"oturmak" - Traduction Turc en Arabe

    • الجلوس
        
    • تجلس
        
    • أجلس
        
    • بالجلوس
        
    • للجلوس
        
    • اجلس
        
    • تجلسي
        
    • يجلس
        
    • نجلس
        
    • جلوسي
        
    • تجلسوا
        
    • والجلوس
        
    • تجلسين
        
    • جلوس
        
    • لتجلس
        
    Bütün gün lanet bir iskemlede oturmak ve "Şurayı imzalayın"... Open Subtitles فستعذرني ان كنت لا اريد الجلوس على مقعد طوال النهار
    Onu emniyetli bir şekilde indirmek için yaptığım şey, kar içerisinde delik açmak, oraya oturmak ve kendimi emniyete almaktı. Open Subtitles حقا لوضع ركيزة لأنزاله منها أمر محير ما فعلتة هو قطع جزء من الثلج و الجلوس به و أدعم نفسي
    Hazırlanmak için en iyi yol mahkeme salonunda yalnız oturmak dedin, öyle mi? Open Subtitles تعتقدين أن أفضل طريقة للإستعداد هو الجلوس هنا في قاعة المحكمة لوحدك ؟
    Arabada rahat bir biçimde, kot pantalonun düğmelerini açmadan , oturmak muhteşem birşey. Open Subtitles انه لأمر رائع أن تجلس في السيارة لابساً الجينز ولست مضطراً لتفك الحزام
    O kutsal koltuklardan birine oturmak fırsatını böylece yakalamış oldum. Open Subtitles لذا كنت أخيرا متوجهة لأن أجلس فى هذه الكراسى المقدسة
    Tüm gün bir teknede oturmak seni mutlu edecek mi? Open Subtitles هل أنت متاكد أنك ستكون سعيداً بالجلوس بالمركب طوال اليوم
    İnsanların canlarının yanacağını bile bile öylece oturmak çok korkakça geliyor. Open Subtitles من الجبن الجلوس هكذا مع معرفة ان هناك ناس سوف يتأذون
    Çilekler olgunlaştı ve içeride oturmak isteyenler de öyle yapabilir. Open Subtitles الفراوله قد نضجت وقد يتاح للذين يرغبون في الجلوس هناك
    İç lastik gibi düşün, üzerine oturmak istiyorum. Bilmem anlatabildim mi? Open Subtitles جسدها رائع , انه كالكرسي المطاط المريح الذي تود الجلوس عليه
    Gece sahilde oturmak isterdim ve kayan bir yıldız görürsem, bir dilek tutardım. Open Subtitles أردتُ الجلوس على الشاطئ في الليل و إذا رأيتُ شهاباً كنتُ سأطلب أمنية
    Pekala, burada yaptığımız botta oturmak ve hiçbir şey yakalamamak. Bilesin yani. Open Subtitles حسناً، ما تفعله هُنا يسمى الجلوس فى قارب ولم تُمسك بأى شيء.
    Islak bir kıç dışında, sazların arasında oturmak sana ne kazandırdı? Open Subtitles لكن ما ستجنيه من الجلوس بين حزم القصب غير مؤخرة مبللة؟
    Anne, üzgünüm ama tüm müzikal öylece oturmak benim için bir işkence. Open Subtitles ،أمّاه, إني مُتأسفة لكن الجلوس لعرضٍ موسيقيّ .بحدِّ ذاته ذلك عذابٌ لي
    Tütsü yakmanıza gerek yok ve kesinlikle yere oturmak zorunda da değilsiniz. TED لا يتوجب عليك حرق البخور، و بالتأكيد لا يتوجب ذلك الجلوس على الأرض.
    Böylece oturmak, neslimizin sigarası haline geldi. TED وبهذه الطريقة، فقد أصبح الجلوس كالتدخين لجيلنا.
    Aramızda kalsın ama Jeff'in ya da John'ın yanına oturmak istemezsin. Open Subtitles بيني وبينك, أنت لا تود أن تجلس بجانب جيف أو جون
    Bu yüklenmeler bir ağırlığı taşımak; yanlış şekilde oturmak veya TED يمكن أن تكون هذه الضغوط أشياء ملموسة كأن تحمل وزن ما أو أن تجلس بطريقة غريبة أو غير مألوفة.
    Bir ofiste oturmak ve kitaplar okumak. Bunlar beni mutlu ediyor, anliyormusun? Open Subtitles قد يبدو لك غريباً حياتي في نيويورك أجلس في مكتب أقرأ الكتب
    O masanın arkasında oturmak nasıl bir duygu Frank? Open Subtitles كيف هو شعورك بالجلوس خلف هذا المكتب , فرانك ؟
    Biliyorsun yemekhanede oturmak için sandalye içki içmek için de bardaklar var. Open Subtitles أنت تعرف أن هناك كراسي للجلوس عليها وأحتساء الشراب مع هذه الفوضى
    -Beni yalnız bırak. oturmak istiyorum. -Ne yapmak istiyorsun, oturup düşünmek mi? Open Subtitles اتركنى وحدى ، اريد ان اجلس ماذا تريد ان تفعل ، تجلس لتفكر ؟
    Yapacağın tek şey orada oturmak. Open Subtitles أن تجلسي هو كُلّ ما عليكِ فعله . سأقوم بالحديث مع الصحافة،
    World of Warcraft'ta işsizlik yok. Ellerinizi ovuşturup oturmak yok. Her zaman yapılması gereken spesifik ve önemli bir şey var. TED ولا توجد بطالة في ورلد أوف ووركرافت. لا يوجد من يجلس هنا وهناك يفرك أصابعه مللاً. هناك دوما أمر محدد ومهم.
    Uzun yolculuklardan önce oturmak âdettir. oturmak zorundasın. Open Subtitles انها عادتنا قبل القيام برحله طويله ان نجلس اولا
    Bu yüzden burada oturmak benim için en güzel randevu. Open Subtitles لهذا السبب جلوسي معك هنا بمثابة الموعد الأكثر رومانسية أتصوّره
    Şoförün yanındaki ön koltuğa oturmak yok, orası benim yerim. Open Subtitles حسناً؟ ولا تجلسوا في الأمام إلى جانب السائق، فذلك مقعدي
    "Yapabildiğimiz tek şey oturmakdı. oturmak, oturmak, oturmak. " Open Subtitles لذا كل ما كنا نستطيع فعله هو الجلوس والجلوس
    Her gün öğle yemeğinde yalnız oturmak nasıl bir şey? Open Subtitles ما شعورك وأنتِ تجلسين وحدكِ على الغذاء كل يوم؟
    İkinci kişi oturduktan sonra ise, geriye, üçüncü sandalyeye oturmak üzere 2 kişi kalıyor. TED بعد جلوس الشخص الثاني، يتبقى شخصين فقط كمرشحين للمقعد الثالث.
    Bir hemşire üniforması edinip, her gece yanımda oturmak için gizlice odama gelirdi. TED وحصلت على زي الممرضات، وكانت تتسلل كل ليلة لتجلس بقربي.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus