Amacı komik olmak. Böylece Stewart'ın komedi türü, olaylar gerçek değilse işe yaramaz. | TED | ويبدو أن كوميديا ستيوارت لا تعمل إلا إذا كانت تستند على وقائع حقيقية. |
Hayır, hayır, gerçek bir çalışma ve davranışsal ekonomi ile çok ilgili. | TED | كلا، كلا، كلا، هذه دراسة حقيقية ولها علاقة كبيرة جدا بالاقتصاد السلوكي. |
sen istediğine inanabilirsin, ama o kızla olan etkileşimim gerçekti. | Open Subtitles | يمكنك أن تصدق ما تريد لكن علاقتي بتلك الفتاة حقيقية |
Şu an büyük bir savaşta olduğumuzu söyleyebilirim ve aslında bu savaşı kaybediyoruz. | TED | نحن في حرب حقيقية في الوقت الحالي، وهي حرب نحن خاسرين فيها بالفعل. |
Hayatımdaki insanlar ile gerçekçi olmak konusunda cesur hâle geldim. | TED | أصحبتُ أكثر شجاعة حول كوني حقيقية مع الناس في حياتي. |
Bağımlılığın beyin-temelli bir hastalık durumu olduğu medikal ve nörolojik bir gerçektir. | TED | يعتبر ذلك الإدمان حالة مرضية تعتمدُ على الدماغ وهو حقيقية عصبية طبية. |
Hikaye gerçekmiş gibi gelebilir, ama bahse girerim ki bundan ibaret değil. | TED | أتعلمون، قد تبدو هذه قصة حقيقية ولكن أراهن أنها قصة غير مكتملة. |
Yalnızlık kendinizi bulacağınız yerdir, böylece diğer insanlara ulaşabilir ve gerçek bağlantılar kurarsınız. | TED | العزلة هي حيث تجد نفسك بحيث تتمكن من الوصول للآخرين وتكوين ارتباطات حقيقية. |
Vermont'taki bir güneş parkı, gerçek verilere göre metrekareye 4,2 vat enerji veriyor. | TED | وهنا ترون حقل شمسي في فيرمونت مع بيانات حقيقية تعطي 4.2 واط للمترالمربع |
gerçek anıları sahte anılardan eksiksiz bir şekilde ayırt edemeyiz. | TED | لا يمكن أن نميز ذكريات حقيقية موثوقة من ذكريات كاذبة. |
Fakat kara delikten gelen resme sıra geldiğinde gerçek bir muamma ile karşılaştık: Kara deliği daha önce hiç görmemiştik. | TED | لكن عندما يتعلق الأمر بصور لثقب أسود، فإننا نواجه معضلة حقيقية: لم يسبق وأن شاهدنا ثقباً أسوداً حقيقياً من قبل. |
Yüksek sesle konuşmanın gerçek ve bazen çok acı sonuçları var. | TED | في بعض الأحيان هنالك عواقب حقيقية ومؤلمة لعدم السكوت عن الخطأ. |
Eskiden kuyumcuda güvenlik olarak çalışmıştım. İnanın bana o elmaslar gerçekti ve büyüktü. | Open Subtitles | كنتُ أعمل كرجل أمن لحساب تاجر مجوهرات، وصدقاني، كانت تلك الماسات حقيقية وكبيرة. |
Semptomlar gerçekti ama hiçbir biyolojik sebebi yoktu dedi. | TED | قال أن الأعراض حقيقية لكن ليس ثمة سبب بيولوجي لها. |
Çünkü milyonlarca insanın hayatı tehlikede, belki de büyük bir felaketi önleyebilirsin. | Open Subtitles | لان ملايين الارواح في خطر انت ربما يمكنك ان تمنع كارثة حقيقية |
Ama Copeland bölümüne gidip de o kitapları okuyunca çok gerçekçi geldiler. | Open Subtitles | لكن ذهبت لجناح الكتب المحرمة وقرأت تلك الكتب وبدت لي حقيقية جداً |
Ne kadar saçma görünürse görünsün, Schrödinger'in kedisi gayet gerçektir. | TED | وعلى الرغم من أن فكرة قطة شرودنجر قد تبدو سخيفة، إلا أنها حقيقية جدًا. |
Kralın çocukları için, gerçekmiş gibi görünen, mekanik canlandırılmış oyuncaklar yaptı. | TED | فبالنسبة لأطفال الملك، صنع ألعابًا آلية متحركة تبدو حقيقية. |
Bugün size söylemek istediğim, sorunlarımız ne kadar gerçekse, çözümlerimizin de o kadar gerçek olduğudur. | TED | وما أريد أن أقوله لكم اليوم أنه رغم أن المشاكل حقيقية، فإن الحلول حقيقية أيضًا. |
Senin tam tersine, ne zaman gerçek bir konuşma yapsak kaçıyorsun. | Open Subtitles | عكسك انت لمذا تمشين بعيدًا كلما كان لدينا محادثه حقيقية ؟ |
Ebedi kurtarıcı İsa Mesih'in hakiki ruhu içimizde yaşadığı için sevineceğiz. | Open Subtitles | نحن ذاهبون لنفرح أن في داخل كل منا يعيش روح حقيقية الوفاء الأبدي للمسيح, يسوع |
doğruysa, biliminsanları, "Harika, biliyoruz ki hipotez doğru" derler. | TED | و اذا كانت حقيقية .. فسيقول العلماء حسنا ..نعلم أن هذه الفرضية صحيحة |
Sun'ın yaptığından daha iyisini yapmak için cidden bir şanstı! | Open Subtitles | وهذة فرصة حقيقية لعمل شي أفضل مما عملته صن |
Ve bu bir kez olduğunda sentetik kromozomlarla da aynı şeyi yapabilmek için gerçekten bir şansımız olduğunu düşündük. | TED | وعرفنا بأنها ما تم معرفة ذلك فإنه لدينا فرصة حقيقية أذا تمكنا من صنع كروموسومات صناعية لصناعة مورثات صناعية. |
Ve başlangıçta arkadaşça başlayan hisler gerçek bir aşka doğru filizlendi. | Open Subtitles | وما بدأ في الأصل كصداقة عادية ازدهرت لتصبح قصة حب حقيقية. |