"ليس له" - Traduction Arabe en Turc

    • yoktur
        
    • hiçbir
        
    • olmayan bir
        
    • hiç
        
    • yok mu
        
    • yoktu
        
    • olmadığını
        
    • bir ilgisi yok
        
    • bile yok
        
    • olmadığı
        
    • onun için değil
        
    Bu yeni mücadelenin, güzel, ceylan gözlü bir eylemciyle alakası yoktur, değil mi? Open Subtitles سبب حماسك هذا ليس له علاقة بفتاة ذات عيون واسعة جميلة أليس كذلك
    Bu araba sadece bir obje. Objelerin bir anlamı yoktur. Open Subtitles هذه السيارة عبارة عن جماد والجماد ليس له أي معنى
    Ama bilmenizi istiyorum, Stan'in bu işle hiçbir ilgisi yok. Open Subtitles لكني أريدك أن تعرف بأن ستان ليس له علاقة بالأمر
    Hepsi bu şeyi, var olmayan bir kavramı ileri sürüyor. Open Subtitles كل هذا الترويج لمصطلح ليس له حقيقة ولا حتى وجود
    işimin sona erdiğini düşünüyordum ve hiç bir şeye anlam veremiyordum. TED اعتقدت أن عملي انتهى، اعتقدت أن ما أفعله ليس له معنى.
    Kaybolmasının yakıt çubuklarıyla bir ilgisi yok mu yani? Open Subtitles إختفائها ليس له علاقة بشحنة قضبان الوقود؟
    Araştırmamızın görünmezlikle bir ilgisi yoktu. Bu tesadüfi bir reaksiyondu. Open Subtitles بحثنا ليس له علاقة بالخفاء هذا كان ردّ فعل عشوائي.
    Modern fizikte, zamanın gerçekten var olmadığını saptamak için büyük bir hareket var, çünkü verilerle çok uygun değil. TED هناك حركة كبيرة في الفيزياء الحديثة للحسم أن الوقت ليس له وجود حقاً, لأنه غير مناسب لأن يكون له بنية,
    - Senden hoşlanmıyorum bile. - Hoşlanmakla bir ilgisi yok. Open Subtitles ـ أنتِ لا تعجبيني ـ الإعجاب ليس له علاقة بالأمر
    Tek bir iz bile yok. O ve tanıdığı herkes temiz. Open Subtitles ليس له أي أخطاء من ذلك الحين هو وكل من يعرفه لا شبهة لديهم
    Bu onun artık bu dünyada olmadığı anlamına mı geliyor? Open Subtitles هل هذا يعني أنه ليس له وجود في هذا العالم؟
    Afrika'da sadece tek bir balık kartalı türü olduğundan, rakipleri de yoktur. Open Subtitles هناك نوع واحد فقط من عقاب السمك بأفريقيا ليس له خصوم صريحة
    Belki Higgs bile evreni oluşturan belirsiz bir kaza olabilir ve hayatı oluşturmuş olabilir ama bir açıklaması yoktur. Open Subtitles وأنه ربما حتى جسيم هيجز نفسه هو حادث عشوائي حدث في عالمنا وجعل الحياة موجودة ولكن ليس له تفسير
    Ya öyle bir şey hiç yoktur, ya da o başka bir şeydir, bir bilgisayar programı ya da başka saçma bir şey, ama hiç bir şekilde bilimin bir parçası değil. TED إما الوعي ليس له وجود أو هو شيء آخر كبرنامج كمبيوتر أو شيء تافه آخر لكن في كل الأحوال الوعي ليس جزءاً من العلم
    Sistemin dehası şu ki, verilen bir ikili kod diziliminin kendisine ait önceden belirlenmiş bir anlamı yoktur. TED عبقرية هذا النظام تكمن في أن تسلسل معين من الاعداد الثنائية ليس له دلالة محددة مسبقًا بحد ذاته.
    Senin almanı istiyor çünkü sen olmayınca, hiçbir anlamı yok. Open Subtitles لقد أرادكِ أن تملكيه لأنه بدونكِ ليس له أي معنى
    hiçbir üretimi yok, hiçbir geliri yok, ve hiçbir vergi ödemez. Open Subtitles ليس له مُنتج، لن يُولّد أيّ دخل، ولا حفظ أيّ ضرائب
    Kanserim neredeyse tespit edilemez durumda ama doktorların, vücudumun neden bu tuhaf siyah sıvıyı üretip dışarı attığı konusunda hiçbir fikirleri yok. Open Subtitles السرطان الآن ليس له وجود ولكن الأطباء ليس لديهم فكرة عن السبب الذى يجعل جسدى ينتج ثم يطلق هذا السائل الأسود العجيب
    Şef, size işle ilgili olmayan bir soru sorabilir miyim? Open Subtitles أيها الرئيس هل يمكنني سؤالك شي ليس له علاقة بالعمل
    Ekonomiyle ilgisi olmayan, ...politikayla da ilgisi olmayan bir şey. Open Subtitles هذا ليس له علاقة بالاقتصاد وليس له علاقة حتى بالسياسة
    hiç bir etkili tedavisi veya aşısı olmayan ve her yıl 22.000 insanı öldüren, sivrisinekden gelen bir hastalık olan dengue ateşinin son hali. TED انها شكل متطرف من حمى الضنك، مرض ينقل بواسطة البعوض و هو أيضا ليس له علاج فعال أو تطعيم، و يقتل 22000 شخص سنويا.
    Yani bunun babanı öldüren beş kişiyle hiç alakası yok mu? Open Subtitles هذا ليس له علاقة بالخمس رجال الذين قتلوا والدكِ؟
    Gerçek bir evi yoktu, Hayatını çalan adamı bulma adına gerçek amacından sapmıştı. Open Subtitles ليس له بيت محدد وتاه فى البرية في بحثه عن من سرق حياته
    Bunun; çeteye katılarak hapse girecek bir arpa boyu yol gidememiş hasarlı bir çocuğun hikâyesi olmadığını anladı. TED أدرك بأنني لست قصة طفل محطم ليس له مستقبل الذي كان مقدرًا له الانضمام للعصابة والذهاب إلى السجن.
    Bir armağan olduğunu söyleyebilirdim ama benimle bir ilgisi yok. Open Subtitles لقد كانت هدية منى , الأمر ليس له علاقة بى
    Bak, bu sudan ucuz bir çocuk programı. Sponsoru bile yok. Open Subtitles أنصت، إنه إستعراض رخيص للأطفال ليس له راعي حتى
    Bu onun artık bu dünyada olmadığı anlamına mı geliyor? Open Subtitles هل هذا يعني أنه ليس له وجود في هذا العالم؟
    Yalnızlık hissi başlamıştır. Senin için diyorum, onun için değil. Open Subtitles إنهُ لشعورٌ بالوحده لكِ، ليس له

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus