Bir şeyleri değişime zorluyordum çünkü kendimi kanıtlama ve başarı ihtiyacı beni tüketmişti. | TED | كنت أجبر الأشياء على التغيير لأنني استهلكت للحاجة إلى النجاح أو لإثبات نفسي. |
SP: Senin keşiflerin sonucunda gerçekleşen bazı harika şeyleri sana söylemek istiyorum. | TED | س. ب: أريد أن أخبرك عن بعض الأشياء المدهشة الناتجة عن اكتشافاتك. |
Fakat buradaki nokta, filtreler her zaman aynı şeyleri içeride tutarlar. | TED | لكن الأمر حول هذه المصفاة هو أنها دومًا تحتفظُ بنفس الأشياء. |
Örnekler gösterip duruyorum, herkes var olan şeyleri yeniden kullanıyor. | TED | أواصل عرض أمثلة حيثُ يعيدُ الجميع كل شيء في الموقع. |
Tamam, size bilinçle ilgili söylenmiş bazı acımasız şeyleri anlatacağıma söz veriyorum. | TED | حسناً، لقد وعدت بأن أخبركم بعض الأشياء الفظيعة التي تُقال عن الوعي |
Listede diğer insanların Hristiyanlık yerine sahip olduğu şeyleri içeriyor. | TED | و تتألف من الأشياء التي يعتقدها الآخرين بدلا عن المسيحية. |
Sözleri hayatım hakkında daha önce düşünmediğim şeyleri gözden geçirmemi sağladı. | TED | لقد جعلتني أتفحص الأشياء الموجودة بحياتي التي لم آخذها بعين الأعتبار. |
Çocukken, her zaman kutuları ve bunun gibi şeyleri parçalardım. | TED | عندما كنت طفلا, كنت دائما, أقوم بفك الصناديق و الأشياء. |
Ne olmuş yani? Muhtemelen bu şeyleri daha önce duymuşsunuzdur. | TED | وإن يكن؟ ربما سمعتم عن مثل هذه الأشياء من قبل. |
İnsanlar bu şeyleri olmak istiyorsa neden o kadar insan normal olmaya çabalıyor? | TED | لذا ان كان الناس يريدون هذه الأشياء إذا لماذا تسعى جاهدة لتكون طبيعية؟ |
Asıl güzel yanı ise, bu şeyleri yapmak çok da zor değil. | TED | ما هو مُطمئِن هنا حقاً هوأن صنع هذه الأشياء ليس بالأمر الصعب |
Yeni şeylere açık olmanızı sağlar ve bir şeyleri anlayabilmenizi sağlar. | TED | هذا يجعلكم منفتحين على أشياء جديدة، وهذا يمكِّنكم من فهم الأشياء. |
Ve bu yüzden, sadece büyük veriye güvenmek bir şeyleri kaçırma ihtimalini artırarak zaten her şeyi bildiğimizi düşündürerek bizi yanıltır. | TED | لذلك الاعتماد على البيانات الضخمة وحدها يزيد فرصة إغفال شيء ما، في الوقت الذي يتهيأ لنا أننا نعرف بالفعل كل شيء. |
Bizim için önem taşıyan şeyleri ölçeriz. Bu yüzden de kimse bir şeyi ölçmeye zahmet etmediğinde ihmali hissederiz. | TED | كلنا نقيس الأمور التي تهمنا، ولهذا نحس بالإهمال حين لا يولي أي أحد الأهمية لقياس أي شيء على الإطلاق. |
Bazen başkalarının duygularını incitmemek için gerçekte doğru olmayan şeyleri söylemek zorunda-- | Open Subtitles | أحياناً لكيّ نتجنب إيذاء مشاعر شخص ما .. علينا قول شيء ليس |
Herşey iyi şeyleri kendimize çekmek ve kötü olandan da mümkün olduğunca korunmak ile ilgilidir. Bu düşünce beni rahatlatıyor. | TED | مع معرفتنا أن هذا الشيء حول تعزيز الجيد بقدر محاولتنا لوقاية أنفسنا من السيء كان لهذا الأثر المهدىء بالنسية لي. |
Eğer siz bu kadar zor bir süreçten geçmiş olsaydınız, yani değer verdiğiniz kişileri ve şeyleri kaybetmiş olsaydınız, nasıl başa çıkardınız? | TED | إذا مررت بأوقات مدمرة في حياتك، أو إذا فقدت شخصاً أو شيئاً عزيزاً على قلبك، كيف من ممكن أن تجاري هذا الأمر؟ |
Söylediğim ya da anımsadığım şeyleri duymak istemiyorum. Beni yalnız bırak. | Open Subtitles | لا أريد أسمع أي شئ قلته أو تذكرته أتركني فقط لوحدي |
Logan, bazen zihnin bazı şeyleri kendi kendine bulması gerekir. | Open Subtitles | ولكن , لوجان أحيانا يحتاج العقل الي اكتشاف اشياء بمفرده |
Bu aslında astronot olmak gibi birşeydi çünkü biz kimsenin daha önceden görmediği şeyleri görür ya da gidip görmediği yerlere giderdik. | TED | كأنّنا كنّا رائدي فضاء، لأنّنا تمكّننا من الذهاب إلى أماكن و رؤية أمور لم يسبق لأحد رؤيتها أو الذّهاب إليها من قبل. |
Bazen bizim göremediğimiz ve hissedemediğimiz şeyleri görür ve hissederler. | Open Subtitles | أحياناً يرون أشياءً لا نراها ويشعرون بأشياء لا نشعر بها |
- Ve hatırlamak istemediğim şeyleri. - Bana ne gördüğünü anlat. | Open Subtitles | ـ ولا رغبة لى فى تذكرها ـ أخبرنى بما حلمت به |
Kanun onlara dokunamıyor. Yasak bir şeyleri yok ve huzur içinde yaşıyorlar. | Open Subtitles | القانون لا يمكنه الاقتراب منهم لأنهم يعيشون بسلام ولا يفعلون شيئا ممنوعاً |
Diğerleri, sadece çok basit şeyleri anlayabiliyorlar, ...bir casusun, cezasını çekmesi gerektiği gibi... | Open Subtitles | هؤلاء الآخرون فقط قادرين على فهم الامور البسيطة مثل حقيقة دفع عقوبة المتجسس |
Mello, duygularının seni kontrol etmesine izin veriyorsun; bu yüzden önemli şeyleri unutuyorsun. | Open Subtitles | ميلو ، أنت تجعل عواطفك تتحكم بك ، لذا قد نسيت أموراً مهمة |
Her şeyi birbirine toplu taşıma ile bağlayabilirsiniz ve en fazla insanın en fazla ihtiyaç duyacağı şeyleri mahallede sağlayabilirsiniz. | TED | من ثم يربط كل شيئ بوسائل انتقال ذات سعة عالية وبهذا يتم تأمين معظم ما يحتاجه الناس في تلك الأحياء. |
Sadece sana bir şeyleri kontrol ediyor hissini vermeye yarar. | Open Subtitles | إنه يجعلك تشعرين أنك تتحكمين بشيء لا يهم لمن ستصوتين |