Çocukluktan çoktan çıkmış olmanıza rağmen hiç sümüğünüzü yediniz mi? | TED | هل سبق وأن أكلت مخاطاً في السابق أثناء طفولتك ؟ |
Ablası çoktan FGM geçirdi ve evlendi bile ama Faith çok kararlıydı. | TED | أختها الكبرى قد سبق وخضعت للختان وتزوجت. لكن فايث كانت عازمة جدًا. |
Ve bunu yaptığımda, bebeğinin çoktan kaskatı kesildiğini gördüm. | TED | وعندما فعلت ذلك، اكتشفت أن طفلتها متيبسة الأعضاء سلفاً. |
Haydi şununla yüzleşelim: Diyetler işe yarasaydı; hepimiz çoktan incecik olmuştuk. | TED | دعونا نواجه الأمر: إذا الحميات فعلاً كانت تعمل، فلكنا جميعاً نحفاء. |
Bak, biz çoktan bu Noel ki hayır işimizi yaptık. | Open Subtitles | أنظري .. نحن قمنا مسبقا بعملنا الخيري الخاص بعيد الميلاد |
Benim kimseyi kaçırdığım yok. Bu konuyu ağabeylerinle çoktan konuştuk bile. | Open Subtitles | حسبك، لم آخذ أحدًا، لقد بيّنت هذا الأمر سلفًا مع أخويك. |
Sen şanslı birisin. Eğer o olmasa, şimdiye çoktan ölmüştün. | Open Subtitles | انت محظوظ, لو لم يكن من اجلها , لكنت ميتاً |
Çıkışı çoktan engellemiştir, ve yavaşça yanan ateşin dumanı da etrafı kaplamıştır. | Open Subtitles | حيث قام سلفا بسد المخرج و حيث تراكم الدخان من الحريق الأبطأ |
Hemen. O uçak çoktan Amerikan hava sahasından çıktı bayan. | Open Subtitles | سبق وخرجت تلك الطائرة من فضاء الولايات المتحدة يا سيدتي |
Bundan kaçmayı denedi, ne yazık ki striptiz ayakkabılarını çoktan giymişti. | Open Subtitles | ولذلك قررت الهرب ولسوء الحظ سبق وأن ارتدت حذاء الرقص الثقيل |
Onu çoktan yanıma çektim. O da bize ayak uyduracak. | Open Subtitles | سبق أن غسلت دماغه لذا سيجارينا في كل ما نفعله |
"Gazetedeki ilanınızı okudum. Mirasımı çoktan aldım, ...bir hata olduysa eğer. | Open Subtitles | لقد قرأت إعلانك في الصحيفة وقد استلمت سلفاً ميراثي .. |
Bir "uzman"a göründüm çoktan, Harley Sokak'ta. | Open Subtitles | لقد قمت سلفاً بإستشارة اختصاصي في شارع هارلي |
- Ben onu kastetmemistim aslinda. çoktan geriye gittim zamanda. | Open Subtitles | في الواقع، لم أكن أقصد هذا لقد سافرت بالزمن فعلاً |
- Çok ayıp bir çiğneme sesi duydun. Kendini kaybediyorsun, Laurie. - çoktan kaybettim. | Open Subtitles | ـ الآن تسمعين مكالمات بذيئة، لقد فقدتِ عقلكِ ـ أنتِ فقدتيه فعلاً |
Polislerin çoktan bizim emrimize geçmemiş olanları da meşgul olacak. | Open Subtitles | و جميع رجال الشرطة الذين ليسوا تحت سيطرتنا مسبقا سينشغلون |
Arkadaşları gülmeye başladı bile, çoktan katıla katıla gülüyorlar. | TED | و أصدقاؤه يضحكون سلفا. هم يضحكون مسبقا و بشدة. |
Özellikle çoktan hapse atılmış ve hayatı için korkuları olan biriyle... | Open Subtitles | لا سيما مع شخص مُعتقل سلفًا ويخشى على حياته |
Bunu bir an bile düşünseydim çoktan ölmüş olurdum. | Open Subtitles | لو فكرت بهذه الطريقة ولو مرة واحد لكنت ميتة |
Ayrıca eminim testlerin de negatif çıkmıştır yoksa çoktan beni susturmuştun. | Open Subtitles | وأنا واثق أن فحوصك قد كانت سلبية وإلا كنت أخرستني سلفا |
Bilim insanları, çoktan beynin kendi modelini nasıl oluşturduğunu anlamaya başladılar. | TED | بدأ العلماء بالفعل في محاولة اكتشاف كيفيّة صنع الدماغ لنموذجه الذاتيّ. |
çoktan yaptığın bir şey için beni ikna etmeye mi çalışıyorsun? | Open Subtitles | هل تـحاول أن تقنعني بفعـل شيئاً فعلته أنت أصلاً مسبقاً ؟ |
Eğer bir kadın olsaydım, Bu evreyi çoktan geçmiş olurdum, çok önce. | Open Subtitles | إذا كنت امرأة ، فإني أقول أنني قد تخطيته منذ زمن طويل. |
Arkadaşlarımızın bize ihtiyacı var. çoktan arabaya binmiş olmamız lazımdı. | Open Subtitles | أصدقاؤنا يحتاجون عوننا، يتعيّن أن نكون في السيّارة بحلول الآن. |
O para senin elinde olsaydı çoktan Avrupanın yolunu tutmuştuk. | Open Subtitles | إن كنت وضعت يديك على ذلك المال لكنا بطريقنا إلى أوروبا الآن |
Sen çoktan parçalanmışsın sevgili oğlum. Ancak tamir edilemez değilsin. | Open Subtitles | إنّك منكسر فعليًّا با بنيّ العزيز، لكن ليس لحد يستعصي على الإصلاح. |
Ne yazık ki çoktan İngiliz hükümeti adına burada kazı uygulamasına başladım. | Open Subtitles | لِسوء الحظ فقد قررتُ مُسبقاً أنني سأقوم بالتنقيب نيابةً عن المتحف البريطاني |
Görünüşe göre birine laf çoktan gitmiş. | Open Subtitles | ونترك الجاسوس بلا علم يبدو إن هنالك شخص ما علم بالأمر أساساً |