| Ama gerçek şu ki Deanna, eve döndüğümde gidecek hiçbir yerim yok. | TED | ولكن الحقيقة ديانا، عندما عدت لمنزلي، لم يكن لدي مكان أذهب إليه. |
| Çok hoş, yine de sadece biriniz için yerim var. | Open Subtitles | ذلك لطيف .. لكنّي ما زال لدي مكان واحد لأحدكم. |
| Rose'u içinde ölümüne sıkıştırıyorsun. Ama gidecek bir yerim yok. | Open Subtitles | لكن ليس لدي مكان لأذهب إليه، فجلدي الأصلي قد مات |
| Benim yerim podyum değil. Podyumlar mankenler içindir, yazarlar değil. | Open Subtitles | مكاني ليس على مسرح العرض إنها لعارضات الأزياء لا الكاتبات |
| Gidecek hiç yerim yoktu bende ilk üç günü akrabalarımla geçirdim. | Open Subtitles | بدون وجود مكان ألجأ إليه أمضيت الأيام الثلاثة الأولى عند أقاربي |
| Kurtulur kurtulmaz, Amerikalılar sığınma verene kadar kalacak bir yerim var. | Open Subtitles | عندما أصبح حراً، لدي مكان للبقاء ريثما يضمن لي الأمريكيون اللجوء |
| Gitmeden önce ona açıklamış olmama rağmen. Kaçacak bir yerim yok kardeşim. | Open Subtitles | رغم أنّه لا مكان أفرّ إليه كما شرحتُ له قبل أن يرحل |
| Bilmem. Her yerim ağrıyor gibiyim. Kafam patladı patlayacak sanki. | Open Subtitles | لا أدري أشر بآلام بكلّ مكان أشعر بأنّ رأسي سينفجر |
| Buraya geldim kusura bakma ama kalacak başka bir yerim yoktu. | Open Subtitles | أنا آسف لفعل هذا لكن ليس لدي مكان آخر لأذهب إليه |
| Senin yanına sırf başka gidecek yerim olmadığını için taşınmıştım. | Open Subtitles | انتقلتُ معك فقط لأنه ليس لدي مكان اخر اذهب له |
| Uçmak için dayanılmaz bir isteğim yok ama uçacak bir yerim! | Open Subtitles | ولدي دافع قوي للطيران ولكن لا يوجد مكان لكي اطير إليه |
| Hiç param yok gidecek yerim yok, arabam onda, eşyalarım onda. | Open Subtitles | لا املك المال ولا مكان للذهاب إليه لديه سيارتي .. أشيائي |
| Oh, pazartesi günkü duruşmaya kadar gidecek bir yerim yok. | Open Subtitles | ليس لدي مكان لأذهب له حتى جلسة الإستماع يوم الإثنين |
| Çünkü böylece, eğer benim sahte yerim sizin haritanızda çıkarsa, kesin ve emin olarak haritayı benden çaldığınızdan emin olabilirim. | TED | لأنه إذا ظهر بعد ذلك مكاني المزيف على خريطتك، أستطيع أن أكون على يقين تام أنك سرقتني. |
| Çocukken evrendeki yerim hakkında ve sonsuzluğun ne anlama geldiği hakkında ilk fikrimi düşünüyordum. | TED | كنت أفكر في مكاني في الكون وحول فكرتي الأولى حول ما قد يعني اللانهاية عندما كنت طفلة |
| Sonra yerim. İlaçlarımı aldıktan sonra. - O zaman iştahım açılır. | Open Subtitles | سآكل شيئاً بعد فترة بعدما أخذ دوائى ستتحسن شهيتى |
| - Tatlım, sizin için yerim yok. - Yerin vardır, hadi ama. | Open Subtitles | ـ عزيزي، ليس لديّ مكاناً لكم ـ لديكِ مكاناً لنا، بالله عليكِ |
| Ben elime geçeni yerim, yine de üşüyorum. | Open Subtitles | بأمكاني ان اكل طيلة الوقت, ولكن حالتي مازالت مزريه. |
| Şaşırdım. Her zaman burada yerim ve genelde iyi hizmet alırım. | Open Subtitles | إني متفاجئ , إني أتناول الطعام هُنا طوالَ الوقت وبالعادةالخدمةتكونجيّدةحتّى اليوم. |
| Benim yerim var. Taburem var. Taburem hep beni bekler. | Open Subtitles | لشراء الشراب، وهناك المقعد الخاص بي مقعدي موجود دائما هناك |
| Ve artık yaşayacak bir yerim olmadığını. | Open Subtitles | أخبرها أنني بعد رحيل جدتي، لم يعد لديّ مكانٌ أعيش فيه. |
| Saat 6'ya kadar çalışacağım, sonra meyhanede yemek yerim... | Open Subtitles | سأعمل هنا حتى السادسة و سأتناول العشاء في الصالون على قارعة الطريق |
| Dinle beni ibne, taşaklarını kahvaltımda yerim. | Open Subtitles | أستمع ألي, أيها المتحاذق سأكل خصيتك للأفطار |
| Çocukken hep buraya gelirdim. Benim özel yerim. | Open Subtitles | أعتدت الصعود هنا فى الصغر انه مكانى المخصص |
| Ve tek zarar görmeyen yerim başım idi. | Open Subtitles | والجزء الوحيد الذي لم يتأذ من جسمي كان رأسي |
| - Elbette ama acı olmayanlarını. Ama önüme yumuşak bir hindili kırmızı biber koyarsan elbette yerim. | Open Subtitles | نعم , ليس الساخن إذا وضعت ديك رومي جيد أمامي سآكله |
| Gömleğimin altında kala. her yerim morarmıştı. | Open Subtitles | تركوا جسمي حافلاً بكدمات في أي بقعة تحت ملابسي |
| Shorty, Harvard Meydanı'nda ufak bir yerim var. | Open Subtitles | حضرت مكانا ً لنا فى هارفارد , كيف يبدو ذلك ؟ |