| fakat Paris'teki hayret verici alternatif enerji şirketi güneş enerşisiyle ızgaralardan kurtarıyor. | TED | لكن شركة طاقة بديلة في باريس تأخذنا خارج الشبكة عبر الطاقة الشمسية. |
| Bir güneş paneli yedi veya sekiz senede kendini amorti eder. | TED | إن اللوحة الشمسية تغطي تكاليفها الذاتية خلال سبعة أو ثمانية سنوات. |
| Orada çok fazla güneş radyasyonu ve kozmik ışın radyasyonu var. | TED | فهناك الكثير من الاشعاع الشمسي إضافة الى الكثير من الأشعة الكونية. |
| SD: Tüm güneş sistemimiz o karanlık yere rahatlıkla sığar. | TED | ش.د: يمكن ضم نظامنا الشمسي بأكمله داخل تلك المنطقة المظلمة. |
| Az çelik kullandığımız için çok daha fazla güneş alıyorduk bu da kışın ısınmak için daha az ısı gereksinimi duyacağımız anlamına geliyordu. | TED | وهذا يعني دخول ضوء شمس اكثر وهذا يعني انه لايجب ان نستخدم وسائل التدفئة بصورة كبيرة في الشتاء .. بسبب دخول ضوء الشمس |
| Katilin güneşe alerjisi vardı ve reçeteli güneş kremi kullanıyordu. | Open Subtitles | القاتل لديه حساسية من الشمس ويستخدم وصفة طبية مضادة للشمس |
| TESS adında bir uydu olacak ve güneş sistemimizin dışındaki gezegenleri keşfedecek. | TED | وسيكون هناك قمر صناعى يدعى تيس والذي سيكتشف الكواكب خارج المجموعة الشمسية. |
| Ayrıca burada güneş pilinden elde ettiğimiz enerjiyi görselleştiren bir cihazımız mevcuttur. | TED | ولدينا ايضا جهاز هنا لاظهار الطاقة التي نحصل عليها من الخلية الشمسية |
| Tamamen güneş enerjisine geçmek için birkaç iyi nedenimiz var. | TED | لدينا بعض الأسباب الوجيهة لكي نتحول بالكامل إلى الطاقة الشمسية. |
| Çünkü güneş enerjisini oldukça öngörülemez yapan bir etken var: Bulut örtüsü. | TED | لأنه هناك عامل واحد يجعل الطاقة الشمسية صعبة التنبؤ بها: تغطية السحاب. |
| Bir diğeri, fotoelektrik etki üzerine, güneş panelleri bu yüzden çalışıyor, bu güzel. | TED | وكان الآخر عن الظاهرة الكهروضوئية. التي تعمل بفضلها الألواح الشمسية. كانت نظرية جيدة. |
| Birbirlerini rota dışına itmeye başlayınca güneş Sistemi başıboş toplarla dolmaya başladı. | Open Subtitles | فبالطبع بدأوا يشدون بعضهم بعضاً النظام الشمسي كان على شفا الأنفجار كالمدفع |
| güneş'in zar zor ulaştığı, güneş Sistemi'nin en uzağındaki sınırlarında; | Open Subtitles | هنا في النهايات البعيدة للنظام الشمسي حيث تخترق الشمس بالكاد |
| güneş'teki şiddetli patlamaların çoğu burada, "korona" olarak bilinen cehennemvâri dış atmosferde gerçekleşir. | Open Subtitles | معظم النشاط الشمسي يحدث هنـا فى الغلاف الشمسي الخارجي الجهنمى المسمى بالهـالة الشمسيـة |
| Ancak güneş Sistemi'nin sınırına ulaşmak için 20.000 km daha yol almamız gerekiyor. | Open Subtitles | .. لنصل لأطراف النظام الشمسي .علينا أن نقطع مسافة 20 ألف كيلومتر أخرى |
| Jüpiter'in manyetik alanı güneş sistemindeki en geniş ve kuvvetli olanıdır. | Open Subtitles | المجال المغناطيسي لكوكب المشتري هو الاكبر و الأقوى في النظام الشمسي |
