| Her neyse görünüşe göre Meg Ryan işi olmayacak çünkü programı çok yoğun... | Open Subtitles | يبدو ميغ رايان هو فقط لن ينجح ، بسبب جدول أعمالها مشغول جدا |
| Biliyorum, biliyorum, kendim de onu bekletmeye çalışırdım... ama programını değiştirmez. | Open Subtitles | أعرف، لقد حاولت ان أعطله بنفسي ولكنه لن يغير جدول مواعيده |
| program akışlarındaki birkaç açığı kapatmak için 35 yeni dizi. | Open Subtitles | خمسة وثلاثون حلقة جديدة لسدّ بعض الثغرات في جدول برامجهم. |
| Aklıma gelmişken, yeni eğitim programım yüzünden bir dersi bırakmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | هذا يذكرني بأنه مع جدول التدريب الجديد سيكون عليّ ترك مقرر دراسي |
| ve bu da insanların gözlerine odaklandıkları zamanın yüzdesi ve işte bu da onların büyüme çizelgesi. | TED | وهذه نسبة الوقت الذي يركزون فيه على عيون الناس, وهذا هو جدول نموهم. |
| Görünüşe bakılırsa, dere kenarındaki Plum Caddesinde fıçı biralı bir parti varmış. | Open Subtitles | على مايبدو, كان هناك حفلة في شارع بلم على جانب جدول الماء. |
| Önümüzdeki hafta San Francisco'yu ziyaretinde yoğun programına rağmen.. | Open Subtitles | وعندما يزور سان فرانسيسكو نهاية الأسبوع القادم على الرغم من جدول أعمال المزدحم بشدة |
| Wolf'un alarm şifreleri, kredi kartı numaraları, takvimi, elimde. Eee? | Open Subtitles | انا عندي شفرات جرس إنذار ولف بطاقة إئتمان تعد، جدول |
| Bana vermen gereken bir pasaport var ve ben programın gerisindeyim. | Open Subtitles | الأن أنتَ لديكَ جواز سفر، لتوزوّره وأنا متأخرة عن جدول أعمالي |
| Ne olursa olsun, bir programımız var. Gemi hazır olacaktır. | Open Subtitles | بأية حال, لدينا جدول لنحافظ عليه السفينة يجب ان تجهز |
| Tüm şu ders programı olayını kontrol altına alana kadar. | Open Subtitles | حتي استطيع ان اضع كل شي في جدول واسيطر عليه |
| programı değiştirdiler. Bu yüzden artık geceleri çalışmak zorunda değilim. | Open Subtitles | لقد غيروا جدول عملي لذا لن أعمل في الليل مجددا |
| Üzgünüm, Başkanın programı tamamen dolu. Önümüzdeki hafta bir görüşme ayarlayabiliriz. | Open Subtitles | مُتأسّف، لكن جدول الرئيس محجوزٌ تمامًا، بإمكاننا ترتيب موعدٍ للأسبوع المُقبل. |
| Sanki birileri bizimle konuşmasını engellemek için programını yönetiyor. | Open Subtitles | يبدوا كأن شخصا ما ينظم جدول أعماله ليبعدنا عن الحديث معه |
| Bay Cheng, neden konser programını almadım? | Open Subtitles | مستر شينج.لماذا لم اتسلم جدول العزف الخاص بي؟ |
| Zihinsel uyarılma ve amaçlı bir program tanısal faaliyetlerini büyük ölçüde ilerletecektir. | Open Subtitles | التحفيز العقلي بالإضافة إلى جدول منظّم سوف يحفز لديك الإدراك بشكلٍ كبير |
| Bir program var, bir iş var, uyuşturucu yok, içki yok. | Open Subtitles | هناك جدول زمني و وظيفة و عدم تعاطي المخدرات و الخمر |
| Size kendimi ne kadar tanıtmak istesem de bugünümü dolduran bir programım var. | Open Subtitles | بقدر ما أُحبُّ أن ألقّنكِ الآداب بنفسي، لكنّ جدول اليوم ممتلئ عن آخره. |
| Bence bu gerçekçi olmayan bir zaman çizelgesi değil, operasyonel değişiklikler yapmak için veri kullanmakta. | TED | لا أعتقد أن هذا جدول زمني غير واقعي عندما يتعلق الأمر باستخدام البيانات لإدخال تغييرات عملية. |
| Sokağın yakınında yeşeren ağaçların altında da, ...koyu yeşil renkte bir dere akmaktaydı. | Open Subtitles | تحت الأشجارِ التي كانت تنمو قرب الشارع كان هناك جدول من ماءٍ أخضرٍِ غامقِ. |
| Ölmüş bir ressam programına sadık olmalı | Open Subtitles | فنان جديد خرج للأضواء فكان عليها أن تعيد جدول أعمالها |
| Yolda kalmasına neden olan bir takvimi var. Uzun süre yalnız kalıyor. | Open Subtitles | لديه جدول أعمال يجبره على البقاء على الطريق, يكون لوحده لمسافات طويلة |
| Yoğun programın müsaade ediyorsa aynayı çıkarabilir misin? | Open Subtitles | إذا كان جدول أعمالك مزدحم هللديكمانعأنتأخذ تلكالمرأة؟ |
| Bir programımız olduğunu biliyorum ama bu arada hep eğlenmeye çalışıyoruz. | Open Subtitles | نحن نعلم بان لدينا جدول للاتحاق به ولكننا دائما نفكر بالضحك |
| Gerçekten insanların içine yer eden şey, gündemi ileri taşıyacak olan güven kabiliyetidir. | TED | وما يدور حقًا في الناس هى تلك القدرة على الثقة وتحريك جدول الأعمال إلى الأمام. |
| Pyramid Creek'te yolun kenarında yer alan ufak bir kulübede buluşmayı kararlaştırmıştık. | Open Subtitles | رتبنا ان نتقابل فى كابينه صغيره قباله الطريق السريع على جدول الهرم |
| Diğer babalardan farklı çalışma saatleri var. O bir baterist. | Open Subtitles | لديه جدول اعمال مختلف عن باقى الاباء، انه قارع طبول |
| Size bunun ne zaman başlayacağını söyleyemem çünkü rakiplerimin programımı öğrenmelerini istemiyorum. | TED | لا أستطيع اخباركم متى سيبدأ هذا, لأني لا أريد لمنافسيّ معرفة جدول أعمالي. |
| Mill Creek'deki katil öldürdüğünde, "Görünmez Adam" da bir fahişeyi vuruyor. | Open Subtitles | عندما يقتل قاتل جدول كريك الرجل الاجوف يقتل عاهرة اخرى |