Sizi heyecanlı şeylerin olacağı... bir dünyaya götürecek bir meteor gibi. | Open Subtitles | مدهش, النيزك المحترق سوف تحملك الى عالم اخر حيث الاشياء المدهشة |
Barney hâlâ iyi olan şeylerin gece saat 2'den sonra olacağını kanıtlamaya çalışıyordu. | Open Subtitles | بارني مازال يحاول اثبات ان الاشياء الجيدة يمكن ان تحدث بعد الثانية صباحاً |
Belki de vücudunuzda istemediğiniz şeylerin daha etkili bir şekilde atılmasını sağlayabilirsiniz. | TED | وربما تستطيع جعلها أكثر فعالية بتصفية الأشياء التي لا تريدها في جسمك. |
Ama basit şeylerin aynı zamanda çok önemli olan, bir diğer sınıfı vardır. | TED | لكن توجد فئة أخرى من الأشياء البسيطة، التي تكتسي أهميةً كبرى هي الأخرى. |
Biz dev gibiyiz ve görmek için çok küçük olan şeylerin farkında değiliz. | TED | نحن البشر كائنات عملاقة، وبالتالي لا نستطيع إدراك أمور أصغر من أن نراها. |
Sadece kendi çevrelerindeki şeylerin doğru olduğunu sanan insanlarla dolu | Open Subtitles | الذين لا يعرفون أي شيء ما عدا الأشياء المتواجدة حولهم |
Bir dakika. Bir dakika! Bu şeylerin hepsini yaptık biz! | Open Subtitles | مهلاً لحظة ، مهلاً لحظة لقد فعلت كل هذه الامور |
Yeni yollar, tarımda iş imkanları eğitim, bunlar size sunabileceğim şeylerin yalnızca birkaçı. | Open Subtitles | طرق جديدة، وظائف فى زراعه والتعليم ,هذه اشياء قليله يمكننا ان نقدمها لكم |
Kötü şeylerin çoğu bu adamın başına geliyormuş gibi gözüküyor. | Open Subtitles | من الواضح ان الاشياء السيئه تحدث كلها لهذا الرجل المسكين |
Bu tür şeylerin oldukça zor olduğu biliyorum, bilirsin işte? | Open Subtitles | اعلم ان هذه الاشياء يمكن ان تكون غير ملائمة, تعلم؟ |
Sonuçta değişip yeni biri olmaya çalışmanın en zor yanlarından biri de hangi şeylerin kontrolünüzde, hangilerinin ise gücünüz dışında olduğunu anlamaya çalışmak. | Open Subtitles | اصعب جزء هو أن تكون جديد وتحاول أن تغير و أن تفهم الاشياء التي هي تحت امرتك والاشياء التي لا يد لك عليها |
Son unsur, bu şeylerin gerçekten gelişmesine yardım eden, ortaklıklardı. | TED | والعنصر الأخير الذي ساعدنا في تطوير هذه الأشياء كان الشراكة. |
Adamın biri güzel şeylerin uzun sürmediğini söylemişti bir keresinde. | Open Subtitles | أحدهم قال ذات مرة أن الأشياء الجميلة لا تدوم طويلاً |
Amerikalıların bu Allahı cezası şeylerin nasıl çalındığına dair hikayesi ne? | Open Subtitles | ما هي قصّةُ الأمريكان عن كيفية سرقة هذة الأشياء الملعونة ؟ |
Ama bir kitabımda yazıyor olsam, tüm kötü şeylerin olacağı yer burası olurdu. | Open Subtitles | ولكن لو كنتُ أكتب كتاباً، فهذا هو المكان الذي تحدث فيه أمور سيئة. |
Bundan biraz daha önemli bazı şeylerin olabileceğini düşünmeye başladım. | Open Subtitles | بدأتُ أفكّر بأنَّ هناك أمور أكثر أهمية بقليل من ذلك. |
Aslında her şey senin içinde var, bir şeylerin senin için doğru olup olmadığını hissetmene yarayacak tüm ekipmana sahipsin. | Open Subtitles | أنت حقيقةً تمتلك كل شي في داخلك، كل الوسائط الضروريّة لِتشعر إذا ما كان شيء ما مناسب لك أم لا. |
şeylerin nasıl çalıştığını anlamaya çalışırlar, onlara ulaşımları olmasını isterler, ve onları kontrol etmek isterler; | TED | فهم يريدون على الدوام معرفة كيفية سير الامور واتقانها .. واستيعابها وهو هم يريدون التحكم بها |
Bana, imkansız şeylerin peşinden gidebilmek için gerekli güveni verdi. | Open Subtitles | اعني، لقد اعطاني الثقة لمحاولة الحصول على اشياء تبدو مستحيلة. |
O bir bebek gibiydi. Böyle şeylerin nasıI yapılacağını henüz bilmiyordu. Korkunçtu. | Open Subtitles | هو كَانَ بيبي هو لَمْ يَعْرفْ كَيف يَعمَلُ تلك الأشياءِ لحد الآن. |
Ya da çoğu Amerikalı son altı savaşımızın dördünde bize yalan söylendiğini bilseydi bazı şeylerin ne kadar farklı olacağını düşünün. | TED | أو تخيل كيف كانت الأمور ستختلف لو أن معظم الأميركيين عرفوا أنه قد كذب علينا في أربعٍ من حروبنا الست الأخيرة. |
Eğer bir şeylerin değişmesini istiyorsak şehirlerin politik seslerini yükseltmeleri gerekecek. | TED | على المدن أن تجد صوتها السياسي إذا أردنا أن نغير شيئًا. |
Peder Moore, bu kasedi doğaüstü şeylerin kanıtı olarak mı görüyorsunuz? | Open Subtitles | الأب مور، هل تؤمن بأن الشريط هو إثبات لشيء خارق للطبيعة؟ |
Doğru olduğunu söylediğin şeylerin dövmeli kıçımın büyüklüğünde bir listesini verebilirim. | Open Subtitles | يُمكنني إعطائكَ لائحَة بحجمِ مُؤخرتي الموشومَة بالأشياء التي قُلتَ أنها صحيحة |
Yeni şeyler yapmayı da yeni şeylerin olmasını sağlamayı da severim. | TED | فأنا أحب القيام بأشياء جديدة والمساعدة على تحقيق الأشياء الجديدة. |
Eh, ben hava sunucusu değilim ama böyle şeylerin sürekli olduğundan eminim. | Open Subtitles | انا لست الجو ، يا فتاه لكنى متأكد ان شيئاً ما يحدث |
Bazı şeylerin zaman geçtikçe karıştırılması ve abartılması çok komik. | Open Subtitles | من المضحك كيف للأشياء أن تُحرّف وتتضخم مع مرور الزمن |
Klonlama, aynı zamanda, hayvan vücudunun, ihtiyaç duyulan ilaç ve benzeri şeylerin üretilmesi amacına yönelik de kullanılmaktadır. | TED | هذا الإستخدام الحالي للحيوانات تكوين العقاقير وأشياء أخرى في أجسامها التي نريد تكوينها. |