Tam o anda, bendeniz Chip anladım ki hapı yutmuşum. | TED | في تلك اللحظة، أدرك تشيب أنه كان في مأزق عظيم. |
Annemin hastalanıp ölmesine sebep olan şeyin o olduğuna karar vermiştim. | Open Subtitles | كنت مقتنعة أنه كان السبب الوحيد الذي أدى إلى مرضها، وموتها |
Bir ara "yaşam atılımı" diye bir şey sayesinde yaşadığımızı sananlar vardı; ki biz böyle bir şey olmadığını biliyoruz. | TED | حسناً, أنت تعلم الناس كانت تعتقد أنه كان هناك قوة حياة للعيش. نحن الآن نعلم بأن هذا غير صحيح مطلقاً. |
Vahşilerin hırsızlık amacıyla yaptıkları bir saldırıdan başka bir şey olduğu sonucuna varmama neden olacak bir şey görmedim. | Open Subtitles | لم أرَ شيئاً قد يؤدي بي للإستنتاج إلا أنه كان شيء آخر غير هجومٍ قام به متوحشين بغرض السرقة |
Karmaşık bir şeydi, ben de olduğundan daha basitmiş gibi davranmak istemiyorum. | TED | كان أمرا معقدا، و لا أدعي أنه كان أبسط مما كان عليه. |
onun sadece bir sıçan olduğunu düşünüyordum ama başından beri süper sıçanmış. | Open Subtitles | أعتقدت أنه كان مجرد جرذ ، لكنه كان أعظم جرذ طوال الوقت. |
Dediğine göre başarılı kadınları bir araya getiren tek şey, ortak sahip oldukları tek şey, iyi akıl hocalarına sahip olmak. | TED | حيث قالت إن الشيء الوحيد الذي جمع النساء الناجحات معاً، الشيء الوحيد المشترك بينهن، هو حقيقة أنه كان لهن مرشدون جيدون. |
Eğer ilaç kullanmadan yaşamayı başarabilirsem bir şekilde aslında zihinsel bir hastalığa sahip olmadığımı, hepsinin bir hata olduğunu kanıtlayabilirmişim gibi hissediyordum. | TED | شعرت بأنني لو استطعت أن أعيش دون العقاقير سأثبت بعد ذلك كله بأنني لم أكن مريضة عقلياً و أنه كان خطأ فادح |
o anda, bana vurmak için tüfeği kaldırdı. Tereddüt ettiğini gördüm. | TED | رفع بندقيته في تلك اللحظة ليضربني، لكني رأيت أنه كان مترددًا. |
Ve o haklı çıktı. Hayır, bu bir cevap değil. | Open Subtitles | ـ تبين ليّ أنه كان مُحقاً ـ هذه ليست إجابة |
Ben de şövalyeliğe yükselmeden önce iyi bir işi olduğuna eminim. | Open Subtitles | وأنا واثقة أنه كان يمتلك دكانْ جيداْ قبل نيله لمرتبة الفروسيه |
Polisler bina içerisinde 16 ceset buldular ama daha fazla olduğuna eminim. | Open Subtitles | وجدت الشرطة 16 جثة في المبنى ولكني واثق أنه كان يوجد المزيد |
Herhalde bir ağaca falan takılmış ki, rüzgârla yere dağılmış. | Open Subtitles | لابد أنه كان فى شجرة . و هبت عليه الرياح |
Kocanıza borçlu olduğu ve ödemeyi sizinle yaptığı doğru mu? | Open Subtitles | هل صحيح أنه كان مدان لزوجك و أنت كنت السداد؟ |
o kadınla evli olduğu ortaya çıktı, ben de kadınla ilgilendim. | Open Subtitles | ، اتضح أنه كان متزوجاً من تلك المرأة لذلك اعتنيت بها |
Bütün bu süre boyunca gözlerinin kapalı olduğundan tam emin değilim. | Open Subtitles | لا أعرف أن كنت أصدق أنه كان معصوب العينين طوال الوقت. |
onun en güzel melez orkideleri yaratmayı başardığını biliyor muydunuz ? | Open Subtitles | هل تعلم أنه كان قادرا على خلق بعض الهجينة الأكثر جمالا؟ |
Belki de onda iğrendirici bulduğun şey Peter'ın babası olduğuna göre onun annesiyle yani bir başka deyişle senin kız arkadaşınla seks yapmış olmasıydı. | Open Subtitles | ولعل ما وجدت حقا كان مثير للاشمئزاز باعتقاده لذلك في طلب أن يكون والد بيتر لابد أنه كان على علاقة جنسية مع والدة الطفل |
Babam 1885'te doğmuştu. Ve az da olsa ırkçı bir eğilimi vardı. | TED | ولد والدي في عام 1885، وقال أنه كان متحيزا للعنصرية بشكلٍ معتدل. |
Arkadaşımız için çok kötü Onu yemeye başladıklarında hala canlıymış. | Open Subtitles | المؤسف أنه كان قد دفن حياً عندما بدأت فى أكله |
Bunu onlarca kez yaptığını gördüğümü biliyordu o yüzden herhalde aptal olduğumu düşünmüştür. | Open Subtitles | كان يعلم أني رأيته عشرات المرات يفعلها لذا أتخيّل أنه كان يظنني غبيًا |
Bunun benim partim olması, güzel garsonların dağıttığı pastanın üzerindeki dondurma kadar güzeldi. | Open Subtitles | حقيقة أنه كان حفلي كانت تكسو الكعك الجميل الذي كانت تقدّمه نادلات جميلات |