Bunun sonucu olarak, şu acayip durum var ki, seçkinler seçmenlerin kontrolünden çıktı. | TED | ونتيجة لذلك لدينا هذا الوضع الغريب الذى خرجت فيه النخبة عن سيطرة الناخبين. |
Heteroseksüel tek eşlilik kesinlikle doğada süregelen bir durum değil. | TED | فالزواج الأحادي من الجنس المغاير ليست طبيعتها في الوضع الحالي. |
durumu onlara açıkladım ve gönüllü oldular, ama bu da yetmiyor. | Open Subtitles | نعم . لقد شرحت الوضع فتطوعوا , ولكن هذا ليس كافياً |
Şimdi profesörü ve Catherine'i eve götürelim, ...sondayı burada bırakırız, fırtına geçene kadar durumu takip eder, biz de sonra geri geliriz. | Open Subtitles | دعنا نأخذ البروفسور و كاترين إلى الوطن سنترك المجس الاستكشافي هنا وندعه يراقب الوضع حتى تمر العاصفة ، ثم نعود إتفقنا ؟ |
Mevcut durumun ne olduğu ile ne olabileceğini karşılaştırdığı zaman. | TED | ذلك حين قارن بين الوضع الحالي وبين المفترض أن يكون. |
O zaman işler farklıydı. İşe başladığında altı yardımcın vardı. | Open Subtitles | الوضع كان مختلفاً وقتها كان لديك ستة رجال أساسين كبداية |
Hiçbir fikrimiz yok. Ne olacağı ile ilgili bir şey bilmiyoruz. | TED | لا نملك أي فكرة. لم نكن لنعرف ما الوضع المغاير سيكون. |
Böyle bir durumda tek ve yalnız olduğumu düşünerek yanılmıştım. | TED | كنت مخطئة في تفكيري أنني فريدة ووحيدة في هذا الوضع. |
Sen gelirsen, 3 kişiyiz, durum güvenli. Sen gelmezsen, iki kişiyiz. | Open Subtitles | معك نحن ثلاثة , الوضع يكون آمن، أما بدونك فنكون إثنان |
Ama en azından böyle bir durum olursa beraber karar verebileceğimizi düşünüyordum. | Open Subtitles | ولكننى ظننت أنه على الأقل يمكننا مناقشة الأمر عندما طرأ هذا الوضع |
Hazırlık ya da ne olur olmaz diye acil durum planı yapılmış olmalıydı. | Open Subtitles | كان يجب أن يكون هناك خطة إحتياطية إذا ما حدث مثل هذا الوضع. |
Eğer durum buysa, Ryuk'un defteri sana geri vermesini sağla. | Open Subtitles | إن كان الوضع كذلك ، فاجعل ريوك يعيدها إليك فقط |
durum şu an tümüyle kontrolümüz dışında ama evet, Başbakanımız şu anda Sydney'de ve buraya dönmek için çabalıyordur. | Open Subtitles | حسنا , الوضع كله تحت السيطرة بالطبع ولكن , نعم ,رئيس الوزراء سيعود من سيدني كان يود ليكون هنا |
Şu anki durumu düşünerek, sana daha fazla kişi sağlayamayız. | Open Subtitles | بالنسبة لحالة الوضع لا يمكننا أن نضم بعض الأشخاص إليك |
Şu anda geçerli kaos durumu sonsuza kadar sürmeyecek bir düzen gelmesi gerek. | Open Subtitles | هذا الوضع الحالى من الفوضى لن يدوم للابد يجب ان يكون هناك نظام |
Bize bir dakika verirseniz bu garip ve gizemli durumu çözeriz. | Open Subtitles | إذا منحتمونا لحظة, فسوف نقوم بحل هذا الوضع الغريب و الغامض. |
durumun kontrolünü ele geçirmeliyiz. El değiştirmeye kadar dokuz saatimiz var. | Open Subtitles | لابد أن نسيطر على الوضع لدينا 9 ساعات حتى موعد التسليم |
Adamlarımdan bir daha gitti, işler sürüncemede ve zaman geçiyor! | Open Subtitles | لقد فقدت رجل آخر من رجالي الوضع يتأزم والوقت يمر |
Bu hoş bir şey değil. Hiç bir yere gidemiyorum. | Open Subtitles | هذا الوضع غير صحيح لا يمكنني الذهاب هنا أو هناك |
Kitabınızı okudum ve çok kadının benimle aynı durumda olduğunun farkına vardım. | Open Subtitles | بعد أن قرأت كتابك، أدركت كم كانت نساء أخريات في نفس الوضع |
Doktorlar duruma el koydu... ve bir tedavi yöntemi bulmaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | الأطباء يسيطرون جيداً على الوضع ويعملون على إيجاد علاج ليلاً نهاراً |
Bunlar tüm resimler ve görüntüler Afrika'dan, ve daha iyi hale gelebilir. | TED | كل هذه صور من افريقيا, و يمكن أن يصبح الوضع أفضل بكثير. |
Her zaman birileri bela arar. Clearwater da farklı değil. | Open Subtitles | لابد ان هناك احد يبحث عن احد رغم هدوء الوضع |
Şimdi size gösterdiğim tüm bu salgınlar, şu anda kontrol altındalar ve görünen o ki; çok çok kısa sürede sonlanacaklar. | TED | حسنا ، كل هذه الأزمات التي عرضتها لكم هي تحت نطاق السيطرة حاليا و يبدو الوضع و كأنهم سوف يتوقفون بسرعة |
Güzel. İyi. Sizin durumdan haberdâr olduğunuzdan emin olmak istedim. | Open Subtitles | فقط أردت أن أتأكد من كونك على علم بهذا الوضع |
daha da kötüye gidiyor ve tek önemsediğim kişi Hugh Sloan. | Open Subtitles | و الوضع يسوء و الوحيد الذي أهتم بشأنه هو هيو سلون |
Ne görmeyi umuyorsak, olay çok farklı olsa da görmek istediğimizi görürüz. | Open Subtitles | نرى ما نستبق التوقع بأنّنا سنراه، حتى لو تغير الوضع عمَّ توقعنا. |
Yanlış bilgilendirme ve yanlış anlaşılmaların bu toplumlarda hızlı bir şekilde yayılmaya başladığını ve bunun da paniği artırdığını gördük. | TED | رأينا التضليل و التصورات الخاطئة قد بدأت بالإنتشار حتى بشكل أسرع خلال هذه المجتمعات، التي أصبحت أكثر حذرا إزاء الوضع. |