Kendisini oldukça ilginç bir duruma düşürmüş, değil mi Roz? | Open Subtitles | انها حقا في موقف مثير للاهتمام الا تظنين هذا ياروز؟ |
"Senden faydalandım, her doktorun kabusu olabilecek bir duruma soktum." | Open Subtitles | لقد قمت باستغلالك ووضعتك في موقف يمثّل كابوساً لأي طبيب |
Ve varlığınızın her anını savunmak savunmak zorunda olduğunuz bir durumda olduğunuzda çok farklı bir tavırla tepki vereceğiniz bir durumda kalıyorsunuz. | TED | وعندما تكون في موقف يتوجب عليك فيه تبرير كل لحظة من وجودك، فتوضع في موقف حيث يتوجب عليك التصرف بسلوك مختلف جداً. |
Yani, sonuçta kendimizi tamamen dışlanmış bir durumda bulduk, ta burada. | TED | هكذا, في النهاية وجدنا أنفسنا في موقف مهمّش تماما, بعيداً هنا. |
Seni köşeye sıkıştırmak niyetinde filan değilim. Sadece anlamaya çalışıyorum. | Open Subtitles | انا لا احاول أن اضعك في موقف صعب أو ما شابه, اظن انني أجاول أن أفهم فقط. |
Evet, biri onu eczane otoparkında bırakıp korkmasını sağlayana kadar. | Open Subtitles | نعم، حتى شخص تركوه في موقف للسيارات صيدلية وانه استثنائي. |
Yoksa birazdan otoparkta kılıç düellosuna başlayacaksınız. Deniz Kuvvetleri Bakanı'nı bağla. | Open Subtitles | قبل أن تدخلا أنتما الإثنان في مبارزة بالسيوف في موقف السيارات. |
Hala anahtar, ve Sen mükemmel bir konumda hala. | Open Subtitles | أنت لا تزالين المفتاح، وأنت مازالت في موقف مثالي. |
Çok kötü bir durumdayım ve sizin yardımınıza ihtiyacım var. | Open Subtitles | أنا في موقف لا يليق و عليّ أن أعتمد على ذوقك |
Kendini tekrar bu çeşit bir duruma sokmaya hazır olduğuna emin misin? | Open Subtitles | هل أنت متأكد أنك مستعد لتضع نفسك في موقف كهذا مرة أخرى؟ |
Kayınpederim hastalandığı için kafa karıştırıcı bir duruma mahsur kalacaksın. | Open Subtitles | ، حيث أن حماي إنهار فستكونين في موقف محير وصعب |
Ama beni ve ülkeyi çok zor bir duruma soktun. | Open Subtitles | ولكنك وضعتني انا وهذا البلد في موقف في غاية الصعوبة |
Ya ona güveneceğim ya da çocuğu her şeyini kaybedeceği bir duruma sokacağım. | Open Subtitles | أنا أثق به أو أضع الرجل في موقف يمكن ان يخسر كل شيء |
Fakat bu sizi güvende tutmaz çünkü sadece internete bağlanarak ister kabul et, ister etme gibi imkânsız bir duruma sokulursunuz. | TED | لكن هذا لن يبقيك بمأمن من الخطر، لأنه ببساطة عندما تتصل بالشبكة، سوف توضع في موقف صعب جدًا "خذ أو أترك". |
- Diğer yandan, ben de hiçbir şey sunacak durumda değilim. | Open Subtitles | و أنا من الناحية الآخرى، أنا في موقف عدم منح شيء |
Bayan Murphy, sizce bu kadar kararlı olabilecek bir durumda mısınız? | Open Subtitles | انسة ميرفي هل انت في موقف قوي جدا في هذه القضية |
Peki öyle bir durumda ne yapabilirdim, çaresiz kadınları öldüreceğime... | Open Subtitles | والذي سأفعله في موقف كهذا بدلاً من قتلي لنساء عاجزات |
Tam anlamıyla köşeye sıkışmıştı. Durumu düşünürsek bence iyi idare etti. | Open Subtitles | كان أداءها جيد في موقف يستحيل المناورة فيه |
Kampüsün otoparkında ikinci el minivanımın arkasında oturuyordum, işte o an, intihar etmeye karar vermiştim. | TED | كنت جالسًا في الجزء الخلفي من سيارتيّ الميني فان المستعملة في موقف لسيارات الحرم الجامعي، عندما قررت أنيّ سوف أنتحر. |
Süper. Önce markette beni kaybettin, şimdi de bu bomboş otoparkta yalnız bırakıyorsun. | Open Subtitles | عظيم، في المرة الأولى تفقدني في البقالة، و الأن في موقف مهجور للسيارات. |
O yüzden sana bu gün çok önemli bir konumda ihtiyacımız var dostum, ...bu terör dönemini sona erdirmek için. | Open Subtitles | نعم، ولهذا نحن في موقف مميز للغاية اليوم يا صديقي حيث يمكننا إنهاء هذا العهد من الرعب |
Şu anda konuşamam. Gerçekten çok tuhaf bir durumdayım. | Open Subtitles | ، لا يُمكنني التكلم حالياً، أنا في موقف غريب |
Sence kızla bunu konuşmak için uygun bir pozisyonda mı? | Open Subtitles | هل تعتقد أنّه في موقف يسمح له بإقناعها بفعل ذلك؟ |
Seni takip ettim. Posta kutusuna gidiyordunuz. Sizi otobüs durağında gördüm. | Open Subtitles | لقد تبعتك عندما ذهبتي لصندوق البريد رأيتك في موقف انتظار الحافله |
Kaybettiğim arabanın benim için olduğunu öğrenince... daha önce hiç karşılaşmadığım bir durum ortaya çıktı. | Open Subtitles | اكتشاف أن السيارة التي فقدتها من المفروض أن تكون لي وضعني في موقف لم أواجهه سابقاً |
Sizi rahatsız edici bir konuma sokmak istemem ama, ...bazı araştırmalar yaptım. | Open Subtitles | لا أقصد أن أضعك في موقف غير مريح, لكني قمت ببعض البحث. |
bir bakınız sadece. İkincisi ise gelecek teması altında yapılmış konuşmalar, aslına bakarsanız, bizi öyle bir pozisyona soktu ki ileride gerçekten ne olacağı konusunda neredeyse hiç bir fikrimiz yok. | TED | ومجالاتها. الثانية أنها وضعتنا في موقف حيث ليست لدينا أي فكرة عما سيحدث، في المستقبل. |
Bayanlar ve baylar çok zor bir durumdayız ve kurtulup kurtulamayacağımızı bilmiyorum. | Open Subtitles | نحن في موقف صعب ، و لا أظن أننا سننجو منه |
Zor bir durumdaydı ve ben de oradaydım. | Open Subtitles | كان في مأزق وأصبحت في موقف صعب |
Sen içerde eğlence peşindeyken,ben Otoparktaki bütün arabaların plakalarını alıyordum. | Open Subtitles | بينما كنت في الداخل، كنت في موقف السيارات أصور لوحاتها الرقمية |