Hey, tatlım, Acelen ne? | Open Subtitles | العسل، إلى أين أنت ذاهب في عجلة من هذا القبيل؟ |
Son günlerde fazla dalgınsın. Hep Acelen var. | Open Subtitles | لقد أصبحت شارد الذهن مؤخرا كما أنك على عجلة من أمرك دائما |
acele etsen iyi olur, film 15 dakika içinde başlar. | Open Subtitles | أنت أفضل عجلة من امرنا، الفيلم يبدأ في 15 دقيقة. |
Evet, bu gece için plan yapmıştık, o yüzden acele etsek iyi olur. | Open Subtitles | نحن في الواقع لدينا خطط الليلة . لذلك نحن على عجلة من أمرنا |
O kadar acelesi vardı ki durdurmak için birkaç kurşun harcadık. | Open Subtitles | لقد كان فى عجلة من أمره ولم يأخذ منا مجهودا لأيقافه |
aceleyle gördüğüm ilk elbiseyi kapıp getirdim. | Open Subtitles | لقد كنت في عجلة من أمري فإلتقطت أول شيء رأيته |
- Baksaniza, Acelemiz mi var? Çünkü ben bir içkiye hayir demem. | Open Subtitles | هل نحن في عجلة من أمرنا لأننا أود أن أذهب لتناول الشراب |
Görevli, bir denizcinin alelacele anahtar yaptırdığını hatırlamıyor. | Open Subtitles | البائع مضطرب قليلا ولكنه يتذكر جندي من المارينز في عجلة من أمره لنسخ مفتاح |
Evet. Zaten benim Acelem yok. Burada yapılacak bir sürü iş var. | Open Subtitles | لست في عجلة من أمري مازال لدي العديد من الأعمال لأقوم بها |
Acelen olduğunu söylemeliydin. | Open Subtitles | كان يجب عليك اخباري بانك على عجلة من امرك |
Eğer çok Acelen varsa taksi tutaydın o zaman. | Open Subtitles | خذ وسيلة مواصلات أخري إن كنت في عجلة من أمرك |
Acelen var gibi. Oğlu bilgi mi verdi? | Open Subtitles | صوتك وكأنك في عجلة من أمرك هل أعطاكِ الإبن معلومات جديدة ؟ |
Ama öyle acele etmiş ki, bunu unutmuş küçük kızının bir fotoğrafını. | Open Subtitles | لكن في عجلة من أمرها ، تركت تلك الصورة صورة لإبنتها الصغيرة |
Dinle, öyle acele gittiniz ki her şeyin iyi olduğundan emin olmak istedim. | Open Subtitles | لقد غادرتا في عجلة من أمركما أردتُ أن أتأكد أن كل شيء بخير |
Çin'de her zaman herkes bir şeyler için acele eder, daha iyi bir hayat sürebilmek için 1.3 milyar insanın önüne geçmeniz gerekir. | TED | ففي الصين حيث كل شخص وكل شيء في عجلة من أمرهم، تحتاج إلى أن تتفوق على 1.3 مليار شخص لكي تبني لك حياة أفضل. |
Lord Benton'ın acelesi var gibi... ve yoluna çıkan ben olmayacağım, Mule. | Open Subtitles | لورد بينتون على عجلة من أمره ولن أكون من يأخره يا مويل |
"Şunu paketle lütfen. Bayanın acelesi var." | Open Subtitles | غلفى هذة , رجاءً السيدة فى عجلة من أمرها |
Siz sığır çobanlarının yemek için bir acelesi yok, değil mi? | Open Subtitles | انت لا تبدو في عجلة من امرك في تناول الطعام؟ اليس كذالك؟ |
Sana söylemediğine şaşırdım. aceleyle çıkması gerekti galiba. | Open Subtitles | أنا متفاجئ بأنه لم يخبرك لقد غادر في عجلة من أمره , أظن |
- Bu benim torunum memur bey, sabah evden o kadar aceleyle çıktık ki kimliğini yanına almayı unutmuş. | Open Subtitles | وقد غادرنا المنزل.. في عجلة من أمرنا هذا الصباح ونسى أن يجلب هويته.. |
aceleyle toplanırken şarj aletimi unuttum, oraya gittiğimde de şarjım bitti. | Open Subtitles | عندما كنت في عجلة من امري لربط الامتعة نسيت شاحني ومن ثم وصلت الى هناك وكان هاتفي لايعمل |
Mağaralara kaçış için Acelemiz olduğunu biliyorum bu yüzden bebeği taşıma meselesini çözdüm. | Open Subtitles | أعرف أننا على عجلة من أمرنا لنهرب للكهوف، لذا، فتوصلت لحلمشكلة نقل الطفل. |
Lastik izlerine bakılırsa alelacele gitmişler. | Open Subtitles | من وضوح آثار العجلات يبدو أنه كان على عجلة من أمره |
Kentsel duruluk için daha yakın tarihli, çok sevdiğim bir örnek. Çünkü her zaman geç kalmışımdır ve her zaman Acelem vardır. | TED | وهذا هو أحدث الأمثلة على الوضوح المثالي الذي أحبه للغاية، وذلك لأنني دائمًا ما أكون متأخرًا وعلى عجلة من أمري. |
aceleniz olduğu için değil, aslında hiç aceleniz olmadığı için. | TED | ليس لأنكم في عجلة من أمركم، بل لأنكم لستم كذلك على الإطلاق. |