işlerini kaybetmeyecekler, ki bu krizde, bu zaten başlı başına bir ikramiye sayılır. | Open Subtitles | حسناً، عليكم الحفاظ على وظائفكم، وهي، في هذا الإقتصاد، تعتبر كعلاوة بحد ذاتها. |
Gerçek zamanlı olarak cep telefonunda işletiliyor ve elbette başlı başına harika, cep telefonlarının saniyede milyarlarca ve trilyonlarca işlemi yapabiliyor olması. | TED | تعمل بالزمن الحقيقي على الهاتف المحمول، و هذا، بالطبع، أمر رائع بحد ذاته، الهاتف النقال يستطيع القيام بمليارات بل ترليونات العمليات بالثانية. |
Bu mümkün çünkü bir şeyin yanlış olduğunu bilmek başlı başına anlamlı bir bilgidir. | TED | وهذا ممكن لأن معرفة أن خطأ ما هو بحد ذاته معلومة مفيدة بالنسبة لنا. |
Ama bildiğim kadarıyla şimdiye kadar hiç küçük çocuk test edilmedi. | Open Subtitles | لكن بحد علمي لا طفل رضيع أجرى أختبار الطرق |
Hapishane dövmeleri, silah yarası, şiddetli darbe anladığım kadarıyla cinayet kurbanları. | Open Subtitles | أوشمة سجن , جروح رصاص أدوات مسننة إنهم ضحايا جريمة بحد علمي |
Bu kişiler ve unsurlardan her biri, kendi alanında şampiyondur. | Open Subtitles | كل من هؤلاء الناس او الحيوانات كان بطلاً بحد ذاته |
Bunun kendisi bir şifalanma eylemidir: duyulmak, görülmek, kınanmak yerine merhamet verilmesi. | TED | هذا بحد ذاته عامل للشفاء: سماعهن، رؤيتهن، أن نشفق عليهن بدل إدانتهن، |
Gerçek şu ki bizim içimizdeki karşılıklılık etiği, tek başına, bize evrensel sevgiyi getiremeyecektir. | TED | ففي الحقيقة إن القاعدة الذهبية أنشأت الإحساس لدينا ليست، بحد ذاتها، سوف تجلب لنا الحب العالمي. |
Ruby, insanın evliliğe ayak uydurması başlangıçtaki fazladan engelleri saymadığı başlı başına bir iştir. | Open Subtitles | هيئي نفسك للزواج يا روبي، انه وظيفة بحد ذاته بدون افتراض عقبات اضافية فى البداية |
O konuya sonra dönerim, Başlı başına bir konu çünkü. | Open Subtitles | سأرجع لهذه النقطة لاحقا هذه حكاية بحد ذاتها |
-Unutma, güç kendi başına bir uyuşturucudur. | Open Subtitles | فقط تذكر، القوة إدمان بحد ذاتها، كن حذراً |
Buradaki anafikir, bunu, sen tek başına yapacaksın.... böylece, ikimiz yeniden bir güven bağı kuracağız. | Open Subtitles | الآن، الفكرة بحد ذاتها بأنك ستفعلها لوحدك وبتلك الطريقة، قد تجدد ثقتك بي |
kendi başına ayakta durabilen, kendine has tarihi olan bir dünya yaratma fikri gerçekten oldukça yeni ve orijinaldir. | Open Subtitles | فكرة خلق عالم كامل يتجسد بصورة عالم قائم بحد ذاته يمتلك تاريخا خاصا به، لهي فكرة جديدة بوضوح وأصيلة تماما |
Bu tek başına bir şey ifade etmiyor, ama kimsenin hırsızın aynada yansımasını görememesini de ekleyince. | Open Subtitles | الآن، هي بحد ذاتها ليست هامة لكن أضف لذلك حقيقة أنه لم يبلغ أحد عن رؤية انعكاس اللص على مرآة |
Aşk; hiç kimsenin kaybetmediği başlı başına bir mükâfattır. | Open Subtitles | بدون تفكير. الحب بحد ذاته هو جائزته. لا أحد يفوز, لا أحد يخسر. |
- Bunu söyleyen başka bir kadın var mı? - Bildiğimiz kadarıyla yok. | Open Subtitles | ـ اي امرأة قد تتفوه بتلك الاشياء ـ ليس بحد علمنا |
Bildiğim kadarıyla cinayetlerin arkasındaki kişisiniz. | Open Subtitles | بحد علمي، قد تكون سبب جرائم القتل |
Bildiğim kadarıyla. | Open Subtitles | ليس بحد علمي , لكنني لا أستبعد |
Televizyon programınız yeterince işkence zaten. | Open Subtitles | كنت أظن أن مشاهدة برامجك التلفزيونية بحد ذاتها تعذيب |
Bir şey yaratmanın kendisi zaten bir ödüldür. | Open Subtitles | عندما يتعلق الأمر بالأبداع والإبتكار فأن عملية خلق الأشياء بحد ذاتها هي الجائزة. |
Bunlar sadece kendi başlarına önemli ekosistemler değil aynı zamanda iç toplulukları korumak için bir tampon olarak hizmet vermektedir. | TED | هذه الانظمة الايكولوجية ليست مهمة بحد ذاتها فحسب، بل هي ايضا تعمل كمناطق حاجزة لحماية المناطق البرية. |
Ve eğitim teknolojisi ve dijital, otomatik, yanlışa toleranslı, en az derecede girişimsel, bağlı ve kendi kendini düzenleyen pedagoji. | TED | وتكنلوجيا التعليم وطرق التدريس هي رقمية، آلية تلقائية، متسامحة، غازية بحد أدنى، متصلة، وذاتية التنظيم. |
Ejderha'nın ta kendisi. Jeet Kune Do dövüş kıyafetidir bu. | Open Subtitles | التنين بحد ذاته، هذا زي قتال فن الجيت كون دو |