"oturur" - Translation from Turkish to Arabic

    • تجلس
        
    • الجلوس
        
    • جلست
        
    • أجلس
        
    • نجلس
        
    • يجلسون
        
    • سيجلس
        
    • جلستِ
        
    • بالجلوس
        
    • تجلسي
        
    • جالساً
        
    • وتجلس
        
    • جلس
        
    • سنجلس
        
    • جالس
        
    Havanın güzel olduğu günlerde... ..çoğu zaman pencerenin kenarına oturur... Open Subtitles عندما يكون الجو جيدا كانت أمّي تجلس بالقرب من النّافذة
    Siz orda oturur ve tahmin yüretebilirsiniz ama ben yaşadığını ummak zorundayım Open Subtitles يمكنك أن تجلس هنا وتُخمن ولكن أنا على أن أبقِ الأمل حيا
    İş bulma konusunda bu kadar kaygı duyması kesersen yetkililere cevap vermeden bu şekilde oturur kimsenin kölesi olmazsın. Open Subtitles كف عن القلق بشأن إيجاد وظيفة يمكنك الجلوس هنا هكذا دون الأستجابة إلى رئيس ولا يضاقيك أو يزعجك أحد
    oturur oturmaz yüzüme kan hücum ettiğini hissettim. Çöl sıcağında olmama rağmen donuyordum. TED جلست هناك .. وشعرت بضغط الدم ودفقه المرتفع وهو يسري في وجهي وبدأت في الصحراء هناك .. اشعر بالبرد الشديد ..
    Hatırlıyor musun? Çocukken bir tanesine sahiptim. oturur saatlerce onu seyrederdim. Open Subtitles كانت لدي مثل هذه لمّا كنت طفلًا، كنت أجلس وأشاهدها لساعات.
    Her sürüşten önce çocuklarla birlikte oturur ve onlara sürüş sırasında düşünmeleri için bir tek kelime veririz. TED قبل كل جولة على الدراجات الهوائية نحن نجلس مع الاطفال ونجعلهم يتحدثون بما يريديون والى ماذا يتطلعون في هذه الرحلة
    Ziyafet verdiğimiz zaman ailem burada oturur ben de orada otururdum. Open Subtitles عندما كنّا نحظى بالولائم كانت عائلتنا تجلس هنا وكنت أجلس هناك
    Ama sidik karıncası kapı sövesinde oturur ve sidik gibi kokar. Open Subtitles ولكن هذه النملة فقط تجلس على مقبض الباب رائحتها مثل البول
    Bunu kabul edebilirdim. Ama işe dönecek olursak-- her hafta dergi kulübümüz olurdu, diğer doktorlarla oturur ve tıpla ilgili bilimsel bir makale üzerinde çalışırdık. TED لكن في العمل كان لدينا كل أسبوع ما يسمى بنادي المجلة حيث تجلس مع الأطباء الاخرين و تدرس بحث علمي له علاقة بالطب
    Bu olaylar Dylan'ın başına gelmiş olsa, sen de oturur muydun böyle? Open Subtitles هل يمكنك مجرد الجلوس هنا والأنتظار إذا ما كان هذا يحدث لديلان؟
    akşamları ateşin karşısında oturur... kocasının çoraplarını yamayarak zaman geçirirsin... kocası sosis pazarında olup bitenleri anlatırken. Open Subtitles الجلوس بجوار النار عند المساء وصغارها عند قدميها وهى ترتق جوربه بينما يحدثها عن ثرثرة أسواق السجق
    El ele tutuşup oturur, konuşuruz. Open Subtitles يمكننا الإمساك بأيدي بعضنا أو الجلوس والتحدث
    Küçük bir kızken bazı zamanlar birinin evinin önünde oturur ve öylece ağlardı. Open Subtitles أحياناً عندما كانت صغيرة جلست أمام منزل أحدهم وفجأة أصبحت تبكي
    O bunu yaparken ben şurada oturur ve karanfil içerdim. Open Subtitles انا جلست هناك والدخان يتطاير بينما هي تفعل ذلك
    Ben de merdivenlerin en üst basamağında oturur onları izlerdim. Open Subtitles وأود أن أجلس في أعلى الدرج و أنظر إليهما فقط
    Sıra sıra dizilmiş sandalyelerde oturur ve işimizin büyük kısmını kendi kendimize yapardık. TED كنا نجلس في صفوف كهذه، وكنا نقوم بمعظم الوظائف بصورة شخصية.
    Hayır. Popüler olmayan insanlar önde oturur. Şimdiden sonra, arka koltuklarda oturacağız. Open Subtitles كلا، فقط المهووسون يجلسون في المقدمة، من الآن فصاعداً ستجلس في الخلف
    Anlaması pek kolay olmadı ama sanırım eğer ona bir sandalye getirirsem oturur. Open Subtitles من الصعب الجزم, لكن أعتقد إن جلبت له كرسي, سيجلس
    Eliot, lütfen Parker'ın yanına oturur musun? Open Subtitles إليوت , هل جلستِ من فضلكِ بجوار باركر ؟
    Baylar ve bayanlar... ..acilen koltuklarınıza oturur musunuz lütfen? Open Subtitles سيداتي سادتي هلاّ تتفضلون بالجلوس إلى مقاعدكم بسرعة؟
    Evde oturur, bir şey yapmazsın veya benimle beraber partiye gelir ve mankenlik yaparsın. Open Subtitles يمكنك ان تجلسي في المنزل ,بدون فعل شيئ او يمكنك ان تأتي معي للحفل وتعرضي الازياء
    Koca aptal öylece oturur. Bir de akıllı geçinir. Open Subtitles . الأحمق الكبير ظل جالساً . من المفترض أن يكون هذا الشخص ذكياً
    Adrian uyanır ve gecenin karanlığında onunla birlikte oturur, Rocky kazanamayacağını itiraf eder. Open Subtitles فتستيقظ وتجلس معه هناك في ظلال الليل, وهو يعترف بأنه لا يستطيع الفوز
    Penceresinin başında oturur... zavallı özlemli kalbinde... memleketinin yankılarını dinlerdi... Open Subtitles جلس عند نافذته وفي قلبه المسكين يسمع أصداء غريبة لبيته وبلاده
    Hepimiz bir yere oturur ve aynaya bakarız ve geçmişimizi görürüz. Open Subtitles نحن جميعأ سنجلس أمام المرآة وسوف نرى أمور حياتنا فى الماضى
    Bense burada Bhutan'daki 7.000 metre yüksekliğinde, 21.000 fitlik bir buzulun önünde oturur durumdayım. TED هنا أنا جالس على ارتفاع 7000 متر، و 21000 قدم من الأنهار الجليدية في بوتان.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more