Gerçekten ama gerçekten kurtulmak istediklerinde Jim Crow South'dan ABD sınırları içerisinde mümkün olan en uzak noktaya, Alaska'ya gittiler. | TED | وحين رغبوا حقًا في الهرب بعيدًا، اتجهوا إلى ألاسكا، أبعد منطقة ممكنة داخل حدود الولايات المتحدة عن جنوب جيم كرو. |
PMS mitinin varlığını sürdürmesinin diğer bir nedeni, kadına özgü rolün dar sınırları. | TED | سبب اخر ل استمرار الخرافات لديها ما تفعله في حدود ضيقه عند الأناث. |
Şimdi, müziğimi insanların kalplerine erişmek için kullanıyorum ve bunda bir sınır görmüyorum. | TED | الان، انا استخدم موسيقاي لأصل الى قلوب الناس واكتشفت انه لا توجد حدود |
Ve bütün bu deneyleri tekniğimizin sınırlarını anlayana dek çözümledik, çünkü bu sınırları anlayınca, nereye kadar zorlayabileceğimizi öğreniriz. | TED | وقمنا بتحليل كل هذه التجارب حتى فهمنا فعلا حدود تقنياتنا وما أن فهمنا هذه الحدود فقد عرفنا كيف نوسعها |
Ve hatta, ürünün şekil manipulasyonuna bile belli sınırlar içinde dahil olabilirsiniz. | TED | و ايضا يمكنك الاشتراك في التلاعب بشكل المنتج ولكن ضمن حدود آمنة. |
sınırsız mükemmelliğin kökünde insan dışı bir şeyler olduğunu ne zaman anlayacağız? | TED | متى سنقدر أن هناك شيء قاسٍ للغاية بالكمالية التي لا حدود لها؟ |
Arizona sınırına gidiyorsan, şu an gittiğimiz yoldan çok daha iyi yollar var. | Open Subtitles | .. لو كنتم متجهين الى حدود اريزونا فتوجد ممرات افضل يمكن ان تسلكونها |
Hidrolik kırılma işine ilk 1953'te Teksas sınırında şahit olmuştum. | TED | عاينت أول مهنة تكسير هيدروليكي على حدود تكساس سنة 1953. |
California sınırını aşıp, göz açıp kapayana kadar senin kampında girmeye niyetliyim. | Open Subtitles | أسعى إلى تخطي حدود كاليفورنيا وأصل إلى عقر دارك قبل أن تعلم |
Bölge sınırları boyunca yükselen Berlin Duvarı şehri ikiye bölüyordu. | Open Subtitles | على طول حدود القطاع ارتفع جدار برلين، قاسمًا المدينة لشطرين |
Kobay deneysel çevresindeki sınırları aşmaya teşebbüs ederse mekanizma ile davranışları düzeltilir. | Open Subtitles | إذا خرجت الحالة عن حدود نطاق الاختبار يقوم الجهاز بتعديل هذا التصرف |
Buraya gelmek için 4 tane sınır geçmek zorunda değilim. | TED | لست بحاجة إلى عبور أربعة حدود لكي أصل إلى هنا. |
Bilim açıkça ve özgür irade ile çalıştıkça herhangi bir sınır olacağını sanmıyorum. | Open Subtitles | طالما أن العلم مفتوحاً وبإرادة حرة, فأنا أظن أنه لن يكون هناك حدود. |
-Diyorlarki benim gemimden kalkan gemiler her yerde sınır ihlali yapıyor. | Open Subtitles | هناك طائرات من سفينتي تنتشر على طول حدود ـ طاجاكستان ـ |
Ama mesleğinin sınırlarını zorla, o zaman kontrolden çıktığını söylerler. | Open Subtitles | لكن يدفع حدود مهنتك، وهم يقولونك في الخارج من السيطرة. |
Sana kelimeleri öğretebilirim ama gücünün sınırlarını kendin öğrenmek zorundasın. | Open Subtitles | استطيع تعليمك الكلمات لكن حدود قواك عليك انت اكتشافها بنفسك |
Yani tersi istikamette bir ilerleme var: Daha kapalı sınırlar, daha az işbirliği ve belki Avrupa yapısının farklı bölümlerinin bazılarında ayrılmalar bile olabilir. | TED | بل على العكس ، فهي ذات حدود أكثر إنغلاقاً و أقل تعاوناً ، بل و حتى قد تخرج عن بعض الأجزاء المختلفة للبناء الأوروبي |
Birlikte olduğumuzda 'beklenildiği düzeyde iyi' sınırsız hâle gelecek, çünkü o beklenti, çevremize yeniden yön vererek dünyayı değiştirmek olacak. | TED | ومعًا، الخير كما تتوقعون ليس له حدود عندما يكون المتوقع هو إعادة تشكيل البيئة الخاصة بنا، نستطيع أن نغير العالم |
Kamyonetleri alıp Meksika sınırına götürmeni ve dürüst yevmiyeye çalışmaya istekli yasa dışı göçmenleri bana geri getirmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تأخذ الشاحنات وتعبر حدود المكسيك وأريدك أن تجلب لي بعض المهاجرين غير الشرعيين مستعدون للعمل بأجر يومي |
Bu yerel bir cinayet ve otoriteniz eyalet sınırında bitiyor. | Open Subtitles | هذه جريمة قتل محلية و سلطتك تنتهي عند حدود الولاية |
Şehir sınırını geçmeden onları bul arabayı kenara çek ve babayı alkollü araç kullanmaktan tutukla sonra çocuğu bana getir. | Open Subtitles | اعثر عليهما قبل أنْ يجتازا حدود البلدة. أوقف السيّارة و اعتقل الوالد بتهمة القيادة أثناء الثمالة. ثمّ أحضر الفتى إليّ. |
Kadınların sınırlarının kalkmasından daha hoşuma giden bir şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد شيء أحب إلي أكثر من تحطيم حدود المرأة |
Şerif'le ortak olduğumuz sürece, neler getirebileceğimizin bir limiti olmayacak. | Open Subtitles | وبوجود المأمور كشريك فلا توجد حدود للكميات التي يمكننا إحضارها. |
Onaylı dükkanların sınırları dışında tıbbî marihuana satmak hâlâ yasak. | Open Subtitles | بيع الماريجوانا الطبية خارج حدود المتجر لا يزال غير قانوني |
XL: Kesinlikle, bilimin herhangi keyfi hız limitleri olmadığı, çok heyecan verici bir dönemde yaşıyoruz, yalnızca bizlerin hayal gücüne bağlı kalıyor. | TED | شو: بالفعل، نحن نعيش لحظة مثيرة جداً حيث لا يوجد حدود لسرعة العلم بل هو يعتمد فقط على مخيلتنا. |
Tabi ki iyi bir kumarbaz, bazı sınırların olduğunu anlar. | Open Subtitles | بالطبع , أن المقامر الجيد . يعرف أن هناك حدود |
Sanki daha önce bir kaçağı eyalet sınırından geçirmemişim gibi konuşuyorsunuz. | Open Subtitles | أنت تتصرف وكإنني لم أهرب من على حدود الولايات من قبل |