| Ve şu korkunç trampetçi oğlan her yerde peşimden geldi. | Open Subtitles | و ذلك الفتى الطبال الفظيع الذي يتبعني في كل مكان |
| Demek bu talihsiz çocuğu zindana kapatan korkunç zalim sensin. | Open Subtitles | أفهم بأنك المستبد الفظيع الذي سجن هذا التعيس السيء الحظ |
| Göz bağı takarsak ejderha da bizi o korkunç yüzüyle korkutamaz. | Open Subtitles | إن أرتدينا عصابة العيون فالتنين لن يكون بمقدوره إخافتنا وبوجهه الفظيع |
| Sizin gibi güzel bir kız Prag'ın en berbat semtinde ne arıyor? | Open Subtitles | ما الذي تفعله فتاة جميلة مثلك في هذا الجزء الفظيع من براغ؟ |
| Bence uçmaya devam etmeli ve bu korkunç şehirden biran önce ayrılmalıyız. | Open Subtitles | أعتقد أنه يجب أن نستمر بالطيران و نترك هذا المكان الفظيع ورائنا |
| Doksanlı yıllara bir gün daha dayanamazdım. Ya o korkunç dağınık halin? | Open Subtitles | ما كنتُ لأتحمّل يوماً آخر بالتسعينات، أتذكر مظهر الروك ذلك الفظيع ؟ |
| O korkunç yere tıkılı kalıp, kafayı yerken bile hep bunu dilemiştim. | Open Subtitles | لقد فكرت بهذا الشيء طوال الوقت وعنددما سجنت في ذلك المكان الفظيع |
| Sadece özel bir tanesi bu korkunç ama lezzetli sondan kurtulmuş olacak. | Open Subtitles | رومى وحيد فقط هو من سينجو من هذا المصير الفظيع ولكن اللذيذ |
| O korkunç geçen kurak yılı senin sözlerin olmadan nasıl atlatırdım bilmiyorum. | Open Subtitles | لا أدي كيف كنت لأتخطى ذلك الأمر الفظيع لديك كلماتك لتؤكد لي |
| Bir çoğunuz olaya tanıklık edenlerce çekilen o korkunç görüntüyü izlemiştir. | Open Subtitles | الآن، وكثير منكم شاهد الفيديو الفظيع الذي صوّره شهود على المشهد |
| Ve bu feci, korkunç ses, sahip olduğumuz tek en önemli davranışsal deneyimi durdurur: Uyku. | TED | وما يفعله هذا الصوت الفظيع والمريع للغاية هو إيقاف أكثر تجربة سلوكية أهمية لدينا، وهي النوم. |
| Ve sonra Eylül 2001'in korkunç sabahı. | TED | حتى جاء هذا الصباح الفظيع في سبتمبر، 2001. |
| Ve 90’lı yıllarda Afrika ülkelerinin ortalama yaşam süresini düşüren korkunç HIV salgını baş gösteriyor | TED | وفي التسعينيات، عندنا وباء نقص المناعة البشرية الفظيع والذي يخفض من متوسط العمر المتوقع في البلاد الإفريقية |
| Bu korkunç olayin Alice'in baSina geldigine inanamiyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع التصديق بأن هذا الشيء الفظيع يمكن أن يحدث إلى أليس |
| korkunç bir şeyin yapılmasıyla ilk adımın atılması arasında geçen zaman bir kabus, korkulu bir rüya gibi bir şey. | Open Subtitles | ألا ما أشبه الفترة بين التخطيط لهذه الفعلة الشنيعة وتنفيذها، كل هذه الفترة مثل الهلوسة، أو الكابوس الفظيع |
| Sen hikayeni satacaksın ben iş bulacağım ve bu korkunç yerden taşınacağız. | Open Subtitles | وسأحصل أنا على وظيفة وبهذا ننتقل من هذا المكان الفظيع |
| Artık seni kafede göremeyecek olmam korkunç bir şey. | Open Subtitles | سيكون من الفظيع ألا أراك في المطعم بعد الآن |
| - Bu berbat kıştan önce. - Kış kötü değildir. | Open Subtitles | ـ قبل هذا الشتاء الفظيع ـ الشتاء ليس بهذا السوء |
| Beraber çalıştığımız onca yıl boyunca evime sadece iki kez geldin berbat akşam yemeği partisi ve diğeri işte. | Open Subtitles | أتدري، طوال السنوات التي عملنا فيها سوية أتيت لمكان سكني بالضبط مرّتين يوم حفل العشاء الفظيع و المرة الماضية |
| Toplumun geri kalanının gördüğü ise bu berbat şeyin zaten dışlanmış bu grubun basına gelmesiydi. | TED | لذا، ما رآه الجمهور المستقيم هو هذا الشيء الفظيع الذي يحدث لمجموعة من الناس الذين كانوا بالفعل على هامش المجتمع. |
| Bugün adaletin yerini bulduğu ve bu rezil adamın Amerikan halkına karşı işlediği suçların karşılığı aldığı için minnettarım. | Open Subtitles | اليوم أنا سعيد بانتصار العدالة ومحاسبة هذا الرجل الفظيع عن جرائمه ضد الشعب الأمريكي. |
| Aah! felaket! Yani gerçekten felaket! | Open Subtitles | كانت كالجحيم، أعني بأنّه كان صعباً عليّ تحمل مثل هذا الألم الفظيع. |
| - Tanrım,bir köpek olmak Çok kötü olmalı. - Hiçbir şeyi böyle arzulamamıştım. | Open Subtitles | .يا إلهي، إنه من الفظيع أن تكون كلباً .لم أكن أدرك أن لديك شهية كبيرة جداً |