| On bin ila yüz binlerce yıllık sürelerde meydana gelen Dünya'nın yörüngesindeki küçük değişimler güneş ışığının Dünya'daki dağılımını değiştiriyor. | TED | تغيرات بسيطة في مدار الأرض تحدث على مدى العشرات إلى مئات الآلاف من السنين تغير توزيع ضوء الشمس على الأرض. |
| öğle vakti güneş tepedeyken bir sopayı İskenderiye'de yere dikseniz, güneş ekseninden 7.2 derece kaydığını gösteren bir gölgeye sebep oluyordu. | TED | في نفس الوقت في نفس اليوم، عند الظهيرة، عند وقت ذروة الشمس، وقت الانقلاب، الشمس تلقي بظلالها بدرجة 7.2 خارج المحور. |
| Eğer güneş orada olmasaydı, üç Kelvin de donmuş bir buz topu olurduk ve güneş bütün yağış sistemimizi oluşturur. | TED | فإن لم توجد الشمس كنا سنكون كرة جليدية بحرارة ثلاث درجات على مقايس كلفن والشمس أيضاً تحرِّك كامل الدورة المائية |
| İcadım, güneş'in bedava enerjisini yoğunlaştırarak onu mekanik harekete çevirir. | Open Subtitles | يُركزُّ إختراعي الطاقة المجانية للشمس و يحولها إلى حركةٍ ميكانيكية. |
| Bu şiddet dolu bir rekabet, her bitki güneş ışıkları karşısında çaresiz. | Open Subtitles | وهذا بدوره أثار منافسة شرسة، كلّ نبات شديد الحاجة إلى أشعّة الشّمس. |
| İnsanlar savaşta birlikte olduğunda çiçek, toprak ve güneş gibi birbirlerine bağlıdırlar. | Open Subtitles | عندما يخوض الرجال المعارك سوية يرتبطون كأوراق الزهرة الواحدة كارتباط التربة بالشمس |
| The Who'nun şarkısı çaldığı sırada güneş gözlüklerini çıkararak mı buldun bunu? | Open Subtitles | وقد استنتجتِ ذلك عبر خلع نظاراتكِ الشمسيّة على أنغامِ أيِّ أغنيةٍ بالضبط؟ |
| güneş doğduğunda çoktan gitmiş olabilirim. Yine de teşekkür ederim. | Open Subtitles | ، قد أتحرّك قبل الشروق لكنّي بحـاجة لئن أشكركم |
| Bu miktardaki mürekkep ile, futbol sahası büyüklüğünde bir güneş enerjisi paneli üretebilirsiniz. | TED | بهذه الكمية من الحبر، يمكنك طباعة خلية شمسية بحجم ملعب كرة القدم الكامل. |
| Hayalgücü ile gözlem bir araya gelerek, güneş sistemini doğru olarak açıklamamızı sağladı. | Open Subtitles | إن المزج بين الخيال والملاحظة أدّى إلى وصف النظام الشمسى بشكل دقيق |
| güneş Çekim Alanı'ndan 7 dakika içerisinde ayrılıyoruz. | Open Subtitles | سنغادر منطقة الجاذبيه الشمسيه فى 7 دقائق.. |
| Örneğin, bir kuyruklu yıldız güneş'e çarptığı zaman, güneş hayatına olduğu gibi devam eder, ama kuyruklu yıldız buharlaşarak yok olur. | TED | على سبيل المثال، حين يضرب الشمسَ مذنب، تبقى الشمس كما كانت من قبل، بينما يتبخّر المذنب. |
| "alacakaranlıkta güneş sönük kalır parlak ay ışığı kaplar heryeri" | Open Subtitles | الشمس تَخْفتُ إلى الغروب تسطع أشعّةُ القمرِ ببطئ بشكل جميل |
| güneş ışığı gibi saçlarınla zümrüt gibi parlayan gözlerine yazdığı romantik şeyleri gördüm. | Open Subtitles | و رأيت الأشياء الرومانسية التي كتبها لصاحبة عيني الزمرد و الشعر المشرق كالشمس |
| Yukarıdaki güneş ışıklı sularda dolaşan yaratıkların yağdırdığı, bir deniz karı bu. | Open Subtitles | الثلج البحري، بقايا مِنْ المخلوقاتِ عَجّ في المياهِ المضاءة بنور الشمسِ فوق. |