| Emin ol, bu dedikodulara inanmıyorum. Seni görünce bunlara inanamam. | Open Subtitles | إنني لا أصدق هذه الشائعات لا يمكنني تصديقها حين أراك |
| Söylediğin hiçbirşeye inanmıyorum. - Belki de böyle daha iyidir. | Open Subtitles | لم أصدق أي شيئ قلته من الأفضل إتباع تلك الطريقة |
| "Yeni tanıştığın mükemmel güzellikteki bir kızla beni aldattığına inanmıyorum." | Open Subtitles | لا أصدق أنك كذبت على بشأن المرأة المثالية التى قابلت |
| Ama inanıyorum ki, birbirimize ulaşabilirsek birlikte var olabiliriz ve birlikte başarabiliriz. | Open Subtitles | ولكنني أصدق بأننا إذا تواصلنا معاً يمكننا التواجد بقوه وربما نزدهر معاً |
| Bir trafik polisinin şehirdeki tüm azılı suçluları... öldürdüğüne inanmamı mı istiyorsun? Kim? | Open Subtitles | أتتوقع مني ان أصدق أن شرطي سير يقتل كل عتاه المجرمين في المدينة؟ |
| Bir oğlun olduğuna inanmak istedim ve hayal gücümü kullandım. | Open Subtitles | أردت أن أصدق أن لك ابناً لذلك تركت لخيالي العنان |
| Gerçek su ki, insanlarin çogu söylenene inanirken ben asla inanmam. | Open Subtitles | أغلب الناس يصدقون ما يقال لهم بينما أنا لا أصدق ذلك |
| Onun yaptığına inanmıyorum. Ama o bunu yapacak zihinsel zekâya sahip biri. | Open Subtitles | لا أصدق أنّها فعلت ذلك، لكنّها بالتأكيد تملك الفطنة الفكرية اللازمة لذلك. |
| Elbette böyle bir şey olacağını bilmiyordum. Yani şu patlamaya da hâlâ inanmıyorum. | Open Subtitles | لم أكن أعلم ماذا ستكون العواقب أقصد، التفجير، ما زلت لا أصدق ذلك |
| Ama inan bana, ben korkmuyorum. Onların namlarına inanmıyorum ben. | Open Subtitles | لكن صدقيني، أنا لست خائفاً فأنا لا أصدق سمعتهم هذه |
| Özel bir psikolojik yeteneğim olduğuna hiç inanmıyorum, özellikle de medyum güçlerine. | TED | أنا لا أصدق لبرهة أن لدى بعض المواهب النفسية الخاصة ولا أية قدرات روحانية. |
| Çünkü basit olanın iyi olduğu propagandasına kesinlikle alıştık. Ama ben buna inanmıyorum. | TED | ذلك أنه من المؤكد أننا قد اعتدنا على الدعاية بـأن ما هو بسيط هو جيد. لكنني لا أصدق ذلك. |
| İç eteklik mi? İnanmıyorum. Bakayım. | Open Subtitles | لا شيء سوى تنورتك، لا أصدق دعيني أرى، إرفعي تنورتك |
| Biliyorum yetişkinlerin çoğu hayali arkadaşa inanmazlar ama ben inanıyorum. | Open Subtitles | أعلم بأن معظم البالغين لا يؤمنون بالصديق التخيلي انا أصدق |
| Evet, öyle olduğuna inanıyorum. Ama korku belirtisi de gösteriyor. | Open Subtitles | أجل , أنا أصدق أنه كذلك لكنّه يظهر الخوف أيضاً. |
| Ha-ha-ha-ha-ha-ha-ha! Benden bu yetersizce saklanmış olaya inanmamı mı bekliyorsun? | Open Subtitles | تتوقعيني أن أصدق هذه الهراءات وأنتي بين ذراعي رجل آخر |
| İnanıyorum ki sen bunu asla yapmazdın ama sadece inanmak istiyorum. | Open Subtitles | أنا أصدق أنك لست الفاعل لكن أنا الوحيد فقط الذي يصدقك |
| Hakkında her şeyi bilirdim ve buna asla inanmam. | Open Subtitles | كلا , لا أصدق ذلك أننى أعرف كل شئ عنها ولن أصدق ذلك |
| Onunla tekrar karşıladığımızı hayal ettim, ama bunun olacağına inanmadım... | Open Subtitles | تخيلت أن ألتقي به مرة أخرى لكني لم أصدق ذلك |
| Silah sesleri duyulmaya devam ederken kısa sürede kalabalığın sloganları bu sesleri bastırmaya başladı, ve duyduklarıma inanamadım. | TED | لذلك عندما بدأ يتواني صدى الطلقات النارية، بدأ بعدها يظهر هتاف الشعب، لم أصدق ما كنت أسمعه. |
| Hatta onlarla kızlarından daha iyi anlaşırım. Bak buna inanırım. | Open Subtitles | . أنا أفضل مع الأباء عن الأبنة . أصدق ذلك |
| Bak, neye inanacağımı bilmiyorum. Bildiğim tek şey, bunun nasıl görüneceği. | Open Subtitles | لا أعرف ماذا أصدق كل ما أعرفه هو كيف سيبدو الأمر |
| Ben de inanmamıştım, ama sonra bizzat bir şeyler görüp duymaya başladım. | Open Subtitles | لم أصدق الأمر أيضاً لكني بدأت بعد ذلك برؤية أشياء وسماعها بنفسي |
| Sana ve batıl inançları olan, cahil bir avuç haydudun söylediklerine niye inanayım? | Open Subtitles | وكيف أصدق ما تقوله ؟ أنت وأفراد عصابتك الخارجون على القانون المتطّيرون والجهلة |
| Hayatımda ilk kez düzgün bir adamla beraberim ve buna inanmayı reddediyorum. | Open Subtitles | لأول مرة في حياتي أملك رجل جيد وأنا أرفض أن أصدق ذلك |
| Bunu söyleyeceğime gerçekten inanmazdım, fakat... şarkı söylemeni konuşmana tercih ederim. | Open Subtitles | لا أصدق أني سأقول هذا, لكن أنا أفضل الغناء عن الحديث |
| Kızını televizyonda görmek annemi de kendini faydalı hissettireceğine inandım. | TED | أود أن أصدق أن رؤيتهم لابنتهم فى التلفزيون جعل أمى ذات فائدة أيضًا. |