Mm-Hmm, ve hayatımda ilk defa boğaz kaşıntısı ile kulak tıkanıklığı yaşadım. | Open Subtitles | نعم ، و المرة الأولى أحس بألم في حنجرتي و أذني مسدودة |
Sana kimin yaptığını söyledim ama hiç kulak vermiyorsun. | Open Subtitles | لقد أخبرتك من الجاني و لم تستمع إليَّ حتى |
Profesyonel kulak koruyucuları mükemmel; ben bunları her zaman kullanıyorum. | TED | ان سماعات الاذن الاحترافية رائعة جداً انا استخدمها طيلة الوقت |
Anlayacağınız, üst üste tekrarlayan kulak enfeksiyonu duyma kaybıyla sonuçlanmış. | TED | وكما هو متوقع، فقد أفرزت عدة التهابات عن فقدان السمع. |
Tabii eğer doktorla rahip arasındaki konuşmaya kulak misafiri olmadıysa. | Open Subtitles | الا اذا كان قد استمع الى المحادثة بين الطبيب والكاهن |
Denize açıldığınız zaman arkadaşıma kulak verirdi, sen de tutsaktın. | Open Subtitles | عندما كنت تضبط الأسلحة، صديقي كان أذنه كنت مجرد ثقل |
Telefondaki adam bugün geliyor. Lütfen evdeki eşyalara göz kulak ol. | Open Subtitles | فني من شركة الهاتف قادم لذا يجب ان تبقي في المنزل |
Fakat, ona kimse kulak asmıyordu, çünkü onun biraz saf olduğunu düşünüyorlardı. | Open Subtitles | ولم يكن هناك احد يستمع اليه لانه كان فى نظرهم شخص معتوه |
Evet, zaman ilerliyor Kalabalığın sesine kulak ver | Open Subtitles | نعم ، الوقت يمر بسرعة أستمع إلى صوت الحشد يرتفع |
Sonra kulak cerrahı Anuk'ın kulaklarını mikroskopta muayene ediyor ve tedavi yöntemine karar veriyor. | TED | يمكن لجراح أذن فحص أذني أنوك بمجهر ووضع خطة علاج. |
O.S. : Duymamazlıktan geldiğim kulak çınlamamdan daha çok rahatsız etmiyorlar. | TED | حسناً هم لا يضايقوني اكثر من طنين أذني والذي اتجاهله. |
Sana kimin yaptığını söyledim ama hiç kulak vermiyorsun. | Open Subtitles | لقد أخبرتك من الجاني و لم تستمع إليَّ حتى |
Dedikodulara kulak asmayacak kadar uzun zamandır donanmadasın. | Open Subtitles | أنت في البحرية منذ فترة طويلة لكي لا تستمع إلى الشائعات |
Tıpta şimdiden kulak, soluk borusu, deri, damar ve kemik gibi karmaşık vücut parçaları yetiştirmek için biyofabrikasyon teknikleri kullanılıyor ve bunlar hastalara başarılı bir şekilde naklediliyor. | TED | بالفعل في الطب تم استخدام تقنيات الفبركة الحيوية لزراعة اجزاء الجسم المعقدة مثل الاذن و القصبة الهوائية والجلد والأوعية الدموية والعظام والتي تم زراعتها بنجاح داخل المرضى. |
Kimse sizi birlikte görmez ve konuşmalarınıza kulak misafiri olmaz. | Open Subtitles | لا أحد يراكما سوية و لا أحد يسترق السمع لكلامكما |
Geçenlerde Şangay'daydım. Çin'de neler olduğuna kulak verdim. Ve kesinlikle Japonya'nın yetiştiği gibi onlar da yetişecekler. | TED | لقد كنت في شانغهاي مؤخرا وكنت استمع الى ما يحدث في الصين وانا متاكد جدا انهم سيلحقون الركب كما فعلت اليابان من قبل |
Bebek kulak enfeksiyonu sebebiyle antibiyotik alıyor. | TED | سيبدأ بأخذ المضادات الحيوية لالتهاب في أذنه. |
Çok badire atlattığını biliyorum; fakat o dondurucuya göz kulak olmalı ve her zamanki kadar göz alıcı olmayı denemelisin. | Open Subtitles | ،أعرف أنك مررت بالكثير لكني أريدك أن تبقي عينيك على غرفة التبريد تلك وحاول ومَثِل كأنك على ذاتك الطبيعية الرائعة |
O insanlar seslerine kulak verildiğini düşündü. | TED | أعني، أن هؤلاء الناس شعروا أن هناك من يستمع لهم. |
Terapide çok şey öğrendim. Yüce güce kulak veriyorum. | Open Subtitles | تعلمت الكثير في علاجي النفسي وبدأت أستمع إلى القوى العليا |
Başının her iki yanındaki küçük püsküllerini kulak gibi dikiyor. | Open Subtitles | ينصب خصلات صغيرة مثل الأذنين على جانبي رأسه. |
İlk karşılaştığımızda kulak memenin çok kalın olduğunu fark etmiştim. | Open Subtitles | لاحظت بأنّ شحمة أذنك كانت سميكة جدا عندما قابلتك أولا. |
İsteyene kulak tıpası verebilirim. Kulaklarınıza takın. | Open Subtitles | لدى سدادات للأذن لمن يريدهم فقط ضعها فى أذنيك |
Buna kulak vermen için kaç eşin olması gerekiyor peki? | Open Subtitles | إذا كم زوجة تحتاج منها لقول ذلك لكي تصغي ؟ |
Kızımız kulak enfeksiyonu geçiriyormuş. | Open Subtitles | و تبين أنَّ إبنتي الصغيره لديها عدوى في أذنها |
Benim laboratuvarım kulak üretim tesisi değil. | TED | إنتبهوا، مختبري لا ينتمي إلى مجال تصينع الآذان. |