"حقيقة أن" - Traduction Arabe en Turc

    • olması
        
    • gerçeğini
        
    • gerçeği
        
    • olduğu gerçeğinden
        
    • 'in
        
    • bir gerçek
        
    • gerçeğiyle
        
    • gerçeğine
        
    • gerçek şu ki
        
    Özel iskeleye sahip olması, teknesini ayırt etmemizi epey kolaylaştırdı. Open Subtitles حقيقة أن لديه مرسى خاص جعل من السهل تحديد مركبته
    Annenin ve Kamyon Durağı Katili'nin annesinin aynı ilkokul sınıfında olması beni düşündürdü. Open Subtitles حقيقة أن أمك,و أم خانق الشاحنة ارتادتا نفس المدرسة الابتدائية هذا يجعلني أفكر.
    Kitle iletişim araçları, Braddock'un siyah olduğu gerçeğini es geçmektedir. TED تناست وسائل الإعلام حقيقة أن برادوك أغلب سكانها من السود.
    Charlie, onunla hâlâ birçok ortak noktamız olduğu gerçeğini göz ardı edemezsin. Open Subtitles لا يمكنك التغاضي عن حقيقة أن لازال بيننا الكثير من الأمور المشتركة
    Bizim yüzümüzden masum birinin hapse girebileceği gerçeği seni nasıl mutlu edebiliyor? Open Subtitles كيف تحتفلون حقيقة أن رجل بريء قد يذهب إلى السجن بالنسبة لنا؟
    Gay bir torunu olduğu gerçeğinden bahsetmemem mi gerekiyor? Open Subtitles هل من المفترض ألا أشير إلى حقيقة أن لديها حفيد شاذ؟
    Bunu yaparken AIDS'in kendine özgü yanları olmasından yararlanıyoruz. TED و لنقوم بهذا الأمر سنقوم بالإعتماد على حقيقة أن الإيدز مرض من نوعٍ خاص جداً
    Dr. Adani'nin belirttiği gibi Emily'nin duyarlı bir insan olduğu bir gerçek mi? Open Subtitles هل هي حقيقة أن إيميلي كانت حساسة للقوى الخارجية كما تقترح الدكتورة إداني؟
    Sağlığımın bize büyük bir yük getireceği gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız. Open Subtitles دعونا نواجه حقيقة أن صحتي ستمثل عائقًا كبيرًا بالنسبة لنا
    Amerika sonunda çizgi romanların çocukları suç işlemeye teşvik etmediği gerçeğine uyandı. TED بدأت أمريكا تدرك أخيرًا حقيقة أن القصص المصورة لا تُسبب انحراف القاصرين.
    gerçek şu ki, Babil dilinde yazılmış bu ferman bir şey söylüyor: TED حقيقة أن هذا المرسوم كتب بالبابلية تقول أمرا واحدا.
    Genç evrende entrpğinin düşün olması genç evrenin aslında çok düzenli olmasından kaynaklanıyor. TED حقيقة أن إنتروبيا الكون كانت منخفضة كانت إنعكاسا لحقيقة أن الكون كان في غاية التجانس.
    İnsanların %98 i normal uygulamanın bu şekilde olması gerektiğini ve işlerin bu şekilde yürümesi gerektiğini düşündü. TED تسعة وثمانين بالمئة ظنوا حقيقة أن هذا يجب أن يكون إجراء روتيني، و أنه هكذا يجب أن تتم الأمور.
    Tek bir uydunun küresel ısınmayı frenleyebilecek olması gerçekten göz kamaştırıcı. TED حقيقة أن قمرًا صناعيًا واحدًا يمكنه أن يساعدنا على إيقاف الاحتباس الحراري هي شيء استثنائي تمامًا.
    Ama bu, yaptıklarınızın kanunsuz olduğu gerçeğini değiştirmiyor, bunun da bir bedeli var. Open Subtitles ولكن هذا لا يغير حقيقة أن أفعالكم كانت غير قانونية إطلاقاً، ولذلك عواقب.
    Görünen o ki bir şekilde dünya popülasyonunun yarısının kadın olduğu gerçeğini gözden kaçırıyorlar. TED يبدو أنهم بطريقة ما تجاهلوا حقيقة أن أكثر من نصف سكان العالم سيدات.
    Mevcut çalışanların, gelecekte oluşturacakları borçların mevcut bütçeden çıkması gerektiği gerçeğini kavramamız gerekiyor. TED ينبغي أن نعرف حقيقة أن الموظفين الحاليين، والديون المستقبلية التي يتركونها، أن ذلك ينبغي أن يخرج من الميزانية الحالية
    Ama bu problemlerin devam etmesi ve çözümlerin bazen kendi sorunlarını yaratması gerçeği vazgeçmemiz veya teslim olmamız için bir sebep değil. TED لكن حقيقة أن هذه المشاكل مستمرة وأن الحلول في بعض الأحيان تُحدِث مشاكلها الخاصة ليس سببًا لأن نستسلم ونتنازل.
    Seyircinin neyin gerçek neyin sahte olduğunu ayırt edememesi gerçeği beni mutlu ediyor. TED تعجبني حقيقة أن المشاهد لا يستطيع التفرقة أبداً بين ما هو حقيقي وما هو مزيف
    Pope'un bazı güçlü kişilerle bağlantısı olduğu gerçeğinden mi bahsediyorsunuz? Open Subtitles أنت تتحدثين عن حقيقة أن بوب ارتبطت بالعديد من الرجال الأقوياء ؟
    Ve tek bir kışta geçecek çok fazla insan nesli olacaktı bir tarih kitabına bile erişiminiz olmayabilirdi bu, ağaçların her zaman cansız ve bir şey yapmayan sopalar olduğu gerçeğinden başka bir şey söylüyor. TED وسوف يتواجد العديد من الأجيال ويُفترض أن تتعاصر في شتاء واحد وربما لا يكون بوسعك أن تحصل على كتاب تاريخ من شأنه أن يذكر أي شيء آخر غير حقيقة أن الأشجار عبارة عن سيقان خاوية وهذا لا يؤدي إلى نتيجة.
    Beni avutan bir şey varsa o da buradaki meslektaşım Bay Baldwin'in Open Subtitles أشعر بالعزاء من حقيقة أن زميلي السيد بالدوين هنا
    Şu bir gerçek ki, organlarımız veya dokularımız yaralandığında, kemik iliğimiz kan doloşımımıza kök hücreler salar. TED إنها حقيقة أن أعضاءنا أو أنسجتنا عندما تكون مجروجة أو مصابة، فإن نخاع العظام يطلق خلايا جذعية في دورتنا الدموية.
    Şu anda tedavisi için mücadele ederken dünyadaki binlerce insanın, istismarını izlemeye devam ettiği gerçeğiyle yaşıyor. TED واليوم، بينما تكافح للتعافي، تواجه حقيقة أن الآلاف حول العالم مازالوا يشاهدون الإساءة لها.
    Yoksa kızın olduğun gerçeğine tepki vermek için onun savunmakla fazla mı meşgulsün? Open Subtitles أم أنك مشغول بالدفاع عنها بدلاً من التعامل مع حقيقة أن لديك ابنة؟
    gerçek şu ki, aldatmayı yaşamış olan çiftlerin çoğunluğu bir arada kalırlar. TED حقيقة أن غالبية الأزواج الذين عاشوا هذه العلاقات لم ينفصلوا

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus