Peki, tamam. Sadece evlilik deneyim benim yıllar boşa gitmesine izin. | Open Subtitles | حسناً ، جيد ، دعي سنيِني العديدة من الزواج تتضيع سدى |
Adam grip. Ama istersen bir doktorun vaktini boşa harcayabilirsin. | Open Subtitles | لكن لما لا تضيع وقت الطبيب بالتأكد مثل مايفعله داكي |
Çünkü eğer orada bir yerlerimi yırtmasaydım her şey boşa gidebilirdi. | Open Subtitles | لأنني إن لم أختلق ذلك الكلام الفارغ لضاع كل شيء هباءً |
Çevresel yıkım, kaynakların boşa harcanması, gereksiz rekâbet ve savaş. | Open Subtitles | دمار بيئي ، مصادر مهدرة ، منافسات بلا جدوى والحروب |
Bu, sadece bu ülkede 4 milyar saatin boşa gitmesi demek. | TED | ان هذه ال4 مليارات ساعة التي تهدر في هذا البلد فحسب |
Eğer şimdi kaçarsak, çabaladığımız her şey boşa gitmiş olacak. | Open Subtitles | لو أننا قد هربنا الآن,كل ما قمنا به سوف يضيع. |
Yani başka bir deyişle, mühimmatı boşa harcamadan veya zayiat vermeden gemileri alabiliyorlardı. | TED | لذا بعبارة أخرى، كانوا يستولون على السفن دون إضاعة الذخيرة، أو تكبد الخسائرالبشرية. |
Bu işle ilgilenen adamlarım var ama tüm planlarımız boşa gidebilir. | Open Subtitles | , لديّ أناس يعملون على هذا لكن خططنا قد تضيع سدى |
Dünyayı iyileştirmek için tüm çabalarımız boşa çıktıysa daha fazla harcama yapmanın anlamı ne? | TED | إذا كانت كل جهودنا لتحسين العالم تذهب سدى لماذا نهدر مزيداً من المال؟ |
Milyonlarca doları boşa harcamaktan bahsediyorsun. | Open Subtitles | نحن نتكلم عن ملايين الدولارات التي سوف تذهب سدى |
Eğer bebek hakkında konuşmak istiyorsan, vaktini boşa harcıyorsun çünkü bununla ilgili konuşmayacağım. | Open Subtitles | اذا اردت أن أتحدث عن الطفلة فأنت تضيع وقتك لأننى لن أتحدث عنها |
Ya eğer haklıysa ve o sefil hayatını boşa harcıyorsan? | Open Subtitles | ماذا إذا كان محقاً ؟ عندها ستكون تضيع حياتك البائسة |
Tıpkı diğer her gaddar sosyetiklerdeki gibi yeteneklerini boşa mı harcadı ? | Open Subtitles | مثل كل حيثية اجتماعية تافهة أخرى أضاع عليها مجهوده وعبقريته هباءً ؟ |
Ve emin olun bu yaptığınız boşa değildi. | Open Subtitles | و أنا سأحاول التأكد من أنه لن يضيّع هباءً |
Sürüye ne olduğunu bilmeden boşa çalışmaya gerek yok. | Open Subtitles | لا داعيّ إلى العمل بلا جدوى قبل معرفة ما سيّحل بقطيعي |
Bizimle vaktini boşa harcadığını söyledin bunun sorumlusunu zaten bildiğini farz ediyorum. | Open Subtitles | حسناً، قلت أنّك تهدر وقتك معنا، لذا إفترضتُ بالفعل أنّك تعرف المسؤول. |
Söylemediğim çok fazla şey var ve bir sürü vaktimi boşa harcadım. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأشياء أنني لم يقله، وأنا يضيع الكثير من الوقت. |
Eğer bunu inkâr edeceksen, zamanımı boşa harcama, çeneni kapa. | Open Subtitles | طالما أنك ستنكر الأمر ، فكف عن إضاعة وقتى واخرس |
Şansımızı denemezsek, Echo'nun tüm yaptıkları ve geldiği nokta boşa gidecek demektir. | Open Subtitles | كل شيئ قامت بعمله سيذهب هباءاً يتوقف الأمر علينا الآن لإنهاء هذا |
Ya vaktimi boşa harcadıysam ve böyle hassas bir pozisyonda asla rahat hissetmezsem? | TED | ماذا لو كنت أضيع وقتي ولن أشعر أبدًا بالراحة في موقع مكشوف كهذا؟ |
Bırakın vakti boşa harcamayı da beni buraya getirmenizin gerçek nedenine gelin. | Open Subtitles | لذا توقفا عن إهدار وقتنا، وننتقل للسبب الرئيسي. الذي جاء بكم هنا. |
Bizi vaktimizi boşa harcadığımız için cezalandırdı. Belki bu sefer harcamamalıyız. | Open Subtitles | إنه يعاقبنا لتضييعنا الوقت ربما يجب ألا نضيع المزيد من الوقت |
Kendisi için güzel bir yemek alıp da boşa gitmesini istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن أحضر له وجبة طعام جيدة و تذهب سدىً |
Diğer türlü, lütfen vaktimi boşa harcama. Hey! Nereye gidiyorsun? | Open Subtitles | وإلا فأرجو منك عدم هدر وقتي إلى أين أنت ذاهبة؟ |
İspirtolu kalemimle geçirdiğim 8 saatin boşa harcandığını mı söylüyorsun? | Open Subtitles | أتعتبر تمضية 8 ساعات مع قلم التأشير هدراً للوقت؟ |
Eğer burada kalırlarsa, Wraithler geri gelebilir ve adağımız boşa gidebilir. | Open Subtitles | و إذا ظلوا هنا ، فربما يعود الريث و تكون تضحياتنا عبثا |