En başından beri, doğduğun günden beri, senin beyninin derinliklerinde bu cinayeti işlemeni mümkün kılan bir şey olmalı. | Open Subtitles | ولا يمكنك جعلهم هكذا. لا بد وأنه كان هناك شيىء مُنذ البداية فى أعماق نفسك. والذى دَفعك لفعل هذا. |
Başka bir erkeğin kalbinin derinliklerinde neler yattığını kim bilebilir ki? | Open Subtitles | من يستطيع فهم ما يدور داخل أعماق قلب رجل آخر ؟ |
Ardından aynı ses midemin derinliklerinden, boğazımı yırtarcasına yine geldi." | TED | ثم جاء الصوت مرة أخرى، بقوة من أعماق جوفي يكاد يسحق حلقي |
Bunun yerine, ana karakterin kararsızlığının derinliklerine ve bunun trajik sonuçlarına eğiliyor. | TED | فهي تسبر عوضاً عن ذلك أعماق تردد بطلها والعواقب الفاجعة لذلك التردد |
Anne sana bunu sonra söyleme şansım olmayabilir şunu bil ki sen dünyadaki en harika annesin ve seni tüm kalbimle seviyorum. | Open Subtitles | أمي، إذا لم أتمكن من قول هذا لاحقاً فأريد أن أقول أنك أفضل أم في العالم بأكمله وأنا أحبكِ من أعماق قلبي |
Kalbinin derinliklerinde Ryan'la ilgili endişelerin var çünkü Baze'le beraber olman gerektiğini biliyorsun. | Open Subtitles | أنه في أعماق مشاعرك لديك شكوك بشأن راين لأنك تعلمين أنه يجب عليك |
Okyanuslarımızın derinliklerinde volkanik ısı tuhaf, yeni yaşama yakıt sağlar. | Open Subtitles | في أعماق محيطاتنا تزوّد حرارةُ البراكين حياةً جديدةً غريبةً بالطاقة |
O küçük korkmuş ruhlarınızı derinliklerinde bunu siz de biliyorsunuz. | Open Subtitles | وفي أعماق الخاص بك النفوس خائفة قليلاً كلكم تعرفون ذلك. |
Neden olduğunu biliyorsunuz. Kalbinizin derinliklerinde nedenini biliyorsunuz | TED | أنتم تعرفون لماذا في أعماق قلوبكم تعرفون لماذا |
Benlikle alakalı oluşturulan bu tahminler, yoğunlukla vücudun derinliklerinden gelen duyu sinyallerine bağlı. | TED | وهذه التوقعات ذات الصلة بالنفس تعتمد اعتماداً شديداً على الإشارات الحسية الناشئة من داخل أعماق الجسم. |
Kendisini buradan kurtarması gerekiyor, ölümlülüğünün derinliklerinden gelip ruhunu serbest bırakması. | TED | ومن هناك يتعين عليها نشل نفسها من أعماق الفناء، لتأتي وتطلق روحها. |
Kutsal dağın bağırdığı günde, Gudjara'nın derinliklerinden altın bir kız çocuğu gelecek. | Open Subtitles | يوم ما عندما يبكي الجبل المقدّس 000 سيجيء من أعماق الجبل إله ذهبي .. طفلة |
Bill Turner'ı son gördüğümüzde, denizin derinliklerine doğru hızlı bir dalış yapmakla meşguldü! | Open Subtitles | وآخر ذكري لنا عنه هي رؤيته يهبط إلي أعماق النسيان في غياهب المحيط |
Önceden, Atlantik'in derinliklerine açılacağız, derdim ama bilinmeyene ulaşmak için fazla derine inmemize gerek yok. | TED | سابقًا, كنت سأقول سنراقب أعماق المحيط الأطلسي، لكن ليس علينا التعمّق كثيرًا كي نصل إلى المجهول. |
Bana yaptıkları şeye tüm kalbim ve ruhumla nefret ediyorum. | Open Subtitles | . أنا أكره كُل ما فعلوه بى من أعماق قلبى |
Deniz çukurlarını, sualtı dağlarını görebilmemiz ve derin denizlerdeki yaşamı anlamamız gerekli. | TED | نحتاج أن نرى الخنادق العميقة، الجبال المغمورة، ونفهم الحياة في أعماق البحار. |
Haftalarca ormanı didik didik aradıktan sonra sonunda yaratığa Amazon'un derinlerinde denk geldim. | Open Subtitles | بعد أسابيع من البحث في الغابة، عثرت أخيرا على المخلوق في أعماق الأمازون، |
Böylece kara büyüye başvurup intikamını alması için okyanusun derinlerinden bir zebani getirdin. | Open Subtitles | إذاً , لجئت إلى السحر... وأستحضرت وحش الجحيم من أعماق البحر لتقوم بثأرك |
İnsanoğlu Everest Dağı'na tırmandı, okyanusun dibine gitti. | Open Subtitles | الإنسان تسلق قمة إيفرست غاص أعماق المحيطات |
Önceden fark etmediğiniz derinliklerle karşılaşırsınız, yalnızca ruhsal ve dinsel besinler bu derinlikleri doldurur. | TED | فتدرك وجود أعماق في ذاتك لم تكن تتوقعها، وستملأ هذه الأعماق التغذية الروحانية والترابطية فقط. |
...okyanusun dibinde, gecenin karanlığında ve balığın karnında olmasına rağmen... | Open Subtitles | فحتى في بطن هذا الجحيم الهابط نحو أقصى أعماق المحيط، |
Yetişkinlerin beyninde kök hücreleri bulunur ama çok nadirlerdir, ve beynin derinliklerindeki yoğun ve küçük boşluklarda bulunurlar. | TED | لدى دماغ الشخص البالغ خلايا جذعية، ولكنها نادرة جداً وتقع في فتحات عميقة صغيرة في أعماق الدماغ. |
Başlıca besin kaynakları azaldıkça hasat, okyanusların daha da derinlerine iniyor ve daha fazla protein kaynağı getiriyor. | TED | لأن مصادر الغذاء الأساسية نضبت، الصيد الجائر يذهب في أعماق المحيطات ويجلب المزيد من مثل مصادر البروتين هذه. |
Denizin 3 mil dibini gördük, veya gelecekteki milyarlarca galaksiyi gördük. | TED | رأينا ما في أعماق البحر ثلاثة أميال لأسفل كما رأينا مجرات تبعد عنا بلايين السنوات في المستقبل |
Bunlara tüm derinliklerde hatta en derinlerde rastlıyoruz. | TED | نحن نرى في كل تلك الأعماق ، بل وحتى في أعماق أكبر. |
Kendi ayaklarımın üzerinde durabilmek için cehennemin dibinden kendime yol açtım kendi başıma yaptım. | Open Subtitles | لقد حفرت بنفسي في أعماق الجحيم حتى أقف على قدمي |