"gitmeye" - Translation from Turkish to Arabic

    • للذهاب
        
    • الذهاب
        
    • للرحيل
        
    • بالذهاب
        
    • الرحيل
        
    • للمغادرة
        
    • الوصول
        
    • المغادرة
        
    • للعودة
        
    • للإنطلاق
        
    • للتحرك
        
    • للخروج
        
    • للذِهاب
        
    • للانطلاق
        
    • أن نذهب
        
    Huzur peşindeki tüm Hristiyanlar bu sabah kiliseye gitmeye hazırlanıyor. Open Subtitles كل المسيحيون المحبين للسلام إستعداد للذهاب إلى الكنيسة هذا الصباح،
    Aman tanrım. Peki şimdi Disney World'e gitmeye hazır mısın? Open Subtitles يا إلهى هل أنت مستعدة للذهاب الى عالم ديزنى الان؟
    Disiplin kuruluna gitmeye yetecek kadar bilgi toplayınca izinlerini alacaktım. Open Subtitles عندما يكون لديّ ما يكفي للذهاب إلى مجلس إدارة المدرسة
    RW: Bir gece filme gitmeye veya bir şeyler yapmaya ne dersin? TED رايان: ليلة واحدة، هل تريد الذهاب إلى السينما أو شيء من هذا؟
    Onunla, Deniz Altındaki Balık dans partisine gitmeye karar verdin. Open Subtitles لذا فقد قررتى الذهاب معه لحفلة رقص السمك تحت الماء.
    Zaten gitmeye niyetim yoktu, zam yapması için blöf yaptım. Open Subtitles لم أكن أخطط حقاً للرحيل , كل ما أردته الزيادة
    Ama Kanada bölüğünün bugün cepheye gitmeye hazır bir birliği var. Open Subtitles لكن لدي مسودة واحدة للقوات الكندية جاهزة للذهاب إلى الجبهة اليوم
    Şimdi öteki kadınımdan da öpücüğümü alayım ve gitmeye hazırım. Open Subtitles الآن فقط احتاج قبلة من فتاتي الأخرى وسأكون جاهز للذهاب
    Çalınan deposunu acilen yeniden doldurma ihtiyacı onu bilinmeyen topraklara gitmeye zorluyor. Open Subtitles الحاجة الملحّة لاستبدال مخزونه المسروق تجبره للذهاب إلى مناطق غير معروفة له
    Bir tornavida için fabrikaya gitmeye bu kadar hevesli misin? Open Subtitles هل أنت مستعد للذهاب إلى المصنع؟ من أجل مفك براغي
    Sıradan bir check-up için kliniğe gitmeye gerek yok. TED لا حاجة للذهاب إلى المستشفى لإجراء الفحوص الروتينية.
    İnsanlar tabii ki semtindeki dükkanlara gitmeyi sever ama çok iyi bir alışveriş bölgesi olursa azıcık uzağa gitmeye de hazırsınızdır. TED بالطبع يفضل الناس الذهاب إلى المتاجر المحلية، لكنهم على استعداد للذهاب إلى مكان أبعد قليلًا إذا كان موقع المتجر جيدًا جدًا،
    Olayın olduğu yere önceden gitmiş, hastalığın ne olduğunu görmüş, yayılmasına ne kadar kaldığını bilen, gitmeye hazır bir grup epidemiyolojistimiz yoktu. TED لم يكن لدينا مجموعة من علماء الأوبئة مستعدين للذهاب لرؤية ما كان هذا المرض، ومعاينة مدى سرعة انتشاره.
    Tropik bir yerlere gitmeye ihtiyacım var. Tahiti. Bunu yazıyor musun? Open Subtitles أود الذهاب لإحدى المناطق الحارة تاهيتى مثلا، هل تدون هذا ؟
    Beslenme uzmanlarına göre McDonald's'a haftada bir defadan fazla gitmeye gerek yoktu. Open Subtitles وكتبوا بأن علماء التغذية يقولون لا ضرر من الذهاب لماكدونالدز مرة أسبوعياً
    Halka gitmeye çalışıyor. Ona neden saklanması gerekecek kadar önemli olduğunu gösterelim. Open Subtitles هو بالفعل يحاول الذهاب للعامة لنريه لماذا من المهم جداً إبقائه سرياً
    ve tatiliniz başlaması için buradan gitmeye istekli olduğunuzu biliyorum, Open Subtitles ولأنني أعرف أننا جميعاً متشوقون للرحيل عن هنا وبدء عُطلتنا،
    İndio'yu kuzeye gitmeye ikna et. Rio Bravo boyunca gidin. Open Subtitles حاول إقناع إينديو بالذهاب شمالاُ ثم اذهب بموازاة ريو برافو
    Daedalus'la gitmeye hazırdı ama bir şey çıktığında kalmak istedi. Open Subtitles كانت تنوي الرحيل لكنها بقيت بعد أن طرأ أمر ما؟
    Buraya geri döndüm çünkü biri beni öldürmeye çalışıyor, ve en başta beni gitmeye zorlayan olayla bir ilgisi var. Open Subtitles جئتُ إلى هنا لأن أحدهم يحاول قتلي و هذا متعلق بما حصل في السابق و أضطرني للمغادرة في المقام الأول.
    Oradan oraya daha hızlı koşturuyoruz, bir yere gitmeye çalışıyoruz. TED نركض جولة بعد جولة، وبسرعة وأسرع، محاولين الوصول لمكانٍ ما
    Biz gitmeye niyetliyiz, siz bizi durdurmaya niyetliyseniz, belki işe koyulsak iyi olur. Open Subtitles نحن ننوي المغادرة ان كنتم تنوون ان توقفوننا ربما علينا أن نبدأ بالعمل
    Geçen Salı seninle eve gitmeye hazırdım. Open Subtitles كنت على استعداد للعودة الى ديارهم معكم يوم الثلاثاء الماضي.
    Tıbbi koruma birimine ihtiyacımız var: eğitim görmüş ve arkaplanda uzman olarak gitmeye hazır bir sürü insan. TED نحن بحاجة إلى طاقم طبي دائم الكثير من الناس المدربين وذوي تجربة يكونوا على إستعداد للإنطلاق.
    Bütün ekipler yerlerindeler ve gitmeye hazırlar, Ajan Manning. Tamam. Open Subtitles كل الفرق في مكانها و جاهزة للتحرك أيها العميل مانينج
    Buradan gitmeye hazır mısın, güzel şey? Open Subtitles أنتي مستعدة للخروج من هنا ، ايتها الجميلة؟
    Ama görüyorsun, o çantasını hazırlayıp bir yerlere gitmeye hazırlanıyor. Open Subtitles لَكنَّك تَرى، انها تَحْزمُ حقائبَها وتستعدُّ للذِهاب الى مكان ما.
    Titreşen mavi ışıklar dış iskeletin gitmeye hazır olduğunu gösteriyor. TED يشير نبض الأضواء الزرقاء إلى أن الهيكل جاهز للانطلاق.
    - Biz Amerikan'la gitmeye mecbur değiliz. - Başka birini seç. Open Subtitles ــ ليس علينا أن نذهب بخطوط الطيران الأمريكية ــ أجل، إختر واحدة أخرى

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more