| Belki de yapılacak tek şey, ortada olan şey problemden kurtulmak. | Open Subtitles | ولكنه الشئ الوحيد الواضح الذى يمكن فعله هو التخلص من المشكله |
| Senin bu şeyi nasıl okuyacağın hakkında hiçbir fikrin olmadığı açıkça ortada. | Open Subtitles | بما أنك من الواضح أنه ليس لديك دليل كيف تقرأ هذا الهراء |
| Hiçbir kuşkum yok ki ortada duran korkunç Sarısakal'ın oğludur. | Open Subtitles | ولا يراودني شك أن الشخص الذي في الوسط. . . |
| Ve işte bina bu, ve buda maketi, sağ tarafta yüksek teknoloji sera'sı var ve ortada tıbbi teknoloji binası. | TED | وذلك هو المبنى، وذلك هو النموذج وعلى اليمين المشتل ذو التقنية الفائقة و في الوسط مبنى التكنولوجيا الطبية. |
| Gün gibi ortada. Ceketime bak. Bu adamlar işi kastettiler. | Open Subtitles | هذا واضح انظري الى سترتي هؤلاء الاشخاص يريدون القيام بعملهم |
| Yeryüzünün yüzeyin kesinlikle delik deşik edilmiş, ve buradayız, tam ortada. | TED | سطح الأرض بالطبع ملئ بالحفر، ونحن ها هنا، تماماً في المنتصف. |
| Ben sadece suçu işleyenin gün gibi ortada olduğunu söylemek istiyorum. | Open Subtitles | انا فقط أردت أن أقول من الواضح جداً من إرتكب الجريمة |
| Çünkü bunun gerçek olamayacağı gün gibi ortada. Yalnızca aptallar inanır buna. | Open Subtitles | . لأنه من الواضح أنه غير صحيح الحمقى فقط من سيصدقوا هذا |
| Bu yüzden, onlara bir göz attım ve siz de bakarsanız bunun bir yetişkin tarafından imzalanmadığı apaçık ortada. | Open Subtitles | فألقيت نظرة عليهم واذا ألقيت أنت نظرة من الواضح أن هذه الاستمارة لم يتم توقيعها من قبل شخص بالغ |
| Ne demek istediğimi anladın. Buraya üniversite bakmaya gelmediğin apaçık ortada. | Open Subtitles | تعلمين ماعنيتُه، أنتِ من الواضح لم تأتي لتُلقي نظره على الكلّيه |
| Ürkütücü olay yeri fotoğrafları ile dolu bir akşam planladığın ortada. | Open Subtitles | من الواضح أنكِ أمضية أمسية رائعة مع الصور المريعة لمسرح الجريمة |
| mumları çıkarmış, ortada çiçekler ve tabakları ve bardakları nereye koyacağına karar vermeye çalışıyor. | TED | فقد أخرج الشموع، ووضع الأزهار في الوسط وهو يحاول الآن التفكير في المكان الذي يضع فيه الأطباق والكؤوس. |
| Fakat ortada iki toplumu birleştiren bir şey görürsünüz bu spordur. | TED | ولكنك ترى في الوسط بأن هناك شيئاً ما يربط هذين المجتمعين معاً وهو الرياضة. |
| Arabamızı ortada ve diğer kutuları yolda görebilirsiniz, otobanda ilerliyor. Araba nerede olduğunu ve kabaca diğer araçların nerede olduğunu bilmeli. | TED | يمكنك أن تشاهد سيارتنا في الوسط وتوجد صناديق آخرى على الطريق، تقود على الطريق السريع. |
| Hâlâ biyopsi sonucunu bekliyoruz ama bunun iyiye işaret ettiği ortada. | Open Subtitles | ما زلنا في انتظار نتائج الخزعة، لكن واضح أنّها إشارة جيّدة |
| İyi bir adam olduğu ortada baksana, buradaki insanlar onun şerefine içiyorlar. | Open Subtitles | واضح أنه كان رجلاً صالحاً. في ظل تواجد كل هذا الحضور لتكريمه. |
| Kararı etkileyen üye umut vaat ettiğini düşünüyordu. Yanıldığı apaçık ortada. | Open Subtitles | ذلك العضو المقرر إعتقد أنك بدوت واعدا ، الأمر واضح الآن |
| Fark edeceksiniz ki, ortada çok büyük bir boşluk var. | TED | ولكن الأمر أنه، ستلاحظون أن هناك فجوة كبيرة في المنتصف. |
| Baskın olacağı noktaya yöneliyor tam ortada - önceki yıllarda zaptetmişti burayı. | Open Subtitles | توجه للمنطقة المهيمنة التي كان يشغلها خلال العام السابق في المنتصف تماما |
| Ama bu bölümlerin insan genom DNA'sında olduğu apaçık ortada. | Open Subtitles | لكنني اعتقد ان الأبعاد واضحة في المورث الانساني للحمض النووي |
| ortada bir yerde buluşmalıyız. | Open Subtitles | يمكننا أن تقابل سويا فى مكان ما بالمنتصف |
| Sadece sabırsızlandım. Sen de ortada yoktun. | Open Subtitles | لقد تحمّستُ للأمر، ولمْ تكن موجوداً هنا. |
| Peki, satış işlerinden hiç anlamadığın ortada. | Open Subtitles | حسنٌ، جليًّا أنّك لا تدركين مفهوم عمليّة البيع. |
| Bence bir şeyler sakladığın apaçık ortada. | Open Subtitles | جليّ إليّ أنّك تخفي أمرًا، وكما أتحكّم بوجودك هنا |
| Şimdi, ailesini kaybetmesinin gerçek bedeli, acı bir şekilde ortada. | Open Subtitles | والأن الثمن الحقيقي في خسارة كل عائلتها يبدوا ألمه واضحا |
| - Güneş yükselince gün gibi ortada olacağız. | Open Subtitles | في أقرب وقت طلوع الشمس، سنكون مكشوفة تماما. |
| - Güvenilir ellerde olduğumuz ortada. | Open Subtitles | نحنٌ في أيدٍ أمينة كما هو جلي |
| Artık hamile kadınlar,karınlarını ortada bırakacak şekilde giyinebiliyor . | Open Subtitles | في هذة الأيام عندما يحملن النساء فإن بطونهم لم تعُد ظاهرة أكثر |
| Bütün bunları böyle ortada bırakmaya çekinmiyor musunuz? | Open Subtitles | أعني ألا تقلقون بترك هذه البضاعة في العراء ؟ |
| Bu arada, ortada görünmeyeceğim. | Open Subtitles | ، في الوقت الحالي سأبقى بعيداّّ عن الأنظار |