Bu kez kesin itiraf ettireceğiz çünkü elimizde delil var. | Open Subtitles | نحن بالتأكيد نستطيع أن نجعلها تعترف كما أننا نملك الدليل |
Böyle bir ipucu sayesinde, bir yıl da sürse, Flint'in definesini bulacağız ! | Open Subtitles | مع وجود هذا الدليل بإمكاننا الحصول على كنز فلينت ولو استغرق منا عاما |
Ve daha sonra hangi kanıtın mahkemede geçerli olacağına karar vermeye başlayacaklar. | Open Subtitles | و بعدها سيختاورا الدليل الذي يشعرون بإنه مناسباً ليعطوه إلى المدعي العام |
Yola buradan çıkıyorlar, delilleri buraya götürüyorlar. Biz de buradayız. | Open Subtitles | إنهم يغادرون من هنا آخذين الدليل إلى هنآك ونحن هنا |
Seni deliller ve kurallar hakkında konferans vermen için aramadım. | Open Subtitles | أنا لا اريدك أن تفتح لي محاضرة عن قواعد الدليل |
Ben eski adam kaçırma olayındaki yeni ipucunu kovalayacağım. | Open Subtitles | اذا سوف اتناول الدليل الجديد في قضية الاختطاف القديمة |
Bu söz konusu delili ilk bana göstereceğine söz verdi. | Open Subtitles | ووعدنى بأن تكون لى النظره الاولى على ذلك الدليل المزعوم |
Ve aleyhimdeki bütün diğer kanıtlara gelince de... Duygusa olmamla ilgili bütün o laflara... | Open Subtitles | الدليل الآخر ضدّي، عنيّ أنْ يَكُونَ عاطفي؟ |
Kanıtım üç bölümden oluşuyor. Birincisi, söylediğim kişi değilsem... burada ne işim var? | Open Subtitles | الدليل من ثلاث اجزاء اولا اذا لم اكن انا من ادعي |
Burada bir yerde, onay hırsızı olmadığımı kanıtlayan bir delil var. | Open Subtitles | وفي مكان ما هنا يوجد الدليل انني لا أقلد تزكيات أحد |
Konuşmamız sırasında bir fotoğraf çekmiştim ve haklı olduğumu kanıtlayan fotoğrafı ona delil olarak sundum. | TED | لقد التقطت صورة خلال ذهابنا وعودتنا وقدمت له الدليل أني كنت مُحقة. |
Bazı insanlar kağıdın sadece yarısını parçaladı, böylece bir miktar delil vardı. | TED | بعض الناس قام بتمزيق نصف الورقة، لذا فقد خلفوا الدليل. |
Bütün çantanın ipucu olduğuna bakmamız gerekirken İpucu bulmak için çantaya bakıyorduk. | Open Subtitles | كنا نبحث عن دلائل في الحقيبة وأغفلنا النظر إليها باعتبارها هي الدليل |
Bunun için gerekli ipucu, Vibrio fischeri adındaki başka bir deniz bakterisinden geldi. | TED | الدليل على هذا اتى من نوع آخر من البكتيريا البحريه وهذا النوع يدعى فيبريو فيشري |
..çello çantasındaki kürk manto ve hepsinden önemli ipucu... ..midenin tepe taklak olması. | Open Subtitles | المعطف الفرو في علبة التشيللو, و الأهمّ من ذلك كلّه .. و الدليل الذي يقلب المعدة رأساً على عقب؟ |
Bu kanıtın bu protolde yapabileceği etkiyi dikkate alırsak, beklemek sanırım boynumuzun borcu. | Open Subtitles | بما أنهم يفحصوا الدليل الآن فيجب إذن أن ننتظر إلى أن ينتهي التحليل |
Bu kanıtın peşinden gitmek için başka bir yol bulmalısın. | Open Subtitles | أنتِ عليكِ فقط إيجاد طريقة أخرى لتصلي خلف ذلك الدليل |
Sana öncelik tanımazsak bizi delilleri saklamakla mı tehdit ediyorsun? | Open Subtitles | هل هددت للتو بحجز الدليل ما لم نمنحك الحصانة أولاً؟ |
"Kesin deliller gösteriyor ki bu son cinayet daha önce şehrimizden sekiz çocuğu öldüren aynı şeytani canavar tarafından gerçekleştirildi." | Open Subtitles | إن الدليل المؤكد يقودنا إلى أن نؤمن بأن القاتل هو نفس الشخص الذي قتل ثمانية من الأطفال |
Bırakabilirim. Ben, bana öbür ipucunu söylemedikçe. | Open Subtitles | نعم أستطيع , ليس إذا أخبرني بن الدليل الآخر |
Yani, ceset gitmiş olsa bile yaptığım şeyin delili yine de orada olurdu. | Open Subtitles | إذاً حتى لو نقلت الجثة ، فإن الدليل على ما فعلت سيبقى هناك |
- İyi kanıtlara dayanacağım | Open Subtitles | انا سأحاول فى هذا القضية على الدليل الجيد فقط |
Bir insan hem az hem de çok nasıl sevinebilir ki? Artık adil olanla olmayanın Victor'un yüreğine yabancı gelmediğini ispatlayan bir Kanıtım vardı. | Open Subtitles | لقد امتلك الدليل على أن العادل والضالم لم يعودا بعد اليوم غريبان عن قلب فيكتور |
Hangi hayvanın dışkısının geri sıçramada bulunan kanıta en iyi uyduğunu görmek için. | Open Subtitles | أجل، لترى أي غائط للحيوان أفضل للمطابقة مع الدليل الموجود من الإنفجار الإرتدادي |
Bugün size bilimsel kanıtların, bu varsayımların doğru olmadığını söylediğini anlatmak için buradayım. | TED | أنا هنا كي أخبركم بأن الدليل العلمي يقول بأنه لا يوجد إثبات على صحّة هذه الإفتراضات |
Bedevi rehber, O' na ve arkadaşı Ebu Bekir' e öncülük edip haziran sıcağında, çölün insan ayağı değmemiş bölgelerinde kaçmalarını sağladı. | Open Subtitles | الدليل البدوى قاده هو و رفيقه أبو بكر فى رحلة هروبهم فى طرق غير مؤهولة فى الصحراء وفى حرارة أيام شهر يونيو |
Kalıntıların keşfinden sonra galakside üzerinde hayat barındıran başka gezegenler olduğuna inanmamızı sağlayan sebepler vardı ve şimdi kanıtımız var. | Open Subtitles | منذ أن إكتشفنا هذه الأطلال لدينا سبب لكي نعتقد أن هناك كواكب أخرى مسكونة في المجرة و الآن لدينا الدليل |
İddia makamı, son dakikada sunduğu adli kanıtla önümüzü açtı Sayın Yargıç. | Open Subtitles | الإدّعاء فتح الباب على نفسه,حضرة القاضي بتقديم الدليل العدلي في آخر دقيقة |
Ve aksini gösteren güçlü bir kanıt olmadığı sürece, iyi olacağımıza inanıyorum. | Open Subtitles | , و أنا أؤمن بالرغم الدليل القاطع على العكس أننا سنكون بخير |