Joe'nun yerini almak istiyorsanız, biraz daha fazla gayret göstermeniz gerekiyor. | Open Subtitles | مهلاً ، أنت تريد النيل من جوي ينبغي عليك تصعيد اللعبة |
CA: İklim değişikliğine sahiden inanmayan biri olduğunu söyledi ve bunu yapmaman gerektiğini düşünen bir sürü insan var. | TED | قال أنّه لا يُؤمن بالتغير المناخي، وهناك الكثير من الناس الذين يعتقدون أنه كان ينبغي عليك ألا تفعل ذلك. |
Bir yerlerde annemin saçını inceliyor olman gerekmiyor muydu? | Open Subtitles | ألا ينبغي عليك التواجد في مكان أخر تحلل خصلة أمي؟ |
Yapmanız gereken insanların gerçekten ne istediğini bulmak ve bunu onlara vermek. | TED | ما ينبغي عليك هو أن تعرف ما يريده الناس حقاً وتعطيه لهم. |
Ve sen, yemekten sonraki fasıl için keseni fermuarlamak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | و لربما ينبغي عليك أن تغمضي عينيك من أجل الجزء التالي |
Cidden, senin bir sonraki çok satan romanın için odaklanman lazım. | Open Subtitles | ينبغي عليك جدياً أن تركز على مركزك التالي في أفضل المبيعات |
Diyorlar ki, eğer kim olduğumuzu bilmek istiyorsanız, gelip bizi tecrübe etmeniz gerekiyor. | TED | إنهم يقولون، فأنت تريد معرفة من نحن، ينبغي عليك الحضور لتجريبنا. |
Neden sakinleşmen gerekiyor? Sen delikanlısın. Teşekkürler. | Open Subtitles | لماذا ينبغي عليك الاسترخاء إنك في متوسط العمر شكراً لك |
Oku gidip bulman gerekiyor. | Open Subtitles | أحياناً يكون من الصعب أن تميز بين الصديق والخصم. ينبغي عليك أن ترعي أسرتك بشكل أفضل. |
Geriye bakmaman gerektiğini çok iyi biliyorsun. | Open Subtitles | تعرف تماماً أنه لا ينبغي عليك النظر إلى الخلف |
"Gerçek bir pişmanlık duymuyorum. Bu adamla geri dönmen gerektiğini sanmıyorum." | Open Subtitles | أنا لا أسمع أي ندم حقيقي هنا أنا لا أعتقد أنه ينبغي عليك العودة إلي هذا الرجل |
öyleyse yukarı gidip giyinmen gerekmiyor mu? | Open Subtitles | لذا.. ألا ينبغي عليك ِ الذهاب للأعلى ولبس ثوبك |
Yarınki seçmelerin için çalışıyor olman gerekmiyor muydu senin? | Open Subtitles | ألا ينبغي عليك أن تتدرّب لتجربة الأداء غدًا؟ |
Tek yapman gereken kaplanın yarına kadar transfer edildiğinden emin olmak. | Open Subtitles | كل ما ينبغي عليك فعله هو التأكد من نقل النمر غدا |
Bugün dikkate alman gereken şey kuvvetin değil, neyin doğru olduğudur. | Open Subtitles | ما ينبغي عليك النظر إليه بعين الاعتبار اليوم ليس قوتك العظيمة |
Ve sen, yemekten sonraki fasıl için keseni fermuarlamak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | و لربما ينبغي عليك أن تغمضي عينيك من أجل الجزء التالي |
Ne yapmak zorunda olduğunuz umurumda değil, adamlarınızı gönderin yeter! | Open Subtitles | لا يهمني ما ينبغي عليك فعله اجعلهم فحسب يأتون هنا |
Kasabalıları uyarmamız lazım Orada büyük bir hareketlilik var | Open Subtitles | ينبغي عليك ان تضع البلدة في حالة تأهب هناك الكثير من النشاط البركاني هنا |
yıkıcı olarak algılar. Bir şeyleri parçalamanız gerekir. | TED | بالعلوم كشئ تفكيكي. ينبغي عليك فك الأشياء إلى قطع. |
Bunu daha önce, senin için sokakları aşındırırken söylemen gerekirdi! | Open Subtitles | كان ينبغي عليك قول هذا سابقاً قبل أن أبحث لكم جميعاً عن طعام أو مال |
Bir amca olarak yeğeninizin boş bir hayalin peşinden gitmesine engel olmanız gerekmez mi? | Open Subtitles | كعمها, ألا ينبغي عليك أن توقفها من مطاردة حلم لا مستقبل له؟ |
Belki de yapmalısın. Soruşturmaya devam edin. Bir adım önde ol. | Open Subtitles | رُبما ينبغي عليك فعل ذلك كُن على علم بسير مُجريات التحقيق |
- Bu durumu çözmek zorundasın. - Ama nasıl çözeceğimi bilmiyorum! | Open Subtitles | ينبغي عليك التعامل مع هذا لكن لا اعرف كيف اتعامل معها |
Bunu herhangi bir klinikte yaptırabileceğini söylemiştim ve iğneyi dün yaptırmış olman gerekiyordu. | Open Subtitles | خِلتُ أنّني أخبرتك أنّ بإمكانك أخذها بأيّة عيادة. وكان ينبغي عليك أخذ الحقنة بالأمس. |
İnsanlar, bunu Hintçe hazırlasanız iyi olur, dediler, | TED | قال الناس، تعرف، ينبغي عليك أن تتحصل على اللغات الهندية، |