Ve bu şekilde evimize varabiliriz ve bunları tüm ülkede hapishanelere harcadığımız paranın çok altına maaliyetlere inşa edebiliriz. | TED | اعتقد اننا سنهنأ بهذه الاشياء واعتقد انه يمكننا ان نبنيها في جميع انحاء العالم بأقل مما سننفقه على السجون |
Sadece çok daha eğitimli ve verimli şekilde satın alma yapmakla kalmayıp aynı zamanda borsadaki tüm karmaşık finansal işlemleri yapabilecektiniz. | TED | و ليس شراء أشياءٍ أكثر بطريقة حضارية و فعالة أكثر فقط، بل الإنخراط في جميع التعاملات المالية المتقدمة في سوق الأسهم. |
Bu demek oluyor ki film endüstrisinin elinde eşitlikle alakalı hikayeleri bütün dünyaya yaymak için inanılmaz bir güç var. | TED | وهذا يعني أن صناعة السينما لديها وصول غير مسبوق لتكون قادرة على توزيع قصص عن المساواة في جميع أنحاء العالم. |
Tefecilerine para ödemeyenler ortadan kaybolmaya başladığında... bütün gazetelerde Nicky'nin adı vardı. | Open Subtitles | و عندما اختفى زبائن بعض المرابين اسم نيكي كان في جميع الصحف |
İşimle Avrupa ve Amerika Birleşik Devleti'nde seyahat ettiğimde, her zaman aynı soru karşıma çıkıyor: Filistinli Gandi nerede? | TED | عندما أسافر لعملي في جميع أنحاء أوروبا والولايات المتحدة ، سؤال واحد يأتي دائما : أين هو غاندي الفلسطيني؟ |
Ve böyle projeler şehrin birçok yerinde yaptık her türlü muhitte. | TED | ولقد قمنا بهذه المشاريع في جميع انحاء المدينة وفي جميع الاحياء |
Eğer doğru oynarsak, tüm ekonomilerde sürdürülebilir bir büyüme göreceğiz. | TED | إذا لعبناها بشكل صحيح سنرى نمو ثابت في جميع اقتصاداتنا |
Yalnız o kadar değil. Bu durumu tüm dünyada görüyoruz. | TED | ليس ذلك فقط. فإننا نشهد الأمر في جميع أنحاء العالم. |
Sonuçta, ülke genelindeki tüm genetik laboratuarlardan yardım alarak bilinen türün DNA'sında biyolojik bir değişimle yeni bir tür yarattık | Open Subtitles | ذلك ، بمساعدة من المختبرات الجينيه في جميع انحاء البلاد. أعدنا توحيد النمل الابيض ومانتيد الدي خلق مواجهة وكيل مضاد |
Ve biliyorsunuz ki, tüm ABD ve Kanada'ya mal gönderiyoruz. | Open Subtitles | ولدينا فروع كما تعلم في جميع أنحاء البلاد وكندا أيضا |
tüm şehirde onu takip ettiler ve ben fotoğrafların yarısında varım. | Open Subtitles | تبعوه في جميع أنحاء المدينة لمدة أسبوع. أنا في النصف الصور. |
tüm merkezler içinde, çiftlikleri, okulları ve kiliseleriyle en iyi durumda olan Standing Rock'ta muazzam bir konumum var. | Open Subtitles | و التواقيع من اجل المال و انا كان لدي ادراة جيدة هنا في الاستاندينج روك الافضل في جميع المحافظات |
Bu meretleri çıkarır çıkarmaz ona bütün şehirde tur attıracam. | Open Subtitles | بمجرد نزعي لهذه الضمادات سأجعله يطاردني في جميع أنحاء المدينة |
kız neredeyse bütün saçma sapan chat odalarında yardım için yalvarıyor. | Open Subtitles | هي تكتب في جميع تلك المنتديات الطبية التأمرية المشفرة طالبة المساعدة |
her yerde. bütün yeryüzüne dağılmış. Ve önü alınacak gibi değil. | Open Subtitles | إنها في كل مكان، في جميع أنحاء العالم، ولا يمكن إيقافها |
Bizim Seattle'daki tesisimiz dünyanın her yerinde yapılması için bir model olabilir. | TED | منشأتنا في سياتل ستكون بمثابة نموذج لهذه الأمكنة في جميع أنحاء العالم. |
Dünyanın her yerinde bir şeyler arayan genç insanlar gördüm. | TED | أجد الشباب في جميع أنحاء العالم يبحث عن شيء ما. |
Dünyanın dört bir yanında her yıl bu şarlatanlara milyarlarca dolar akıyor. | TED | تنفق مليارات الدولارات كل عام، في جميع أنحاء العالم، على هؤلاء المشعوذين. |
Büyürken, sürekli yanında top taşırdı hep yanında olurdu, ne olursa olsun. | Open Subtitles | عندما كانَ يكبُر، اعتادَ أن يحملَ كُرةً في جميع الأوقات، مهما كان |
Amerika ve Avrupa'da oda müziği çaldım, Charlie Bird diye harika bir jazz piyanistiyle birkaç yıl turnelere gittim. | TED | عزفت الموسيقى المسرحية في جميع أرجاء أمريكا و أوروبا، وتجولت لسنوات قليلة مع عازف غيتار الجاز العظيم تشارلي بيرد. |
Bu, dünya çapında çok yaygın, fakat biz aşk için yaratıldık. | TED | إنه أمر شائع جداً في جميع أنحاء العالم ولكن خلقنا لنحب. |
Ve biz ülke genelinde yürüyoruz, harekete geçmek için sadece Kongre'yi beklemiyoruz; ki bu neredeyse deliliğin tanımı olurdu. | TED | ونحن نتحرك في جميع أنحاء البلاد، فنحن لا ننتظر فقط الكونجرس لكي يتصرف، سيكون هذا بمثابة ضرب من الجنون. |
Yaşlılar için sağlık ve bakım merkezleri kuruyoruz toplumun çeşitli yerlerinde. | TED | إننا نبني مراكز صحة للمسنين ومراكز صحية في جميع أنحاء المجتمع. |
Bunların hepsi dünyanın dört bir yanındaki bilgisayarlarımıza geçebilir. | TED | كل هذا يصادف تواجده في حواسيبنا، في حواسيب في جميع أنحاء العالم. |
Şehrin her yeri tamamen istila edilmiş, sen de zaten biliyorsun. | Open Subtitles | الوباء لا يزال ينتشر في جميع أرجاء المدينة لكنك كشفت ذلك. |
dünyadaki 3 ayrı eskiz ressamına aynı tanımlamayı vermek gibi bir şey. | TED | الأمر مشابهة لإعطائنا وصفاً واحداً لثلاثة رسامين مختلفين في جميع أنحاء العالم. |
Dünyanın dört bir yanındaki üslerde yaşadım. İtalya, Almanya, pek çok farklı yerde. | Open Subtitles | ترعرعت على الإقامة في جميع أنحاء العالم ايطاليا, ألمانيا, الكثير من الأماكن المختلفة |
Bu yöntem, dünya çapındaki haşere ilacı endüstrini tamamen yenileyebilir. | TED | هذا تماما قد يجدد مصانع المبيدات الحشرية في جميع أنحاء العالم |