Dışarıda bir polis arabası var. İçindekilerin suratı gözüküyor mu? | Open Subtitles | هناك سيارة شرطة بالخارج أترين وجه الرجل الذى بدخلها ؟ |
suratı olan şeyleri yemeyeceğime dair ahlaki bir söz verdim kendi kendime. | Open Subtitles | أنا للتو أتخذت قرار أخلاقي أن لا أكل أيّ شئ له وجه. |
-Hayır, saçmalama. -O kız konuşurken nedense suratı domuz gibi oluyor. | Open Subtitles | رقم انها تجعل أن أصبع وجه غريب عندما تتحدث، هل تعلم؟ |
Onu öldürmek zorunda kalacağımı sanmıyorum. Sadece o güzel suratı iyice dağıtacağım. | Open Subtitles | لا أظن أننى مضطر لقتلها فقط سأحوّل هذا الوجه الجميل لقطعة هامبورجر |
O kişiden sonsuza dek kurtuldum. O çirkin suratı bir daha görmeyeceksin. | Open Subtitles | لقد تخلصت من ذلك الشخص للأبد لن تري ذلك الوجه القبيح ثانية |
Hiçbir şeye dokunmadım... ama suratı en az 45 dakikadan beri spagetti içindeymiş. | Open Subtitles | لم المس أى شيىء لكن وجهه ظل فى المكرونه الاسباجيتى لمدة 45 دقيقه |
Altıncı günün sabahında Tanrı kalktı, gözleri sönüktü ve suratı asıktı. | Open Subtitles | فى صباح اليوم السادس نهض الرب و كانت عيناه داكنتان و ساد التجهم وجهه |
O iğrenç suratı ve korkunç dişleri ile beni öldürebilirdi. | Open Subtitles | كنت سأموت مع وجهها الفظيع وأسنانها الشنيعة |
Biliyorum, çok şapşal bir suratı var, ama saçları nasıl? | Open Subtitles | أعرف بأن لديه وجه غبي المظهر لكن كيف يبدو شعره؟ |
Karşımda ailesini bir daha göremeyeceğini anlayan bir adamın suratı duruyor. | Open Subtitles | هذا هو وجه الرجل الذي يعرف أنه لن يرى عائلته مجددًا. |
Karşımda ailesini bir daha göremeyeceğini anlayan bir adamın suratı duruyor. | Open Subtitles | هذا هو وجه الرجل الذي يعرف أنه لن يرى عائلته مجددًا. |
Bu yüzden belli yaştaki birçok çocuk geyirme yarışmaları ya da kim en iğrenç suratı yapacak yarışmaları yaparlar. | TED | لذا، فإن العديد من الأطفال في سن معين يقومون بمسابقات التجشؤ أو مسابقات من يستطيع عمل أقبح وجه. |
"Baksana! Adamın suratı yok. Mürekkepleri bitmiş olmalı." | Open Subtitles | هذا الرجل بلا وجه لابد أن الحبر نفذ منهم |
Sırıtan bir koyunun suratı var onda, tavrı ama ahlakı değil. | Open Subtitles | لديها وجه الخراف المبتسمة ولكن ليس لديها اللخلاق. |
İlk gördüğün şey ceset ve duvardaki suratı görebilmek için etrafında dönmen gerekiyor. | Open Subtitles | فأوّل ما ترونه هو الجثّة وبعدها عليكم الدوران كي تروا الوجه على الحائط |
Bu suratı nereden aldığımı biliyorum ve ne için olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | انا اعلم من اين اخذت هذا الوجه اعلم من اجل ماذا |
Ama benim en beğendiğim, "hızlı ve güvenilir iş bitirici" suratı. | Open Subtitles | ولكن الوجه البارع الذي أحبه هو جزئية الاعتماد عليه بسرعة |
O kurnaz suratı görmemek için Roma'dan ne kadar uzaklaşmam gerekiyor? | Open Subtitles | إلى أي مدى يجب أن أبتعد عن روما كي أتجنب هذا الوجه الماكر؟ |
Bir saniye sonra, bir adam, çamurun içine düşer suratı tanınmayacak haldedir ve kekeliyordur. | Open Subtitles | بعد لحظات ، رجل منفعل للغاية ممتلئ بالطين ، وجهه ينزف بالدماء بحيث يصعب التعرف عليها ، يدخل بتعثر |
Bu, suratı yaralanmadan önce çekilmiş. | Open Subtitles | هذا قَبْلَ أَنْ يصاب بندبة في مكان ما في وجهه. |
Bir gün ahıra gittiğimde o da oradaydı. suratı kızarmış dili mavileşmiş, gözleri patlayacak gibiydi. | Open Subtitles | دخلة ذات يوم للحظيرة ورأيته كا وجهه شديد الحمرة ولسانه أزرق وعيناه جاحظتان |
suratı kuru erik gibi olduğu zaman n'apacak bakalım! ? | Open Subtitles | سنرى إذا ما كانت ستبقى فاتنة مع كلّ تلك التجاعيد التي تعلو وجهها |
suratı bir ceset gibiymiş. | Open Subtitles | وجها يشبه الأموات وإذا نظرتى إليها, حسنا0000 |
Adam herhalde bir tane bile insan suratı bulamayınca tentelerin resmini yapmıştır. | Open Subtitles | لقد قام برسم لوحات لمناظر طبيعية، ولكن لم يرسم وجهاً بشرياً واحداً |
Bu her şeyle baş edebilen birinin suratı mı? | Open Subtitles | هل هذا يبدو كوجه شخص يستطيع التعامل مع الأمور؟ |
Çok tatlı bir suratı var. | Open Subtitles | هي تُحْصَلُ على مثل هذه الوجهِ الصَغيرِ الحلوِّ. |
suratı tıpkı sıkılmış greyfurt gibi. | Open Subtitles | ووجهها كعنب مرمي علي حافه الطريق |
Kızılderili eleman. Adamda sıçan suratı vardı. | Open Subtitles | هنديٌ أحمر ذو وجهٌ كالفأر |