Sen Lepic, istediğin reklamı ve Paris'ten tebrik aldın. | Open Subtitles | لقد حَصلَت على دعايتكَ و إطراء مِنْ باريس. |
Venice ten döndüm, ve, delikanlı, ellerim yoruldu. | Open Subtitles | أنا فقط عُدتُ مِنْ فينيسيا، ، وولد، أسلحتَي أتعبتْ. |
Ama önce şu gülünç ten renginden kurtulmaya ne dersin? | Open Subtitles | ولكن أولا,ما رأيك فى أن نتخلص من لون البشرة السخيف؟ |
Senin için zenci olmak hep birinin ten rengiyle ilgiliydi zaten. | Open Subtitles | بالنسبة لكي كان أن تكوني زنجية هي مسالة لون بشرة الشخص |
Gözenekleri temizler, ölü hücreleri yeniler, ve ten rengini canlandırır. | Open Subtitles | تعقيم المسامات وخلايا الجلد الميتة. وتعقيم المناطق العميقة من الجلد. |
ten rengi de yakın akrabalarına göre daha açık tonda. | Open Subtitles | لون جلدها أيضاً متعدد الظلال الأكشف ،من جلد أقربائها القريبين |
Beklendiği gibi, bu yasayla, ten rengi farklı olan öğrencilere haksızlık yapıldı. | TED | لذلك، ليس من الغريب كان الطلاب غير البيض غاضبين من هذا القانون. |
Bu benim mükemmel ten rengim. İrlandalı annemden miras kaldı. | Open Subtitles | إنها بشرتي الرائعة، ورثتُها عن أمي الإيرلندية |
Charlotte Cloud ten için çalışıyordu benim seyahatlerimi ayarlıyorlardı. | Open Subtitles | شارلوت عملت لصالح كلاود تين هم نسقوا رحلاتي |
Ve şu anda da Kulüp'ten ayrılıyorum. | Open Subtitles | وسأغادر الهند أنا أَستقيلُ مِنْ عضوية النادي الآن |
Birçok erotik film İsveç'ten gelir. | Open Subtitles | هلم الكثيرُ من أفلام العري تجيئ مِنْ السويد. |
Emir Brüksel'den General Ames'ten geldi. | Open Subtitles | عِنْدَنا امر مِنْ الجنرالِ أمس في بروكسل. |
Hava atıyorlar. Sanat bölümü ten rengiyle ilgili konuşmak istiyor. | Open Subtitles | إنهم يتفاخرون قسم الفن يرغب في التأكد من لون البشرة |
Resim dersleri heyecanlı ve yaratıcıydı fakat ten rengi kalemi asla anlayamadım. | TED | كان الامر مثيرا وباعثا للأبداع لكنني لم أفهم قط القلم الخاص بلون البشرة. |
Doğru ten ya da doğru organ üzerinden gösteriş yapmanın bir avantaj kazandırmadığı yeni bir yüzyılda yaşamayı öğrenmek, senin için. | TED | سيكون عليك أن تتعلم كيف تعيش في قرن جديد حيث لا مزايا للتظاهر بلون البشرة أو الأعضاء المناسبة. |
Belki Lapon'dur, bu porselen ten rengi ve koyu saçını açıklar. | Open Subtitles | ربما كان فنلندياً ولهذا ورثت منه بشرة بيضاء كالمرمر وشعراً داكناً |
Bunların hiçbiri coğrafya, ten rengi ya da dinle sınırlı değildir. | TED | أو بلون بشرة أو بدين. و لا واحد منهم صلة الوصل المشتركة بين كل العمل الذي قمنا به |
Bu kapsüller besin açısından zengin bir jölenin içine gömülmüşlerdir. Bir çeşit ikinci ten. Çabucak yokolup büyüyen mantarlar için bebek besini oluştururlar. | TED | هذه الكبسولات مضمنة في هلام غني بالغذاء، نوع من الجلد الثاني، الذي يذوب بسرعة ويصير طعام مبدئي للفطريات المتنامية. |
Anne ve çocuk arasındaki ten duvarının kalktığı andır, bir natüralistin yalnızca doğada özgür olmasıdır. | TED | إنها اللحظة عندما يختفي حاجز الجلد بين الأم وابنها. إنها اللحظة عندما يشعر عالم الطبيعة أنه حر بالطبيعة. |
İki kurbanın yüz özellikleri, ten renkleri ve saç renkleri farklıydı. | Open Subtitles | تمتعت اثنتين من الضحايا ،بتفاصيل وجهية و لون جلد وشعر مختلفة |
Sadece üç yıllık bir süre içinde 1785'ten 1788'e kadar, ABD Anayasası'nı düşündü, teorileştirdi, tasarladı, geçirdi ve yürürlüğe soktu. | TED | في فترة ثلاثة أعوام فقط، من عام 1785 إلى عام 1788، حدّد، وأصدر، وصممّ، ومرّر، وحصل على التصديق للدستور الأمريكي. |
Beni yaptıklarımla yargılayacak bir yer. ten rengimle değil. | Open Subtitles | المكان الذي سيحاكمني على أفعالي ليس بسبب لون بشرتي |
Üç gün sonra ten Bells'e gel. Meyhaneciye mektup bırakacağım. | Open Subtitles | بعد ثلاثة أيام إذهبي إلي حانة "تين بيل" و ستجدي مني رسالة هناك |
Demografik yapı veya ten rengine bakmaksızın çalışan teknoloji. | TED | التكنولوجيا التي تعمل بغض النظر عن خلفيتك الاقتصادية أو لون بشرتك. |
ten renginden hoşlanmıyor ve çocuklarının renkli olmasını istiyordu. | Open Subtitles | كانت تكره بشرتها المخلطة و أرادت أن يكتسبوا أولادها اللون الأسود |
Ve canınız içki isterse Number ten'de içersiniz. | Open Subtitles | منذ كنت صغيراً " لو أردتم مشروباً فسيقدمه " نمبر تن |
Ben işe çıkayım, seninle daha sonra ten Bells'de buluşuruz. | Open Subtitles | سأذهب للعمل و سأقابلكِ لاحقاً في "تِن بيلز" |
Obama'nın pek çok fotoğrafını tek tek gösterdik ki, bu sayede insanlar bir fotoğraftan diğerine değiştirdiğimiz tek şeyin yapay olarak ten rengini biraz aydınlatıp kararttığımızı fark etmesinler. | TED | قدّمنا العديد من الصور الفوتوغرافية لأوباما واحدة تلو الأخرى، لذلك لم يلاحظ الناس أن ما كنا نغيره، من صورة للأخرى قمنا بإضاءة أو تعتيم درجة لون بشرته بطريقة مفتعلة. |
Yanık ten açılmak için bekleyebilir fakat babam diyor ki hayırlı saatler çok nadir gelir. | Open Subtitles | سمرة الكركم يمكن أن تنتظر لكى تبهت بعيدا لكن أبي يقول بأنّ اللحظات السعيدة من الصعب الحصول عليها |
Şimdi birinin sadece ten rengi farklı diye tehlikeli olarak görülmesinin yanlış olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعرف أنه من الخطأ أن نعامل شخصاً بشكل مختلف بسبب لون بشرته |