"yakıt" - Translation from Turkish to Arabic

    • الوقود
        
    • بالوقود
        
    • للوقود
        
    • البنزين
        
    • وقود
        
    • وقوداً
        
    • الغاز
        
    • غاز
        
    • بوقود
        
    • النفط
        
    • وقودهم
        
    • الزيت
        
    • كوقود
        
    • الوقودَ
        
    • بالطاقة
        
    Bu demek ki yakıt zincirindeki molekülleri inceleyerek istediğimiz şekilde optimize edebiliriz. TED معنى هذا أنه بإمكاننا هندسة الجزيئات في سلسلة الوقود ونحسنهم قدر المستطاع.
    Ama enerji politikaları daha fazla fosil yakıt bulunmasına odaklanmaya devam etti. TED لكن سياسات الطاقة استمرت في التركيز على إيجاد المزيد من الوقود الأحفوري.
    Burası Hindistan, ve bu da pişirmede en çok kullanılan yakıt: inek gübresi. TED هذه هي الهند, وهذا هو الوقود الشائع استعماله في الهند: انه روث البقر.
    Uçaklara yakıt verilemedi. Buluşma alanında bir düşman gemisi vardı. Open Subtitles طائراتنا الاستكشافيه لم يستطع تموينها بالوقود سفينه العدو كانت هناك
    Ancak sonunda en sıcak alevler bile yakıt ve oksijensiz kalır. TED في النهاية، حتى أكثر النيران حرارة ينتهي منها الوقود أو الأوكسجين.
    Beyaz çizgiler gelişmiş yakıt devresi denilen ilerleme kaydettiğiniz şey. TED الخطوط البيضاء تسمى دورة الوقود المتقدمة، حيث يتم إعادة المعالجة
    Nereye gidiyorsun? Biraz yakıt bulmaya ve bilgi toplamaya gidiyorum. Open Subtitles لأرى إذا كان بأمكانى العثور على بعض الوقود وبعض المعلومات
    Ve makinemin aslında, iri navlunlu yük ve... yakıt kaynaklarının boyutunu azaltabilmesini sağladım... Open Subtitles وأفترض أن جهازي يمكن أن يقلل بشكل أساسي حجم الحمولات الضخمة وتجهيزات الوقود
    Bunu denedim. Biraz yakıt boşalttım. Şimdi havada yakıt ikmali yapacaklardır. Open Subtitles حاولت ذلك بالتخلص من بعض الوقود وسيتم تزويدهم الآن بالوقود جواً
    Gaz pedalına bas, basınç ver, yakıt pompala, başlangıç motoruna öncelik ver... Open Subtitles دواسة البنزين إضغط, على مضخة الوقود أبدآ فى تعبة محرّك , أحترس
    Evet yakıt bitene kadar. Aslında ben de bunu yeğlerdim. Open Subtitles أو أن ينفذ الوقود لدينا في الحقيقة ، هذا ماسيحصل
    Hayır, olmadı. yakıt sübaplarını sonuna kadar aç bir de. Open Subtitles لا لن يفلح هذا حاول ضخ كمية أكبر من الوقود
    Tamam... bir sürü ahmak yakıt kepini ne yapacağını bilmiyor. Open Subtitles هنا اغبياء كثيرين لا يعرفون ماذا يفعلون بغطاء الوقود هذا
    Buraya geleceğim diye gereğinden çok yakıt kullandım, fazla kişi taşıyamam. Open Subtitles استهلكت الكثير من الوقود بمجيئي لذا لا يمكنني حمل وزن ثقيل
    Havada yakıt ikmali yapmak için yeterli niteliklere sahip olmadığımı söylediler. Open Subtitles لقد قيل لي بأن النفاذ من الوقود سيكون خارج عن إرادتي.
    yakıt depoları da biz cankurtaran botlarına geçene kadar yüzeyde kalmamızı sağlar. Open Subtitles وخزّانات الوقود قابلة للطفو بما يكفي لتبقينا عائمين حتّى نبلغ عوّامات النجاة
    Ama bu yeni sistem, yakıt tüketiminde büyük bir tasarruf demek. Open Subtitles ولكن هذا النظام الجديد سيؤدي الى إنخفاظ كبير في إستهلاك الوقود
    Tekrar bağlantı kurar kurmaz acil yakıt durumlarını göz önüne alarak inişleri hızlandıracağız. Open Subtitles حتى نعود قريبا الى وضعنا السابق سنحول هبوطكم الى قواعد طوارىء للتزود بالوقود
    Özellikle de izotop yakıt tepkimesiyle ilgili ilk şeyi bilmeyen birinin. Open Subtitles وخصوصاً إن كان لا يعرف الشيء الرئيسي عن التفاعلات الكيميائية للوقود
    Sahip olduğumuz doğal gaz, köprü yakıt, ben onu böyle görüyorum. TED وبالتالي ما لدينا هو جسر وقود من الغاز الطبيعي، هكذا أراه.
    Havacılık, diğer sektörlerin toplamından daha fazla yakıt kullanmaktadır. TED مجال الطيران يستهلك وقوداً أكثر تقريبًا من كل المجالات الأخرى مجتمعة. نحن بحاجة لإيجاد بديل.
    Kliniği işler durumda tutmak için yeteri kadar yakıt yok. Open Subtitles ليس هناك غاز كافي لجعل العيادات الطبية تعمل لهم
    Sonra şehire geri dönerek yemek pişirmek için yakıt olarak enerji sağlayacak doğal gaz üretiliyor. TED ومن ثمَّ فإنه يكوِّن غازاً طبيعياً ، والذي بدوره يعود إلى المدينة لإمدادها بوقود الطبخ.
    Trafik işaretlerini, yakıt harcamasını ve kârlılığı artırmak için Big Oil icat etmiş. Open Subtitles أتعرف أن إشارات المرور أُخترعَت من قبل شركات النفط لهدر الوقود ورفع الأرباح.
    Bir sürü değerli makineyi devre dışı bıraktık, yakıt stoklarının... Open Subtitles بدا إننا ركلنا كثيراً من مؤخراتهم اليوم ودمرنا أغلب وقودهم
    Genetik değişikliğin yakıt üretiminde muazzam bir fırsat olduğunu ilk gören kişi babamdı. Open Subtitles ...كان والدي الذي رأى أن أن بعض التعديل الوراثي فرصة كبيرة لانتاج الزيت
    Bugünkü reaktörler yakıt olarak uranyum oksit kullanır. TED تستخدم المفاعلات الحالية أكسيد اليورانيوم كوقود.
    Araba yere çarptığında yakıt borusunun kırıldığını düşünüyorum. Open Subtitles تَفْكير خَطِّ الوقودَ فجّرَ عندما قاع ضربةِ السيارةَ.
    Okyanuslarımızın derinliklerinde volkanik ısı tuhaf, yeni yaşama yakıt sağlar. Open Subtitles في أعماق محيطاتنا تزوّد حرارةُ البراكين حياةً جديدةً غريبةً بالطاقة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more