Bir yıl içinde bütün tavuklar ölmüştü ve hiç kimse tavuklarını o kümese koymak istemiyordu. | TED | في إحدى السنوات، كل الدجاج نفق، ولا أحد أراد أن يضع دجاجاته هناك. |
Bu sistem ki, gelecek nesilleri çevresel verilerin toplanması noktasında ön sıralara yerleştirecek. | TED | هذا نظام ، قد يضع الجيل القادم في الخطوط الأمامية لمجمعي المعلومات البيئية. |
Ayrıca maske takan birini görürsem, bizzat kendim Bay Lister'ın bakterilerine bularım. | Open Subtitles | و أي رجل سأراه يضع قناعا فسوف أعرضه شخصيا لبكتيريا السيد ليستر |
Bu benim sayfam değil. Bu, İsrailli şehit askerin anma gününde Tahran'da bir adam Sayfasına, İsrailli askerin resmini koymuş . | TED | هذه ليست صفحتي. هذا الشخص من طهران في ذكرى سقوط الجندي الاسرائيلي يضع صورة جندي اسرائيلي علي صفحته. |
Şimdi, eğer emniyet kemeri takıyor olsaydı göğsünde ve boynunda kemer izlerine rastlardım. | Open Subtitles | الان, ان كان يضع حزام الامان لرأيت اثار حرق على رقبته و صدره |
Tüm gece boyunca, mutfağa koşup, dilinin üstüne buz koydu durdu. | Open Subtitles | استمر الذهاب للمطبخ واخذ يضع الثلج علي لسانه. |
Dolaplarımıza notu kimin koyduğunu bulamadık. | Open Subtitles | لم نعرف بعد من الذي كان يضع التحذيرات في خزائننا |
Ve neden sadece bir kimlik etrafına bir tel koyup onu özel mülkiyet ilan edince zenginlik haline gelir? | Open Subtitles | وما السبب في أنها لا تصبح فقط ثروة عندما بعض الكيانات يضع سياجا حولها و يعلن انها ملكية خاصة؟ |
Bana dokununca, Şükran Günü'nde elini dizime koyan amcalar dokunuyor zannediyorum artık. | Open Subtitles | لمساته الآن تشعرني وكأنه عمٌ غريب يضع يده على ركبتي في عيدالشكر. |
Bilmiyorum, birileri önüme işaret bırakıyor gibi gözüküyor. | Open Subtitles | لا أعلم، لكن يبدو أنَّ أحدهم يضع علامات معينة أمام طريقي مباشرةً |
Ama Michael, yaptığımız her l.P.o.'da yatırımcı olarak arkadaşlarını gösteriyor. | Open Subtitles | لكن مايكل يضع أصدقائه كمستثمرين فى كل أ.ب.و نحن نعملة |
Arjantin ve Mozambik'i 50 yıl önce bir araya getiren ve Mozambik'in daha kötü yaptığını söyleyen gelişmekte olan ülkelerin bu aptal anlayışıdır. | TED | إنه هذاا المفهوم الغبي عن الدول النامية الذي يضع الأرجنتين و موزمبيق منذ 50 عاما و يقول أن موزمبيق كانت أسوأ. |
Masaya bir ingiliz anahtarı, bir kemer ve bir de sopa koyardı. | Open Subtitles | أعتاد على أن يضع مُفتاح ربط و عصا و حزام على الطاولة |
Bir direktör içeri girecek ve bana Billy Bob koymak istediğini söyleyecek souped-up, Hemi cam-altı Bob Riggle stok araba yarışlarında Jerseyde sürdü... | Open Subtitles | المخرج يأتي إلى هنا ويقول لي بانه يريد أن يضع بطل الفيلم في نفس السيارة الرياضية التي كان يقودها بطل التحديات |
Dünyayı gümüş tepsi üzerinde sunarak senle nasıl kafa bulabilirim ki? | Open Subtitles | من يعبث بك حين يضع لك العالم على طبق فضة ؟ |
Orayı işleten çift camlı gözlük takan biriydi. | Open Subtitles | والرجل الذي كان يديرها كان مغفلاً يضع نظارة |
Duyduğuma göre Vali şimdi başına... 500 altın koymuş. | Open Subtitles | سمعت ان المامور يضع قيمه جديده لراسك و هي 500 قطعه ذهبيه |
Bu kaptan her gün bir şapka takıyor ve kıyafet şenliğine katılıyordu. | TED | والقبطان يضع قبعة يوميا وينظم إلى الشعارات. |
- Evet Tanrının eli çocuğun pantolonuna uzandı ve ona seks yaptırdı yarasını kaşıttı ellerini kadının yüzüne koydu bu sayede ona birkaç ay daha kazandırdı. | Open Subtitles | يد الرب امتدت لسروال الفتى و جعلته يمارس الجنس كي يحك القرحة و يضع إصبعه على وجه امرأة ليعطيها أشهر زائدة |
Postacının bazen yanlış kutuya postaları koyduğunu biliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | اوه,اتعلم ان الساعي في بعض الاحيان يضع البريد في الصندوق الخاطئ؟ |
Pekâlâ, biri bu adamı tekneye koyup... ..üzerine muşamba örtü. | Open Subtitles | حسنٌ، إذاً يضعه أحدهم في القارب، بعدها يضع شَركاً عليه |
İnsanları tanrıların önüne koyan bu adamı tutuklayın. | Open Subtitles | اقبضوا على هذا الرجل الذي يضع الرجال قبل الآلهة |
Bu, aynı zamanda, sizi kanıt bulundurmak, ve adaletin işleyişine engel olmak suçlamalarıyla karşı karşıya bırakıyor, avukat hanım. | Open Subtitles | فإنه يضع لك أيضا في حوزة أدلة مادية , وإعاقة العدالة تهمة , مستشار. |
Herhalde o kalemi göz bebeğinden başka yerlerine de sokuyordur. | Open Subtitles | لا لأنه يضع هذا القلم فى مكان أخر غير عينه |
Bir gün Dell'i, koca bir hamam böceğini poposunun içine sokarken yakalamış. | Open Subtitles | ذات مرة ، وجدت ديل يضع صرصار كبير في مؤخرته |
Stewart Brand muhtemelen tam merkeze bir micro-nükleer reaktör koyardı. | TED | من المحتمل أن يضع ستيوارت براند مفاعلاً ذرياً مصغراً تماماً في هذا المركز. |
Kakayı duvarlara sürüyor. ÇıIgın insanların yaptıkları bu. | Open Subtitles | يضع الفضلات على جدرانه هذا مايفعله المجانين |
Saldırgan bir köpekmiş gibi bir parça etin bekçiliğini yapıyor. | Open Subtitles | ، مثل كلب الحراسه يضع قطعة لحم في فنائه الخلفي |