Değil mi? Eğer kendinin değişimi yapacağına inanmıyorsan değişim hiç bir zaman gerçekleşmeyebilir. | TED | لذلك، إن كنت لا تؤمن بأن بمقدورك صنع التغيير، فإن التغيير لن يحدث. |
İlk olarak, haklısınız bizler yaşlandıkça değişim sürecimiz yavaşlıyor, ikinci olarak ise, haksızsınız, çünkü bu yavaşlama düşündüğünüz oranda gerçekleşmiyor. | TED | أولًا، أنت محق، التغيير يتباطأ كلما كبرنا في العمر، ولكن ثانيًا، أنت مخطئ، لأنه لا يتباطأ بقدر ما نحن نعتقد. |
Şunu anlamalıyız, bu artımlı bir değişim değildir. | TED | ودعونا نستوعب ان هذا التغير لا يجب ان يكون تدريجياً |
Bu değişim, bir sonraki projeme başarı beklentisiyle yaklaşmama yardımcı oldu. | TED | هذا التبادل ساعدني على الإقتراب من مشروعي التالي مع توقع النجاح |
Öğrenci değişim programıyla Hindistan'a giden... kızım Caithlin'i... yetiştirmek için istifa ettim. | Open Subtitles | استقلت لأربي طفلتي كايتلن التي تمضي عامها الأخير حالياً ببرنامج تبادل بالهند |
değişim getirme potansiyeli tahmin edebileceğimizden çok daha büyük dalgalar yaratan etki ânı. | Open Subtitles | لحظات الصدمات تحدث إحتمالات للتغيير كنتيجه لإنعكاساتها المتعدده بشكل يفوق ما قد نتوقعه |
Bu değişim, Profesor Nicalau Mills'in deyimiyle bir utanç kültürünü yarattı. | TED | هذا التغيير أدى إلى ما يسميه بروفيسر نيكولاس ميلز ثقافة الإذلال |
Sadece değişim seviyesini görmek için onlara bu bilmeceyi sormaya karar verdim. | TED | لذلك قررت أن أطرح عليهم تلك الأحجية، فقط لأرى وأقيس مستوى التغيير. |
Ve bunu yapmak için değişim şekillendirme sürecine aktif olarak katılmak zorundayız. | TED | ولنقوم بذلك، لا بد من أن نشارك بفعالية في عملية صياغة التغيير. |
Bu, 100 yıl içinde, araba teknolojisinde görülen ilk büyük değişim. | TED | هذا هو التغيير الجذري الأول في تكنولوجيا السيارات منذ 100 عام. |
Büyük bir tüfek ortaklığı son gösterilerini evimizin önünde yaparken zaman değişim kokuyordu. | Open Subtitles | بدأ التغيير يلوح في الأفق بينما قدم تحالف البندقية عرضه الأخير امام منزلنا |
Muhtemelen en büyük değişim jenerasyonlar arasındaki farklılığın değiştiğini anlamaktı. | TED | وربما التغير الاكبر هو اننا نستوعب اننا مختلفون عن بعضنا البعض في الاعمار .. والتقنيات .. وهذا يغير الكثير |
Ben bir yazar-yönetmenim ve sosyal değişim hikâyeleri anlatıyorum. Çünkü hikâyelerin içimize işlediğine inanıyorum. | TED | أنا كاتبة ومخرجة، أروي قصص التغير الإجتماعى. لأني أؤمن بأنَّ القصص تلمسنا وتُحركنا. |
Öyleyse neden bu ve değişim yaratanları ve iş yaratıcılarını göz ardı etmektense kutlayıp yükseltmeyelim? | TED | لذا لماذا لا نحتفي و نرفع تلك الرائدات الاستثنائيات صانعات التغير و خالقات فرص العمل بدلاً من ان نزدري تجاربهن |
Başıma gelen bu olayın tecavüz olduğunu kabullendiğimde, o değişim programını tamamlamıştı ve Avustralya'ya dönmüştü. | TED | بمرور الوقت استطعت تحديد ما حدث لي بأنه اغتصاب، كان قد أكمل برنامج التبادل وغادر إلى إستراليا. |
Mevcut güvenlik kodu değişim teknikleri kuantum bilgisayarlara karşı duramaz. | TED | أساليب تبادل المفتاح الحالية لن تصمد أمام حاسوب كمي. |
Arada bir değişim gelip kafama vuracak ki, değişime ayak uydurayım. | Open Subtitles | أعلم أني أحتاج للتغيير لأمضي و أضربني على مؤخرتي لتدفعني للمضي |
İnsan ve hukuk arasındaki bu ilişkideki değişim doğru olan şeydir. | TED | هذا التحول في العلاقة بين الناس والقانون هو ما يجب عمله. |
Sadece Fransa'da çeyrek milyon farklı birimin olmasından ötürü, büyük çaplı bir değişim çok ciddi bir parçalanmaya neden olurdu. | TED | بوجود ربع مليون وحدة قياس مختلفة في فرنسا لوحدها، فإن أي تغيير يطبّق على نطاق واسع سيحتاج لحدوث اضطراب هائل. |
Bu değişimler bilinmemesine rağmen, değişim bekleniyordu. | TED | فإنه من المتوقع أن يتغير، حتى وإن لم تكن تلك التغيرات معروفة. |
Şu anda teknolojinin gittiği yönde inanılmaz bir değişim yaşanıyor. | TED | إن تغييراً كاملاً ومفاجئاً يحدث في كيفية تطور التكنولوجيا حالياً. |
İyiye giden çok az, kötüye gidense bir sürü değişim var. | TED | كانت هناك تغييرات قليلة نحو الأفضل والكثير من التغييرات نحو الأسوأ. |
Bu yolculukları coğrafi bir değişimden ziyade dilsel bir değişim olarak yaşadım. | TED | اختبرت تجربة الانتقال, ليس بقدر كونه تحول جغرافي من كونه تحول لغوي. |
Tüm bunlar olurken, kas lifleriniz başka bir hücresel değişim yaşar. | TED | بينما يحدث كلّ هذا، تخضع أليافك العضليّة لنوع آخر من التغيّر الخلوي. |
Önemli bir çevresel değişim olması için 10.000 sene geçmesi gerekebilirdi, bu süre boyunca yeni bir davranış şekli gelişebilirdi. | TED | يمكنها أخذ 10 ألاف سنة ليكون هناك تغير بيئي ملحوظ، وخلال هذه الفترة من الزمن تكون قد طورت سلوكا جديدا. |
Bu boşlukta bir yalnızlık var, ve bir değişim olacağı hissi var. | Open Subtitles | أنهُ يشعرك بالوحدة في هذا الفضاء وبمعنى آخر, أن هناك تغيرات آتية |
Belki sosyal değişim içindesiniz; koşulsuz temel kazancı tanıtmak istiyorsunuz. | TED | ربما أنكم تصبون لتغيير اجتماعي؛ ترغبون أن يكون الحد الأدنى للأجور مضمون قانوناً؟ |