| Çünkü siz bir --- Ne olduğunuzu biliyorsunuz. Tutkunuzu takip etmeye korkuyorsunuz. | TED | إنه بسبب أنكم تعلمون ماذا تكونون أنتم تخافون من السعي نحو شغفكم |
| Sanırım siz kara insanları, zamanınızın çoğunu neden diye sorarak boşa harcıyorsunuz. | Open Subtitles | أعتقد أنكم .. أيها الارضيون تضيعون وقتاً كثيراً وأنتم تسألون أنفسكم .. |
| Bence burada sizin düşündüğünüzü umduğum bariz bir soru var. | TED | أتمنى أنكم تفكرون به لماذا يجب علينا القيام بهذا العمل؟ |
| Ama eminim ki atomların ne kadar küçük olduğunu düşünmemişsindir. | TED | ولكن أراهن أنكم لم تفكروا قط في مدى صغر الذرة. |
| Bugün başka konuşmacılar da göreceksiniz, şimdiden biliyorum, çarpıcı şeylerden bahsedecekler, ve, tabii ki, teknolojide asla böyle olmaz. | TED | أعرف أنكم ستشاهدون اليوم متحدثين آخرين، سيتحدثون عن أشياءَ تقصم الظهر؛ لكن مع التكنولوجيا، بالطبع، لا يحدث مثل هذا. |
| Eh, şimdi hepiniz ön-hücre uzmanı oldunuz. Şimdi bu ön-hücrelerle bir oyun oynayacağız. | TED | فبما أنكم أصبحتم الآن خبراء بالخلايا الأولية، سنلعب لعبةً مع هذه الخلايا الأولية. |
| Evet, sanırım hepiniz sizi neden buraya topladığımı merak ediyorsunuzdur. | Open Subtitles | إذن الآن .. أتوقع أنكم تتسائلون .لماذا طلبتكم جميعاً هنا |
| Olay şu ki, onu siz yok edemezsiniz. Hiç bir cadı edemez. | Open Subtitles | المشكلة في هذا، أنكم لا تستطيعون هزمها ولا يمكن هذا لأي ساحرة |
| Şimdi, siz çocukların uyumadan önce biraz gevezelik etmek .istediğinizi biliyorum. | Open Subtitles | أعرف يا أولاد أنكم تريدون أن تتحدثون قليلا قبل ان تنامو |
| Biz birbirimize bağlıyız. Burada yaşadığınıza göre siz de Güneylisiniz. | Open Subtitles | نحن نعتني ببعضنا، وطالما أنكم تعيشون هنا فأنتم جنوبيون كذلك |
| Çünkü biliyorum, sizin de bildiğinizi biliyorum, burası Toskana değil. | TED | لأنني أعلم، وأعلم أنكم جميع تعلمون، أن هذه ليست توسكاني. |
| KS: Bugün sizin için hazırladığımız altı şey bunlardı, ama umarım bu şeyleri niye bu kadar büyüleyici bulduğumuzu anlamaya başlamışsınızdır. | TED | ك.ش: إذن تلك كانت التقانات الستة التي كانت لدينا لكم اليوم، لكن آمل أنكم بدأتم ترون لماذا نجد هذه الأشياء مذهلة. |
| Pekâlâ, hepinizin bunun bir tiyatro grubu olduğunu bildiğinizi farzediyorum. Değil mi? | Open Subtitles | حسناً، أفترض أنكم جميعاً تدركون أن هـذه هي ورشـة للمسرح، أليس كذلك؟ |
| Ama kendi tecrübelerinizden bizim yolumuzun en iyi yol olduğunu öğreneceğinizden eminiz. | Open Subtitles | لكننا واثقون أنكم سوف تتعلمون من تجربتكم الخاصة ذلك طريقنا نحو الأفضل |
| Sizden bir keçi taşımanızı istemeyeceğim, biliyorum ki hiç deveniz de yoktur. | TED | ولن اطلب منكم أن تحملوا ماعزاً لإانا اعرف أنكم لا تملكون جمالأ. |
| - Farhan? sizi biz davet etmedik, damat tarafındansınız herhalde. | Open Subtitles | لا أعتقد أننا قمنا بدعوتكم إعتقدت أنكم من جانب العريس |
| Oyunla ilgili kanser veya kalp rahatsızlığıyla ilgili duyduklarımız gibi şeyler duymuyoruz. | TED | أعني أنكم لا تسمعوا أن السرطان أو مرض القلب له علاقة باللعب. |
| Ne anlama geldiğini bilmediğinizi biliyorum, ama Beni bir dakika için takip edin | Open Subtitles | نعم، أنا أعرف أنكم لا تعلمون ماذا يعني هذا. لكن.. ركّزوا معي لثانية. |
| sizler biraz emme-gömme işi de yapmak istemediğinize emin misiniz? | Open Subtitles | هل أنتم واثقون أنكم لا تريدون الإقالة من العمل أيضاً؟ |
| İnsan sarrafı olduğunuz için seansın kalanında planımı gözden geçirebiliriz diye düşündüm. | Open Subtitles | أعتقدت بأننا سنقضي يقية الجلسات يدور حوله بما أنكم أنتم ذو الخبره |
| Eğer hala durumu anlamadıysanız, işte size olanların bir şeması, oldu mu? | TED | الآن، في حالة أنكم لم تفهموها، هنا عرض تخطيطي لما حدث، حسناً؟ |
| Ve gerçek şu ki iki çok farklı ağa bakıyorsunuz. | TED | والواقع هو أنكم تنظرون إلى شبكتين مختلفتين إلى حد كبير. |
| Sorgulamadan varsaydığınızı düşündüğüm şey bu değil. Bu gerçeğin farkında olduğunuza eminim. | TED | هذا ليس ما أعتقد أنكم تسلمون به. أنا متأكد أنكم على دراية من هذا بالفعل. |
| İkiniz de çocukken bu oyunu çok oynamış olmalısınız, onun bilinçaltında kalmış. | Open Subtitles | لابُد أنكم كُنتم تلعبونها كثيراً كأطفال وقد علقت في اللاوعي الخاص به |