Burada yaşamaya geldiysem bile yengem ve dayım için endişelenirdim. | Open Subtitles | حتى لو جئت للعيش هنا سأكون قلقة بشأن خالي وزوجته |
Eğer benimle yaşamaya başlarsa, özellikle de birkaç yıl, mahvolurum. | Open Subtitles | أعني، إن انتقلت للعيش معي و لو لعامين سينتهي أمري |
Aslında ben Britanya'dan geliyorum, fakat Maldivler'de yaşamaya başlayalı 26 yıl oldu. | TED | بالواقع أنا من بريطانيا, لكنني مازلتُ أعيش في المالديف منذ 26 سنة. |
O ölmüş olabilir, ama öğretileri bizde ve öğrencilerinde yaşamaya devam edecek. | Open Subtitles | ربما يكون قد رحل و لكن تعاليمه تعيش من خلالنا نحن تلامذته |
Michael burada yaşamaya karar verdi... babasının hazırlattığı broşürde görünen bu model evde. | Open Subtitles | لاثبات اخلاصه لعمل الاسره قرر مايكل ان يعيش هنا فى هذه الوحده النموذجيه |
Bu hayatın sağlıksız olduğunu düşündüm ve onu kırsalda yaşamaya ikna ettim. | Open Subtitles | شعرتُ أن حياة كتلك غير صحية و أقنعته بالعيش هنا في الريف |
Burada yaşamaya niyetim yok. Çok farklı bir hayatımız olacak. | Open Subtitles | ليست لدى النية لأعيش هنا سوف نعيش حياة مختلفة تماماً |
Ve bu şekilde yaşamaya devam edersem kendime olan saygımı yitireceğim anlıyor musun? | Open Subtitles | ولا يمكنني الاستمرار في عيش حياتي بهذه الطريقة، وأستمر في احترام نفسي, تعلم؟ |
Bakıcı Carrie bizimle birlikte yaşamaya başladığında babamın üzüntüsü geçmişti. | Open Subtitles | لقد أصبح أبي سعيداً بعد مجئ المربية كاري للعيش معنا |
Ayrıcalıklı olmak ya da birlikte yaşamaya başlamak bir aşamadır. | Open Subtitles | أن تكون العلاقة حصرية تعتبر مرحلة أو الانتقال للعيش سوية |
Tamam, bize geçmenin zamanı geldi, yaşamaya devam eden insanlara. | Open Subtitles | حستاً،حان الوقت لنهتم بأنفسنا نحن، نحن الذين لديهم فرصة للعيش |
Beni beş yıldır görmediğim bir adamla birlikte yaşamaya mı yollayacaksınız? | Open Subtitles | هل تريدين إرسالي للعيش مع شخص لم ارة طوال الـ5 سنوات؟ |
Peki, herhangi bir yetki olmadan hayatımı yaşamaya çalışan ben. | Open Subtitles | حسناً ، أنا أحاول أن أعيش حياتي بدون أية قوى |
Şimdi şu şeyi kafamdan çıkarın da kendi hayatımı yaşamaya devam edeyim. | Open Subtitles | و الآن ، أخرجي ذاك الشئ من رأسي و دعيني أعيش حياتي |
Kasabanın dışında yaşamaya devam ediyor buraya haftada iki kez içki almaya gelir. | Open Subtitles | هي تعيش ببيتها القديم , تأتي مرة أو اثنتين للمدينة فقط لشراء الخمر |
Altı ayda bir evine gelen ve orada yaşamaya devam edip edemeyeceğine karar veren kadın gibi hissediyorum kendimi. | Open Subtitles | أشعر كأنني تلك السيدة التي كانت تأتي لمنزلك كلستةأشهرعندماكنتطفل.. وتقرر إن ما كنت يجب أن تعيش هنا أم لا |
Hepsi de amcasıyla yaşamaya başladıktan sonraki iki yıl içinde olmuş. | Open Subtitles | وكلها حدثت خلال السنتين الماضيتين منذ أن بدأ يعيش مع عمه |
Tek bir yerde yaşamaya inanmıyor musunuz, Bay Quick? Ailem taşındı. | Open Subtitles | انت لا تعتقد بالعيش في مكان واحد يا سيد كويك ؟ |
Burada yaşamaya devam etmeyeceğiz. Sana başka bir okul bulacağım. | Open Subtitles | لن نعيش هنا بعد الان سأبحث لك عن مدرسة أخرى |
O sadece hastalığıyla savaşarak yaşamaya çalışan masum bir kadındı. | Open Subtitles | هي كانت.. إمرأة بريئة تحاول عيش حياتها بينما تقاتل المرض |
"bir zamanlar altın saçlı bir kız vardı... güzel bir evde yaşamaya giden..." | Open Subtitles | ذات مر كانت هناك فتاة شعرها أشبه بالذهب ذهبت لتعيش فى منزل جميل |
Evet, anlıyorum, sadece bu evden bin mil uzaktaki bir askeri... okulda yaşamaya zorlandığım gerçeğini ve gerisini unutmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | صحيح اترين لا يمكنني أن أنسى ذلك يجب على المرء أن يكون قويا ليعيش ويبعد ألف ميل عن المدرسة العسكرية |
Hayatını bana göre değil, kendi keyfine göre ayarlıyor. Böyle yaşamaya niyetim yok. | Open Subtitles | انه قد رتب حياته لراحته هو وليس أنا انا لا انوي ان اعيش هكذا |
Ve bu, onları siyahi ve özgür bir vatanda yaşamaktansa ezici bir beyaz yönetimi ile yaşamaya ikna etmek için yapıldı. | TED | وكان هذا يتم لأقناعهم بأن حالهم أحسن بكثير تحت حكم البيض المدمر من حاله لو كانوا يعيشون في بلد أسود و حر. |
yaşamaya uygun diye tanımlayacağımız bir durumdan buna doğru değişti çünkü yaşamın üç gereksinimi burada çok önce mevcuttu. | TED | وقد تغير عن الحالة التي كانت لِتصنفَه ككوكب صالح للحياة، لأن المتطلبات الثلاثة الرئيسية للحياة كانت موجودة منذ زمن. |
Ölmene izin veremezdim. Sanırım bir şekilde seni yaşamaya zorladım. | Open Subtitles | لم أستطع تركك تموتين,أعتقد أنني بطريقةما أردت لكي أن تعيشي |
Derler ki insan öldükten sonra, ruhu yaşamaya devam edermiş. | Open Subtitles | يقولون بأنه حين يموت الإنسان , فإن الروح تستمر بالحياة |