Hayatları boyunca yılanlardan korkmuş bu insanlar artık "Şu yılanın ne kadar güzel olduğuna bak." gibi şeyler söylüyorlardı. | TED | هؤلاء الأشخاص الذين صاحبهم طيلة حياتهم خوف من الأفاعي أصبحوا يقولون أمور مثل أنظر كم هي رائعة هذه الأفعى |
Bu üç ciddi derin değişim, gelecekteki şeyler gibi değildir. | TED | و هذه ثلاث تغييرات جذرية و هي ليست أمور مستقبلية |
Sorduğum için bağışlayın ama bu tarz şeyler insanı ümitsizliğe sürükler. | Open Subtitles | اعذرني على السؤال، ولكن أمور كهذه قد تقود الرجل إلى الإحباط |
Ortak bir gerçeklikte yaşadığımızı kabul edebilmemiz için üç şey yapmamız gerektiğini söylemiştim. | TED | قلتُ ذلك لأتقبل أننا نعيشُ حقًا في واقع مشترك. علينا القيام بثلاثة أمور. |
Bu aslında astronot olmak gibi birşeydi çünkü biz kimsenin daha önceden görmediği şeyleri görür ya da gidip görmediği yerlere giderdik. | TED | كأنّنا كنّا رائدي فضاء، لأنّنا تمكّننا من الذهاب إلى أماكن و رؤية أمور لم يسبق لأحد رؤيتها أو الذّهاب إليها من قبل. |
İlginç şeyler olsa bile aldırmam. Çünkü doğal olanı bu. | Open Subtitles | أنا لا أتعجب عندما تحدث أمور غريبة أنه أمر طبيعي |
Öyle. Ama hayatımda bazı şeyler oldu, göz ardı etmek istemediğim işaretler. | Open Subtitles | أنا كذلك، لكن هناك أمور حدثت في حياتي، إشارات لا أريد إهمالها |
Zamanımı odun için harcamaktansa, yapacak daha iyi şeyler var. | Open Subtitles | ثمة أمور أفضل أفعلها في وقتي غير جمع الحطب للوقود |
Annenin ve benim senden saklama kararı aldığımız bazı şeyler vardı. | Open Subtitles | لقد كانت هناك أمور محددة قررت أنا ووالدتك ألا نخبرك بها |
Faydalı şeyler yapan bütün o arkadaşlarla işim bitti. Artık eğlenceli değil. | Open Subtitles | لقد تعبت من أمور الصداقة و النفع لم يعن ذلك ممتعاً بتاتاً |
Polenin etkisi altında, hepimizin pişman olduğu bir şeyler söylediğini ve yaptığını düşünüyorum. | Open Subtitles | أظن الجميع قالوا و فعلوا أمور ندموا عليها تحت تأثير غبار طلع الأزهار |
Patronlarımızdan biri olan Gideon, asla kurtulamayacağınız, size bağlı olan şeyler vardır, derdi. | Open Subtitles | غيديون احد رؤسائنا ان هناك أمور تلتصق بك بحيث لا يمكنك إزالتها ابدا |
- şey, bu özel. - Biliyorum. Soruyu sormak zorundayım. | Open Subtitles | ــ هذه أمور شخصية ــ أعرف ولكن لابد أن أسألك |
Ama şu anda daha önemli şeylere yoğunlaşmalıyız, şey gibi... | Open Subtitles | لكن الآن يجب أن نركز على أمور أكثر أهمية مثل |
Tek dediğim, Lana hakkında bilmediğin bir sürü şey var. | Open Subtitles | ما أقوله هو أن هناك أمور كثيرة تجهلها عن لانا |
Veya daha iyisi, diğerlerinin her şeye baş kaldırarak... ...başardığı şeyleri... ...nasıl açıklarsınız? | TED | أوبشكل أفضل، كيف يمكننا تفسير كيف يمكن لآخرين تحقيق أمور تفوق كل التوقعات؟ |
Polislerin bizle uğraşmaktan çok yapacakları daha önemleri işleri var. | Open Subtitles | الشرطة لديهم أمور أكثر ليقلقوا بشأنها غير صفقة جهاز التعارض |
Biraz baştan savma bir mektup oluyor ama işler yoğun. | Open Subtitles | أنا آسفة، نحن بعيدون قليلًا ولكن هناك أمور تشغلني حقًا |
Biz dev gibiyiz ve görmek için çok küçük olan şeylerin farkında değiliz. | TED | نحن البشر كائنات عملاقة، وبالتالي لا نستطيع إدراك أمور أصغر من أن نراها. |
dedim. Doğru: her şeyi kendi hâline bırakan Doğa Ana senin için ilginç ve yararlı bir yol açmayacak. | TED | وهذا صحيح: إذا ما تركت أمور الدنيا لوحدها، لن تقوم الطبيعة بنحت طريق مثير أو مفيد بالضرورة من أجلكم. |
Ondan değil. Sadece bu "dirty dancing" işi hoşuma gitmedi. | Open Subtitles | لا، لا انا فقط لست معتادا على أمور الرقص القذرةهذه |
Şimdi, boşandı ve bitkilerle çalışıyor, evi yine de şüpheli bir şekilde bitki ve yaşayan diğer şeylerden yoksun. | Open Subtitles | هي الآن مطلقة، وتعمل في أمور النبات ومع هذا بيتها وبشكلٍ غريب خالٍ من النباتات أو أي كائن حي |
Dinle, benim şeytani noel gecesi düzenlemekten daha iyi işlerim var. | Open Subtitles | لدي أمور أفضل للقيام بها عن إعداد مؤامرة شيطانية لعشاء العيد. |
Bu aileler baş edebileceklerinden çok daha büyük şeylerle karşılaşıyorlardı. | TED | إن العائلات تعاني من أمور أكبر من أن تستطيع التعامل معها. |
Yapmam gereken çok iş var. Sonra görüşürüz. Hoşça kal. | Open Subtitles | في الواقع, لديّ أمور علي فعلها، أراك لاحقاً, إلى اللقاء |
Akademik ve ağır meseleler, hiç popüler değil, sizi tamamen yabancılaştırıyoruz. | TED | هذه أمور أكاديمية وصعبة، وليست محبوبة تماما. نحن نخذلكم بشكل كبير. |