Şimdiki Problem de, onların devamlı olmayan İnternet ilişkilerini karşılıklı ve anlık sosyal ilişkilere tercih etmeleri. | TED | المشكل أنهم الآن يفضلون عالم الانترنت الغير متزامن على التفاعل العفوي اللحظي في العلاقات الإجتماعية. |
Problem şu ki, tüm bunlar uyarıcı bağımlılıklar. | TED | المشكل هو أن هذه إدمانات إستثارية مؤقتة. |
Problem şu ki, bir de X ekseni var, ki o da kullanışlılık ekseni. | TED | الآن المشكل هو أن هناك محور أفاصيل لذلك، والذي هو محور العملية. |
Teknik oiarak cihaz onlarin sorunu cozmek icin sorumluluk almalilar. | Open Subtitles | أنت تعلم، تقنيا تبقى منتوجاتهم يلزمهم تحمل المسؤولية لإصلاح المشكل |
O sorun şimdi, tamamen mühendislik bakış açısı kullanılarak çözüldü. | TED | و لقد تم, من الناحية الهندسية البحتة, حل هذا المشكل. |
Meğer Problem engeller değilmiş. | TED | حسناً، لقد تبين أن العقبات ليست المشكل. |
Projenin geleceğindeki planım, toplululuk çalışmalarına devam etmek ve eserlerimi çok daha büyük bir ölçekte yapmak. Çünkü Problem devasa. | TED | لذا فالمرحلة التالية من البرنامج أخطط لإستئناف عمل المجتمع وجعل عملي في مقياس أعلى لأن المشكل كبير |
Yaşlanma: çok ciddi bir Problem. her yıl 300.000 kalça kemiği kırılıyor. Ancak çözümler sıradışı, çok değişik şeyleri içeriyorlar. | TED | مرة أخرى : المشكل كبير. 300.000 كسر على مستوى الورك كل سنة. و لكن الحلول رائعة، و تشتمل على العديد من الأمور. |
İşte problem: Bizim evrenimiz için ciddi bir aday, mutlak şekilde sayısal indirgenmezlikle doludur, | TED | المشكل هو التالي: أي مترشح محتمل لكوكبنا، سيكون بدون شك مليئا بحسابات غير قابلة للتبسيط. |
İşte, Problem de bu. | Open Subtitles | تعلم هذا هو المشكل فعلنا هذ الأمر الكبير |
Problem şu atık maddeyi diğer kimyasallarla karıştırırsan çeşit çeşit tepkimeler elde edebilirsin. | Open Subtitles | هنا تكمن المشكل اضيفي السائل الى كيمياويات أخرى ستحصلي على العديد من التفاعلات المختلفة |
Batı biraraya geldi- Bretton Woods Enstitüsü, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu- Problem çözüldü. | TED | اتحد الغرب -- مؤسسة بريتون وودز، البنك الدولي، صندوق النقد الدولي -- تم حل المشكل. |
Problem engelleri bilmemek. | TED | بل عدم معرفة العقبات هو المشكل. |
Bilim insanları ve aralarında kuramsal matematikçi olanlar, şu iki yoldan birini seçerler: Birincisi, keşfin erken döneminde, bir Problem tanımlanır ve çözüm aranır. | TED | العلماء وضمنهم علماء الرياضيات البحتة، يتبعون أحد مسارين: أولا، من خلال الإكتشافات المبكرة، يتم تحديد المشكل والبحث عن حل. |
Toplum olarak, risk durumunda insanların nelerden fedakarlık yapabileceklerine uzlaşma ve uygulama sorunu. | TED | كان المشكل عن كيفية جعل المجتمع يوافق ويفرض المقايضات التي يرتاح لها. |
Açık tabut olayının sorunu da bu işte. | Open Subtitles | هذا هو المشكل فيما يتعلق بهراء التابوت المفتوح |
Açık tabut olayının sorunu da bu işte. | Open Subtitles | أسرعت بالخروج, ولم افكر حتى بأن أخذها معي, والآن قد ذهبت للأبد هذا هو المشكل فيما يتعلق بهراء التابوت المفتوح |
sorun insanlarin 24 yasindaki birini beklerken seni görünce kizmalari. | Open Subtitles | المشكل أن الناس ملّت لأنها ترقبت رجلاً ذو 24 ربيعاً |
Asıl sorun şu ki, ne kadar yaklaştığını, neler bildiğini bilmiyoruz. | Open Subtitles | المشكل الحقيقي, أننا لا نعلم مقدار قربه. أو مقدار ما يعلمه. |
Bu yüzden problemin çevresindeki Kontrol Mekanizması eylemin gerçek tehdidi olmaya başlıyor. | TED | وبالتالي فالغطاء التشريعي حول المشكل يصير التهديد الحقيقي للقانون. |
ve bu ateşli bir menajere sahip olmanın zararları. | Open Subtitles | هذا هو المشكل عندما نتعامل مع وكيلة مثيرة |
Ekonomi üzerindeki bu tehlikeyi gördükten sonra, bu soruna bir çözüm bulmamız gerektiğini düşündüm. Tüm bunlara yaklaşımım bu. | TED | وبالتالي بالنظر إلى هذا الخطر على الاقتصاد، فكرت أننا في حاجة إلى حل لهذا المشكل. هذه مقاربتي لكل هذا. |
Mr, Hunter bunu yapıyor çünkü o diyor ki onun zamanında her şey çoktan mahvedilmiş, ve şimdi bize söylemeye çalıştığı şey bu problemi nasıl çözeceğimiz. | TED | أنظر، يقوم الأستاذ هونتر بذالك لأنه يقول أن زمانة قد قام بكثير من الخراب، و هو يحاول تعليمنا كيف نحل هذا المشكل. |