Sonraki birkaç yıl içinde hypertext camiası da onu farketmedi. | TED | وفي السنتين اللاحقتين، لم يعترف به مجتمع النص الفائق أيضا. |
Bu yaklaşımın dagitim merkezinin içinde etkin olarak yaptığı şey onu büyük ölçüde eşzamanlı işleyen bir motora çeviriyordu. | TED | ولكن إن ما تقوم به هذه الطريقة بفاعلية داخل العاصمة هو تحويلها إلى محرك معالجة موازٍ ذو نطاق واسع. |
Babasını hiç tanıyamamıştı, çünkü babası annesi ona hamile iken çekip gitmişti. | TED | لم يتعرف على والده ابدًا لأنه تركهم عندما كانت والدته حاملاً به |
Savaşın içerisindeki şartların bir kurbanıydı, zamanın acımasız şartları ona hücum etmişti. | TED | ضحية ظروف حبسته في الحرب، اصطدمت به بكل قسوة ظروف الزمن القاسية. |
onunla örnek olarak yaptığım, sayı sıralaması yapmak istiyorum diyelim. | TED | ولنقل أنني أريد ترتيب الأرقام، كمثالٍ بسيط قمت به معه. |
Bu yüzden bir proje var, boru hatları ile Ölü Deniz'i kurtarmak, | TED | ومن الواضح أن البحر الميت أوطأ بكثير من المحيطات والبحار المحيطة به. |
Bu ebeveynelerinin ya da öğretmenlerinin onlara söylediği bir şey değil. | TED | إنه ليس الأمر الذي يخبرهم به والديهم، أو يخبرهم به مدرسيهم. |
en ilginç şeylerden birisi bir soruya karşılık olarak verilen bir cevaptan gelmedi onun yerine basit bir misafirperverlik jestinden geldi. | TED | وواحدة من اكثر الامور اثارة للاهتمام لم تأتي من الاختبار نفسه بل جاءت من تصرف بسيط كنا نقوم به لنرحب بالمتطوعين |
Bu Manuru. Babası öldüğünde, amcası kendisiyle birlikte çalışmak üzere onu sattı. | TED | هذا مانورو. عندما توفي والده، تاجر به عمه ليعمل معه في المناجم. |
Eğer en yakınınızdaki kapıyı söküp onu yakalamak için daha geniş alan sağlasanız bile, onu yine de kurtaramayacaksınız. | TED | حتى لو انتزعت اقرب باب لكي توفر مساحة أكبر لالتقاطها به ستبقى غير قادر على انقاذها على اي حال |
Bunun dışında anneme, onu meşgul etmesi için bir proje verdim. | TED | وأعطيت أمي أيضًا مشروعًا تعمل عليه حتى تنشغل فيه وتفكر به. |
onu aradım ve dedim ki, “Dinle, bir yarış koştum ve kazandım ve | TED | لقد اتصلت به وقلت له: اسمعني، لقد ركضت في اول سباقاتي وفزت و.. |
Kral geri çekilmeye çalışıyor ama düşman süvari onu arkadan kuşatır. | TED | يحاول الملك التراجع، لكن سلاح فرسان العدو يحيط به من الخلف. |
Başa geçtiği gün sadece bir şey yapması için ona meydan okundu. | TED | وفي اليوم الذي تقلدت به المنصب تم تحديها: في القيام بشيء واحد. |
Geminin doktoru ona bir göz atana kadar onu bağlayalım. | Open Subtitles | أنا يجب أن أربط هذا حتى يعتني طبيب السفينة به. |
Yine de ona karşı yakınlık duymadan edemezdiniz, çok yakışıklı biriydi. | Open Subtitles | لا يمكنك التوقف عن الإعجاب به لقد كان حسن المظهر للغاية |
Hayır, bunun tek sebebi Efendisinin ona şüphe duyup kendi ölümünü aramasıydı. | Open Subtitles | لا، لم يكن ذلك إلا لأن حضرته شك به ورأى فيه موته |
Hayatındaki onca şey içinde en çok onunla gurur duyuyordu. | Open Subtitles | كان فخورا به اكثر من أي شيء فى حياته كلها |
Bence burada sizin düşündüğünüzü umduğum bariz bir soru var. | TED | أتمنى أنكم تفكرون به لماذا يجب علينا القيام بهذا العمل؟ |
Bu da sizi değişik bir kariyer yapmaya zorlayabilir, ama aslında büyük de bir avantajı vardır: iş rekabeti yok. | TED | ربما هذا .. صادم قليلاً .. اقصد هذا التخصص ولكن في الحقيقة انه تخصص مميز اذ لا أحد ينافسك به |
Bu, tam da onun yapmasını umduğun türden bir şey. | Open Subtitles | اتعلم, ان هذا هو الشئ الذى تتوقعها ان تقوم به |
Bu listeye baktığımda -- benim için yaşayanların Zebur'u gibiydi -- farkına vardım ki, bunu kızlarımız için yapmış olsakta, biz de beraberinde çok değişmiştik. | TED | وكما انظر اليه اليوم .. انه يبدو كما لو انه ترنيمة عيش لقد ادركت .. ان ما كنت اقوم به لبناتي قد غيرني انا ايضاً |
Bilge doktorlar ve gelişmiş tıptı ve cerrahlardı, elleriyle ne yapması gerektiğini bilen. | TED | كان حكمة الأطباء والطب المتقدم والجراحين الذين يعرفون ما يجب القيام به بأيديهم. |
- onun adına seviniyorum, Charlotte. - ondan çok hoşlanmışa benziyor. | Open Subtitles | ـ أنا سعيدة للغاية من أجلها ياشارلوت ـ تبدو سعيدة به |
Tek yapmanız gereken misyonu programlamaktır, insansız hava aracına nereye uçacağını söylemek için. | TED | كل ما عليك القيام به تحديد مسار الرحلة أن تقول للطائرة أين تطير. |
Sonuç olarak, konuşmamı başlattığım soru, sizce hangisiyle yüzleşmek daha zor, baskıcı hükümetler mi yoksa baskıcı toplumlar mı? | TED | لذا فالسؤال الذي بدأت به حديثي هذا، من برأيكم تعتقدون أنه الأصعب في المجابهة، الحكومات القمعية أم المجتمعات القمعية؟ |