| Sayfam Liberace ve Jackie Onassis gibi tatlı ve Güzel olmalıymış. | Open Subtitles | يجب أن تكون الصفحة بلدي الحلو والخفيف، مثل يبيريس وجاكي أوناسيس. |
| Aşağıda tanıştığımız o yaşlı, tatlı şey... takma dişlerini kocasının birasına düşürmekten... daha kötü bir şey yapabilecek durumda değil. | Open Subtitles | ذلك الشئ الجميل الحلو الذى قابلناة بالأسفل أنه غير قادر على أى شئ أسوأ إنخِفاض أطقم أسنانها إلى بيرةِ زوجِها. |
| Kardeşim, lütfen altı paket samosasand, ve yarım kilo kızarmış tatlı. | Open Subtitles | أخي من فضلك أريد 6 سمبوسة ونصف كيلو من الحلو المقلي |
| Bir şeyin tadının acı olduğunu sıklıkla söylesek de bu aslında tatlı, tuzlu veya ekşi gibi bir tat değildir. | TED | رغم أننا كثيراً ما نقول عن شيءٍ ما أن طعمه حار، إلا أنه فعلياً ليس بطعم، كالطعم الحلو أو المالح أو الحامض. |
| İçeriğindeki şeker, dilinizdeki çeşitli reseptörlerden biri olan tatlı tad reseptörlerini aktive ediyor. | TED | فتقوم السكريات التي تحتويها بتنشيط مستقبلات الطعم الحلو والتي هي جزء من الحليمات الذوقية على اللسان. |
| Serebral korteksin farklı kısımları farklı tatları yönetir: acı, tuzlu, lezzetli, ve tabi ki tatlı. | TED | تعالج المناطق المختلفة من قشرة الدماغ الأطعمة المختلفة: المرّ والمالح واللاذع وكما في حالتنا، الحلو. |
| örnek olarak NASA termal stabilize edilmiş ekşi ve tatlı domuz şeklinde servis verir onun kendi servis menüsünde astronotlar için | TED | وكالة ناسا ، على سبيل المثال ، تقدم لحم الخنزير الحلو والحامض ،مستقر حرارياً على قائمة الطعام على المكوك لروادها. |
| Aslında onlara miso ve susam dökülerek çeşitlendirilir, bu nedenle bizim sürüm kadar tatlı değil. | TED | هي بنكهة عجينة الميسو و السمسم ، حتى انهم ليسو بالطعم الحلو لنسختنا. |
| Örneğin, tatlı bir şeyin tadını severek doğarız, ve acı şeylere tam ters tepki gösteririz. | TED | على سبيل المثال ، نحن نولد مع حب للطعم الحلو ونستجيب بشكل غير ملائم للطعم المر. |
| Bebekler tatlı tatları severler ve acı tatlardan nefret ederler. | TED | الأطفال يحبون الطعم الحلو ويكرهون الطعم المر. |
| Sen korkma tatlı kızım, Kimse dokunamaz sana, | Open Subtitles | لا خوف ، خادمة الحلو ، ولا يجوز لهم أن اتصل ببينك كيت. |
| Beni erkenden selamlayan bu tatlı ses te kimin? | Open Subtitles | ما هذا اللسان الحلو الذى يحيينى فى الصباح الباكر |
| Benim tatlı kediciğim benim sevimli Julius'um. | Open Subtitles | هذا القط المدلل الجيد هذا هو الحلو جوليوس |
| Nasıl olur da herhangi biri, o tatlı, Güzel bebeğin... yük olabileceğini düşünürdü ki. | Open Subtitles | اوه,كيف لاي كان ان يظن ان ذاك الطفل الحلو الجميل يمكن أن يكون عبئا |
| Şöyle bir şey arıyorum saldırgan bir köpek-- şöyle oyuncu tatlı ve insan etine düşkün. | Open Subtitles | أبحث عن شيء في كلب هجوم، كلب يحب المذاق الحلو للحم البشري. |
| Kesinlikle bu hayvan tarafından saldırıya uğramış tatlı bir adam. | Open Subtitles | رجل الحلو الواضح الذي هوجمت من قبل هذا الحيوان. |
| - Ben sana hep tatlısın diyorum. - Biliyorum. Sadece dalga geçiyorum. | Open Subtitles | من الجيد ان يكون لي لقب الحلو انا القبك بالحلو طوال الوقت |
| Büyüklerine asla yalan söyleme, tatlım. Ben o genç sevgililerine benzemem. | Open Subtitles | انا كبير بما يكفي لكي أكون أبوك الحلو |
| Bu çok hoş olurdu Mel ama... kabul edelim sen bir korkaksın. | Open Subtitles | أوه، وهذا هو الحلو منكم، ميل، ولكن دعونا نواجه الأمر، أنت وس. |
| Onlar da kocaları gibi görür ve koku alır, tatlıyı ve ekşiyi ayırır. | Open Subtitles | انهم يروا ويشموا و حلوقا يميزوا بها الحلو والمر مثلهم |
| Şekerli yeşil çay isterken kendimi ifade edişimdeki hatalar basit bir yanlış anlaşılmadan dolayı olmadı. | TED | لقد فشلت في الحصول على كوب من الشاي الحلو ليس بسبب عدم قدرتي على التعبير |
| Tatlılığı ortadan kaldırmak için sana Kaffir kireci gerekiyor. | Open Subtitles | الليمون الأخضر" هو ما تحتاجينه لتتجاوزي الطعم الحلو" |