"ليقول" - Traduction Arabe en Turc

• derdi
• söyleyecek
• söylerdi
• söylemek
• söylemeye
• söyleme
• söylemesi
• söylemezdi
• söyler
• demek için
• diyecek
• söylemesine
• demeye
• söylüyor
• söyleyen

Ama babam buna boğanın taşaklarını kesip ineğe çevirmek derdi.
اظن ان ابي كان ليقول عنه انه بلا اي فائدة

"Bu insanlar hakkında güzel bir şey söyleyecek kimse yok mu?"
كأنها تقول " هل من أحد ليقول شيئًا لطيفًا عن هؤلاء؟"

Eminim o da yaşam tarzını koruduğunu söylerdi.
أنا متاكدة أنه كان ليقول أنه كان فقط يحمي طريقته في الحياة

Nicholas, eve geç geleceğini söylemek için erkenden beni aradı.
اتصل علي نيكولاس في السابق ليقول انه سيتأخر عن المنزل.

Buraya kadar bunca yolu tepip peşini bırakmamı söylemeye geldin demek!
لذلك كنت أخرج نفسك على طول الطريق من هنا فقط ليقول لي في النزول عليه، هاه؟

Bayan, Junior Rennie'ye oyuncak baltayla o kolona vurdurttuğunda ne yapacağımı söyleme hakkın gitti.
سيدة، كنت فقدت الحق ليقول لي ما يجب القيام به عند السماح ريني جديد يأخذ له لعبة مطرقة لهذا العمود.

Tamam mı? Birinin bunu söylemesi için bütün gün bekledim.
لقد انتظرت اليوم بطوله كي يأتي شخص ليقول لي هذا

Kendinde değildi. Öyle olmasa asla böyle bir şey söylemezdi.
لم يكن بطبيعته أو بمعنى أخر لم يكُن ليقول هذا.

O adam sürekli bana doğru yürür, ...ve "Ben şanslı bir ördeğim." derdi.
أتعرف ذاك الشخص الذي اعتاد الاقتراب منّي ليقول "يا لي من بطّةٍ محظوظة".

Aşk üzerine olan felsefesine bakarak, bence paylaşın derdi.
وفقاً لفلسفته عن الحب كان ليقول أنه يجب أن نتشارك

Böyle bir suç işledilerse, ibreti alem olmaları gerekir derdi.
كان ليقول أنّ إهانة كهذه تتطلب عقابًا لكليكما لتكونا مثالًا للآخرين

Sağdıç gelip bir iki şey söyleyecek... öyleyse ellerimizi damadın kardeşi David için birleştirelim.
الاشبين جاء ليقول بعض الكلمات اذا هيا لنشبك ايدينا معا من اجل شقيق العريس ديفيد

Belki, belki de gerçekleri söyleyecek kadar taşaklı bir o vardı.
ربما ، وربما كان الشخص الوحيد الذي يملك من الشجاعة ما يكفي ليقول الحقيقة

Sorunu onun bakış açısından görmediğini söylerdi.
كان ليقول أنت لا ترى جانبها من المشكله أتعرف ؟

Stratejinin riskli olduğunu ama buna değeceğini söylerdi.
كان ليقول أن إستراتيجيتكَ فيها خطر، لكنا تستحق المحاولة.

Bu lafı birine söylemek için tüm hayatı boyunca bekliyordu.
لقد كان ينتظر طوال حياته ليقول ما قال لشخص ما

Ama arada sırada, bunu söylemek ona kendini iyi hissettiriyor.
لكن من وقتٍ لآخر، سيجعله يشعر أفضل ليقول أنّه سيفعل

Eminim o da beni sevdi ama bunu söylemeye fırsat bulamadı.
أعتقد أنه أحبني أيضا ولكن لم تتح له الفرصة ليقول

Ülkemizi eskisi gibi güzelleştirmemizin gerektiğini, birinin söyleme zamanı geldi!
لقد حان الوقت ليقول شخص ما كما يجب ونعيد بلادنا إلي العظمة مجددا

Ağzını açıp birisine bir iki kelimeden fazlasını söylemesi, bir ay kadar sürmüştü.
مر ما يقرب من شهر قبل ان يفتح فمه ليقول أكثر من كلمتين لشخص ما

Aslında seni sevmese, hiçbir şey söylemezdi.
انت تعلم , لولم يكن يحبك ما كان ليقول شيئا

Unutmayın,büyük insanlar her zaman kalplerinden geçenler dürüstçe söyler.
تذكروا الرجل الشجاع دائماً ما تكون لديه الشجاعة ليقول ما في قلبه

Kalkma, Bruce. Sadece "merhaba" demek için gelmiş eski bir dostum.
لاتنهض يابروس انه فقط صديقا قديم جاء ليقول مرحبا

En azından hoşçakal diyecek vakti oldu.
على الأقل كان لديه الفرصة ليقول مع السلامة

Kimsenin bunu size ne zaman ve nasıl yapacağınızı söylemesine ihtiyacınız yok.
لا تحتاج إلى أي شخص ليقول لك متى وكيف تفعل ذلك.

Bakın kim iyi geceler demeye gelmiş?
انظروا من اتى ليقول لكم ليلة سعيدة

- Bir şey değil. Sana çıkma teklifi etmem gerektiğini böyle söylüyor işte.
لا شيء، إنها فقط طريقته ليقول بأن عليّ أن أطلب منكِ الخروج معي

- Elmaslar için yeterince sorumluluk sahibi olmadığını söyleyen kim ki?
مَنْ هو ليقول بأنك لستْ مسؤوله بما فيه الكفاية لتحصلى على الماسِ؟