| İsteri nöbetine girecek birine benzemiyor... bence bir sara krizi yaşadı. | Open Subtitles | أنه ليس نوع من تلك الأحاديث الهستيرية، لذا أعتقد بأنها نوبة. |
| Onlar zihnin neden olduğu bir Kalp krizi geçirdiğini söylediler.. | Open Subtitles | لقد قالوا بأنّها كانت نوبة قلبية وسببها بعض النوبات العقلية |
| Bu sizin için de daha kolay. Bir krizi daha atlatamaz. | Open Subtitles | كما أن هذا أسهل لكم لا يمكنها تحمل نوبة قلبية أخرى |
| 5000 dolar söz konusuydu, tek yapmam gereken bir nöbet daha geçirmekti. | Open Subtitles | كانت 5000 دولار كل ما كان علي هو السقوط في نوبة أخرى |
| Yok ama Kalp krizinden ölmüş bir erkek kardeşi var. | Open Subtitles | لا، و لكن لديه أخ توفي من جراء نوبة قلبية. |
| İnternetteki bir forumda yazana göre panik atak geçiriyor olabilirim. | Open Subtitles | وفقاً لمنتدى على الشبكة، على الأرجح أعاني من نوبة خوف. |
| O kadar istedin ki kendini durdurabilmek için endişe nöbeti geçirdin. | Open Subtitles | بمنتهى الشدة لدرجة أنه إنتابتك نوبة قلق حتى تقوم بإيقاف نفسك |
| Bu sizin için de daha kolay. Bir krizi daha atlatamaz. | Open Subtitles | كما أن هذا أسهل لكم لا يمكنها تحمل نوبة قلبية أخرى |
| Bir Kalp krizi daha geçirmek istiyorsan durma, senin hayatın. | Open Subtitles | إذا أردت نوبة قلبية أخرى إمضي فلدي عمل لأقوم به |
| O bir Kalp krizi geçirdi. Bu onun kez, ben sanırım. | Open Subtitles | لقد أتته نوبة قلبية . لقد حان وقته ، كما أعتقد |
| Hatırlıyor musun şu Kalp krizi geçiriyorum deyip uçağı durdurduğun zamanı? | Open Subtitles | تذكر ذاك الوقت أوقفت تلك الطائرة قائلا أن لديك نوبة قلبية؟ |
| Fırında makarna yeterince peynirli olmadığı için Kenny sinir krizi geçirdi. | Open Subtitles | كينى جاتله نوبة غضب عشان المكرونة بالجبنة ماكانش فيها جبنة كفاية |
| Aynı gün, dört kişi Shinjuku istasyonu civarında Kalp krizi geçirip öldü. | Open Subtitles | في ذلك اليوم حول منطقة محطة شينجوكو أربعة ماتوا من نوبة قلبية |
| İki kişilik, altı saatlik vardiyalar hazırladım. Herkes nöbet listesinde. | Open Subtitles | أعددت نوبة من شخصين كل 6 ساعات كل له ميعاد |
| İlk başta nöbet geçiriyor sandım ama bariz şekilde acı çekiyordu. | Open Subtitles | ظننتها أولاً نوبة مرضية، إلا أنه كان يبدو صاحٍ وفي ألم. |
| On yedi yaşındaki bir oğlanın Kalp krizinden ölmesi ne kadar doğalsa tabii. | Open Subtitles | لو كان أمراً طبيعية لفتى عمره 17 سنة أن يموت بسبب نوبة قلبية |
| Panik atak, zihinsel yorgunluk, sinir boşalması, strese dayalı travma. | Open Subtitles | نوبة قلق، اضطراب عقلي، إرهاق عصبي، إجهاد ناتج عن صدمة |
| Bu kadarı çok fazla. Böylesine bir öfke nöbeti kabul edilemez. | Open Subtitles | هذا ببساطة أمرٌ مبالغ فيه، نوبة غضب بهذا المقدار ليست مقبولة. |
| Eğer Emma ilaçlarını almayı kestiyse, psikolojik kriz geçirmiş olabilir. | Open Subtitles | لو أنّها توقفت عن تعاطي أدويتها، فلربّما عانت نوبة نفسيّة. |
| Yığını temizlemek için ekstra vardiya görevlendir adamlara ödeme yapmak için makbuz bas. | Open Subtitles | ضع نوبة عمل إضافية لإخلاء الأنقاض وأطبع مزيداً من سندات الأسهم لتدفع للرجال |
| "Son 48 saat içinde büyü yapılmışsa, cadının teni maviye döner." | Open Subtitles | .. إن جاءتها نوبة قبل 48 ساعة " جلد الساحرة يتحول إلى الأزرق |
| Bu yaşta insanların Kalp krizine eğilimi oluyor. | Open Subtitles | ترى، في هذا ناس العمر عندهم الميل أن يكون عنده نوبة قلبية. |
| Gece vardiyasında bulabildiğim tek olay yeri inceleme uzmanı sensin. | Open Subtitles | نوبة التحقيقات الجنائية الوحيدة التي أستطيع في الواقع أن أجدها أنت تتلاعب بدليل |
| Çalıştığım her gece vardiyası kabul ettiğim her mesai benim sahip olduğumun daha iyisine sahip olabilmen için yaptım. | Open Subtitles | كل نوبة عمل ليلية كل ساعة عمل إضافية قبلتها فعلت ذلك لأنى أردت لكِ شيء أفضل مما أنا عليه |
| En iyi senaryo, nöbet. En kötüsü, felç. | Open Subtitles | بأفضل الحالات نوبة و أسوأها، سكتة دماغية |
| Hamburger yemeğe ne dersin? | Open Subtitles | كيف ' نوبة التي نذهب تحصل على الهامبرغرات؟ |
| Biliyor musun, günün en iyi vardiyasını sana veriyorum yine de vaktinde gelemiyorsun. | Open Subtitles | ،أتعلمين، أنني أمنحكِ نوبة جيدة باليوم .وأنتِ مازلتِ لا تحضرين في الوقت المناسب |