çok insanı etkileme ve bir çok hayatı değiştirme şansın olur. | Open Subtitles | لديك الفرصة للتأثير على العديد من الناس لتغيير حياة العديد من الأشخاص (إذا ذهبت إلى(واشنطن |
Yine de bu düşünceyi tam tersine döndürebiliriz. Düşündüğümüzde , daha şimdiden, iklimimizde çok derin ama olumsuz bir etkimiz var. Bu da demek oluyor ki , ileride alışmamız gereken iklim değişikliğini etkileme fırsatımız var. | TED | لكن, يمكننا أيضاَ قلب هذه الفكرة رأسا على عقب، والتفكير بأنه في صورة وجود هذا التأثير العميق ولكن السلبي على مناخنا، فلدينا الفرصة للتأثير على مدى التغُّير الذي سيطرأ على المناخ في المستقبل والذي يجب علينا التأقلم معه . |
Hükümetin bir askeri stratejisi, yasal stratejisi, politik stratejisi vardı ama "Bir iletişim stratejimiz yok, olursa iyi olacağını düşünüyoruz." dediler. Böylece bu işi hemen kabul ettik, çünkü bize çatışmanın sonuçlarını yaptığımız işle ve elimizdeki araçlarla etkileme imkanı sunuyordu. | TED | كانت الحكومة تمتلك استراتيجية عسكرية وكان لديها استراتيجية قانونية وكان لديه استراتيجية سياسية، ولكنها قالت، "ليس لدينا بالفعل استراتيجية اتصالات ومن المرجح أن يكون امتلاكها شيئاً جيداً"، لذا قررنا فوراً الانضمام لهذا الأمر لأنه يمثل فرصة للتأثير على مخرجات النزاع عن طريق الأشياء التي نفعلها والأدوات التي نملكها. |
Güç, istediğiniz sonuçları almak adına, diğerlerini etkileme becerisidir, ve bunu üç yolla yapabilirsiniz. | TED | القوة هي ببساطة القدرة على التأثير على الآخرين لتحصلوا على النتائج التي تريدونها، بامكانكم فعل هذا بثلاث طرق. |
İnsanlığa özgür irade verilince melekler dünyadaki olayları doğrudan etkileme güçlerini kaybetti. | Open Subtitles | عندما مُنح البشر الإرادة الحرة، فقدت الملائكة القدرة على التأثير المباشر بالأحداث في الأرض |
Geleceği etkileme gücü olan mistik kadın var ya? | Open Subtitles | أعني، النساء الغامضات مع القدرة على التأثير في المستقبل؟ |
Fakat bende uyanan izlenim karşılaştığımız felaketlerden büyük bir çoğunluğunun kaynağında, zaten fertler olmadığıdır. Bu tip sorunların kaynağı kuruluşlardır. Bunların bazıları ülkelerden dahi büyüktür. Kuruluşlar, yüzleri, binleri ve hatta milyonları bulan sayıda hayatı etkileme gücüne sahiptir. | TED | ولكن يبدو لي أن أكبر المشاكل التي نواجهها، الكثير من الكوارث التي اختبرناها، غالبًا لم تأت من أفراد، بل جاءت من منظمات، بعضها أكبر من الدول، الكثير منهم قادر على التأثير على المئات، الألوف، وحتى الملايين من الأرواح. |
Ama hepiniz cemiyet mensuplarısınız, ve cemiyetinizi etkileme çalışmaları yapıp çok daha mantıklı yeni trafik işaretleri yaratılmasını sağlayabilirsiniz. | TED | ولكن جميعكم أعضاء في مجتمعات, ويمكنكم التأثير على مجتمعاتكم بالممارسة لخلق تدفقات معقولة لحركة المرور. |