Onu öldürdünüz! ölüyor! Tanrım, görmüyor musunuz, ölüyor! | Open Subtitles | أنتم قتلتوه ، إنه يحتضر يا الهى ، ألا ترونه يحتضر ؟ |
Zaten ölüyor. Tek yapacağınız işini bitirmek. | Open Subtitles | هو يحتضر بالفعل كل ماعليك فعله هو ان تجهز عليه |
ölüyor olabilir, hala konuşamıyor ve vaktinizi bununla mı harcıyorsunuz? | Open Subtitles | لا، ربما تحتضر لازالت لا تتحدث و تضيع وقتك بهذا |
Eğer hasta olsaydın, ölüyor olsaydın, bununla başa çıkmam gerekirdi, değil mi? | Open Subtitles | لو كنت مريضا لو كنت تحتضر سأضطر لمواجهة الأمر بشكل مباشر صحيح؟ |
Biliyor musunuz halkım ölürken aynı zamanda kültürüm de ölüyor. | TED | و في الوقت نفسه، كما يموت شعبي، ثقافتي ايضا تموت. |
Amına koyduğumun Afrika'sındaki bütün kıta siktiğimin AIDS'i yüzünden ölüyor! | Open Subtitles | هناك قارات كاملة في أفريقيا اللعينة واللتي تموت من الأيدز |
Bartok lösemi'ydi ve ölüyor olduğunu biliyordu ve bu konçertoyu kendisi de konser piyanisti olan karısı Dita'ya adamıştı. | TED | مات بسرطان الدم وكان يعلم ذلك قرر حينها إهداء تلك المقطوعة لزوجته ديتا, التي كانت هي أيضا عازفة بيانو |
Boğulan Ophelia, ya da birileri ölüyor işte... | Open Subtitles | إنها أوفيليا تغرق أو إنسان يحتضر علي أية حال |
Teal'c'in ortakyaşamı ölüyor. Nedenini bilmiyorum. | Open Subtitles | السمبيوت بداخل تيلك يحتضر ولا أعرف السبب |
Orada biri ölüyor, ve onlar bir şey yapmıyorlar! | Open Subtitles | انزل وحسب من الجدار اللعين الرجل يحتضر وهم سيتركونه يموت |
Yaptığı için cezalandırılmalı, ama o senin baban ve ölüyor. | Open Subtitles | إنه يجب أن يعاقب على ما فعله، ولكنه ما زال والدك وهو يحتضر |
O ölüyor. Seni bulup, söyleyeceğime söz verdim ona | Open Subtitles | . إنه يحتضر . لقد وعدته أنني سأجدك وأخبركِ |
Tedavi grubumuzda, başlangıçta enjekte edilen kanser hücrelerinin %75' den fazlasının yaklaşık %25' ne kıyasla öldüğünü veya ölüyor olduğunu bulduk. | TED | وجدنا أنه في المجموعة المعالجة أكثر من 75% من الخلايا السرطانية التي حقناها كانت ميتةً أو تحتضر مقارنة فقط بـ 25%. |
ölüyor. Sana demiştim. | Open Subtitles | انها تحتضر, قلت لك انك احمق ان تحاول انقاذ اى احد, وفّر جهدك. |
Her yerimiz pislik içinde, bir uçakla yere düştük ve büyükannem Oxnard'da ölüyor. | Open Subtitles | كلنا ملطخون بالأوساخ وسقطنا من طائرة .. وجدتنا تحتضر في أوكسنارد |
Bir kere takipçi sapığa kapını açtın mı tüm romantizm ölüyor. | Open Subtitles | إنه أمر محزن جداً. حالما تسمحين للمطارد بالدخول كل الرومانسية تموت. |
Davam için yapmak zorunda olduğum şeyler için sürekli insanlar ölüyor. | Open Subtitles | الناس تموت من اجل ما اعتقد انه يجب ان يتم لصالحي |
Bu kadın yavaşça ölüyor çünkü; yüz kemiklerinin içindeki iyi huylu tümörler ağzını ve burnunu tamamen kapatmış, bu nedenle nefes alamıyor ve yemek yiyemiyor. | TED | هذه المرأة تموت ببطء لأن أورام حميدة في عظام وجهها قد دمرت بالكامل فمها وأنفها، لذا لا تستطيع التنفس و الأكل |
Otelin önünde 97 dakika boyunca oturan tanık daha sonra bir yangında ölüyor. | Open Subtitles | الشاهد الذي جلس أمام الفندق لـ97 دقيقة, و مات لاحقاً في حادث حريق |
- Biz konuşurken o ölüyor. Kahrolası herifler. | Open Subtitles | ريتشارد سيموت بايدي الملاعين و نحن نتحدث الان |
Şeytan robot ölüyor ve, kahramanımız kızı alıyor. Binkere izledim bu filmi. | Open Subtitles | الروبوتات الشريرة ستموت وسيحصل البطل على الفتاة,شاهدته لما يقرب من ألف مرة |
Karısı dünyaya bir oğlan daha getirirken ölüyor. Adam şokta. | Open Subtitles | زوجته ماتت و هى تحاول احضار ابن اخر الى العالم |
ölüyor, sense oturmuş bunun ne kadar süreceğini mi hesaplıyorsun? | Open Subtitles | أنا أحتضر و تجلسين هنا تختبرين سرعة رد فعلي؟ |
Her yıl ABD'de sigara yüzünden 400,000 kişi ölüyor. | TED | أكثر من 400,000 شخص ماتوا في الولايات المتحدة كل عام من تدخين السجائر. |
Enfeksiyonun hayat döngüsüne etkisini inceledik, nüfusun çoğu harap olmuş, şehir ölüyor. | Open Subtitles | لقد أجرينا تعديلات على دورة حياة العدوى، و سكان المدينة يحتضرون الأن. |
İnsanoğlu şu ya da bu şekilde ölüyor. | Open Subtitles | يَمُوتُ البشرُ بطريقةَ واحدة، نحن بطريقة اخري |
Her sene Amerika'da 14 kişi astımdan ölüyor. 90'lardaki rakamının üç katı. Ve hemen hemen hepsi araba egzozundan kaynaklanıyor. | TED | أربعة عشر الأمريكيين يموتون كل يوم من الربو، ثلاثة إضعاف مما كان في التسعينات، وتقريبا كله قادم من عوادم السيارات. |
ölüyor musun? O yüzden mi ilişki istemiyorsun? | Open Subtitles | انا لست لحوحاً لكن يجب أن تخبريني هل أنتي تحتضرين |
her gün, yeterince organ bulamadığımız için pek çok hasta ölüyor. | TED | ويموت المرضى يومياً لأنه لا يوجد لدينا ما يكفي من الأعضاء لتغطي الحاجة. |
Amerika'da her yıl 20,000'in üzerinde insan 350,000 ev yangını yüzünden ölüyor ya da yaralanıyor. | TED | كل عام في الولايات المتحدة، أكثر من 20,000 يموتوا أو يجرحوا بسبب 350,000 حريق منزلي. |