Bazen bizim göremediğimiz ve hissedemediğimiz şeyleri görür ve hissederler. | Open Subtitles | أحياناً يرون أشياءً لا نراها ويشعرون بأشياء لا نشعر بها |
Sadakat insanların yapmak istemediği şeyleri yapmalarını sağlayan bir araçtır. | Open Subtitles | الولاء ، أداة تجعل الناس يقومون بأشياء لايريدون القيام بها |
Sadakat insanların yapmak istemediği şeyleri yapmalarını sağlayan bir araçtır. | Open Subtitles | الولاء ، أداة تجعل الناس يقومون بأشياء لايريدون القيام بها |
Başka şeylere olan takıntılarıma da bir şekilde ayak uyduruyordu, mesela sihir. | TED | و قد جارى جدى نوعا ما شغفى بأشياء أخري أيضا ..كالسحر مثلا. |
Çok harika işler yapıyorlar, opera takvimini yanlış okumak gibi. | Open Subtitles | انهم يقومون بأشياء عظيمة, مثل القراءة الخاطئة لجدول عروض الاوبرا |
Kasabadaki yaşlı kadınlar haç çıkardılar ve çılgınca şeyler fısıldadılar, garip şeyler söylediler. | Open Subtitles | النساء العجائز في البلدة عبرن بأنفسهن وهمسن بأشياء مجنونة مثل هذه الأشياء الغريبة |
Ve yetişkinler olarak bebeklikte ve çocuklukta öğrendiğimiz bütün bu şeyleri alıp gerçek hayatta işleri yapmak için kullanabiliriz. | TED | ثم كبالغين، يمكننا استغلال كل تلك المعارف التي تعلمناها ونحن صغار والاستفادة منها للقيام بأشياء في هذا العالم. |
İyon kanal hareketleri gibi şeyleri kontrol eden proteinlerdir. | TED | البروتينات هي التي تتحكم بأشياء مثل حركة الأنبوب الأيونية. |
gibi sorular soruyor. Şunu demek isterim ki progeria hastalığım olsa da zamanımın çoğu progeria ile hiç ilgisi olmayan şeyleri düşünerek geçiyor. | TED | وأود القول أنه بالرغم من إصابتي بالشياخ، إلا إنني أمضي معظم وقتي في التفكير بأشياء لا علاقة لها بالشياخ إطلاقاً. |
Benzer biçimde, insanlar kararlar gibi şeyleri bozmaya ve birbirleriyle karşılaşmayı istememeye eğilimlidir ve bu problemi daha da karmaşıklaştırır. | TED | كما يميل الناس للقيام بأشياء مزعجة مثل اتخاذ القرارات وتجنب الاصطدام ببعضهم البعض، مما يجعل المشكلة أكثر تعقيدًا. |
Resmi kuruluş (Inc) kısmı, yani şirket, en iyi yaptığı şeyleri yapıyor. | TED | الطرف المدرج, الشركة, تقوم بأشياء تقوم بها بشكل جيد حقاً. |
Teşekkürler. Yani filmlerde izlediğimiz şeyleri yapmak için yüksek teknolojiye ihtiyacınız yok. | TED | شكرا لذلك انت لست فى حاجة لأعظم تكنولوجيا لتقوم بأشياء تنجح فى الأفلام |
Biliyorsunuz, özünde, hepimiz görmediğimiz şeylere inanmak zorundayız. | TED | تعلمون في النهاية ، إننا نؤمن بأشياء لم نراها من قبل. |
Bunu yapmak için, imkansız şeylere inanmak zorundaydık. | TED | ولتحقيق ذلك، كان علينا أن نصدق بأشياء مستحيلة. |
Bu, bize ilginç ve bilimsel işler ortaya çıkaran insanlardan kalan bir miras. | Open Subtitles | هذا الإرث وصلنا عبر تاريخ من اشتغال أناس بأشياء مثيرة للاهتمام، تاريخ العلماء |
Bizim için gündelik işler yapıyorlar, tercihlerimize göre evin sıcaklığını ayarlamak, hatta otoyolda araba kullanmamıza yardım etmek. | TED | يمكنهم العناية بأشياء لنا، مثل تغيير في الحرارة في بيوتنا وفقا لتفضيلاتنا وحتى يساعدوننا في القيادة على الطريق السريع. |
Dale adında biriyle üç saat konuştum. bana şaşırtıcı şeyler anlattı. | Open Subtitles | تحدثت مع رجل يدعى ديل لمدة 3 ساعات وأخبرنى بأشياء مدهشة |
Var olduğunu bile bilmediğim birçok şeyi de yanımda getirmiştim. | Open Subtitles | ولكن رجعت بأشياء كثيرة معي لم أكن أعلم حتى بوجودها |
Yeni şeyler yapmayı da yeni şeylerin olmasını sağlamayı da severim. | TED | فأنا أحب القيام بأشياء جديدة والمساعدة على تحقيق الأشياء الجديدة. |
Zamanımı daha kazançlı işleri düşünerek geçiriyorum otelim gibi, Fairview. | Open Subtitles | قضيت معظم حياتي في التفكير بأشياء مربحةٍ أكثر مثل فندقي |
İnsanların insafsızca şeyler yapması standart insanlık görüşümün tersinde bir şey değil | Open Subtitles | وهؤلاء الناس الذين يقومون بأشياء غير معقولة، لايتعارضون مع نظرتي العادية للبشرية |
Bir karınca, çevreyi bu yolla keşfederken tehditler veya düşmanlardan yeni yuva alanlarına kadar birçok şeyle karşılaşabilir. | TED | عندما تستكشف بيئتها بهذه الطريقة تمر النملة بأشياء مختلفة بدء من التهديدات أو الأعداء، إلى مواقع بديلة للتعشيش |
En çok istediğim şeylerden birisi de, bir gün kendi vücudumuzun parçalarını oluşturmak ya da onarmak, tabii ki bunların hepsini mutfakta kendi başımıza yapmak. | TED | ما يهمني حقاً هو هل يمكن في يوم من الأيام إصلاح وإعادة بناء وزراعة أجسامنا الخاصة بأشياء نعملها في المطبخ. |
Anlamadığımız işlerle uğraşmasaydık o hala hayatta olabilirdi. | Open Subtitles | كانت ستظل حية لو لم نعبث بأشياء لا نفهمها. |
Eğer çıkıyorsak, bunun gibi şeylerde sana yardım etmem gerekmez mi? | Open Subtitles | إن كنا نتواعد ألا يجب علي أن أساعدك بأشياء مثل هذه؟ |
Ve böylece aralarındaki büyük şakayı paylaşan insanlardan oluşmuş bir topluluk oluştu ve bunun hakkında konuşmaya ve bununla birşeyler yapmaya başladılar. | TED | وبالتالي تشكل هذا المجتمع من الناس الذين تشاركوا هذه المزحة الكبيرة وبدأوا يتحدثون عنها ويقومون بأشياء بناءً عليها. |