Yatak odası duvarımda asılı dev bir timsah posteri var. | TED | كان لدي ملصق ضخم معلق لتمساح على جدار غرفة نومي. |
Ben çay içmem, o da dev bir horoz heykeliyle kafama vurdu. | Open Subtitles | لم أكن لأشرب شـاي , لذا ضربتني على رأسي بديك سيراميكي ضخم |
Çok büyük bir para gibi geliyor; çok büyük bir para. | TED | يبدو هذا المبلغ كبيرا جدا ، نعم هو ضخم في الواقع. |
Bir saat içinde Ivan isimli Koca bir adam kapıya dayandı. | Open Subtitles | وفي خلال ساعه, شخصا ضخم روسي كان واقف على عتبة بابي |
Bu seviyeye yaklaşmak için bile muazzam bir nükleer reaksiyon gerekir. | Open Subtitles | نحتاج إلى تفاعل نووي ضخم جدا لمجرد الإقتراب من هذا المستوى |
Benden önce beyaz ve iri bir adam varmış. Güya manyağın tekiymiş. | Open Subtitles | كان ثمة رجل أبيض ضخم هنا قبل عودتي يفترض أنه مجنون كلياً |
Burası çok büyükmüş. Dolanıp duruyorum. | Open Subtitles | .هذا المكان ضخم . و دائماً ما أضيع |
Bir kadın kolunun yırtık olduğunu bildiği halde niçin önemli bir şükran yemeğine gider? | Open Subtitles | لماذا مرأة في عشاء مشهود ضخم تفعل هذا وهي تعلم أن كمها ممزق ؟ |
Ama en önemlisi, devasa bir sur duvarı kalıntıları vardı, muhtemelen Priam ve Hector'un Yunanların yaklaşmasını izlediği duvardı. | TED | والأمر المهم أنه يوجد بقايا جدارٍ حصني ضخم ربما يكون هو نفسه الذي شاهد منه بريام وهيكتور قدوم اليونانيين. |
Yani dev galaksi kümelerinin olduğu yerde, büyük yoğunlukta karanlık madde var. | Open Subtitles | لذا، أينما كان تكتل ضخم من المجرات هناك تركيز من المادة المظلمة |
Ama küçük bir tane çıkıp geldi yuvasından. Ne dev sayılır, ne de acımasız. Ama sonuçta bir Fare. | Open Subtitles | لكن ، ها هو واحداً صغيراً خارجاً من بيته ليس ضخم ، ليس خطير ، لكنه علي الاقل فأر |
Ve sonra muhtemelen fark etmişsinizdir, dev bir dinozor tarafından yutulduk. | Open Subtitles | ثم تم إبتلاعنا من قبل ديناصور ضخم. لابد أنك لاحطت ذلك |
Bir saniye için kademeli, dev gibi bir merdivenden indiğinizi varsayın, New York Kütüphanesi'nin önündeki merdiven gibi. | TED | لذلك، لثوان، فكر في التنحي عن درج تدريجي ضخم مثل الدرج الموجود أمام مكتبة نيويورك العامة. |
Bilgisayarı açtım ve buradaki asistanlar, ellerindeki mukavvadan yapılmış dev disketi bilgisayara takıyorlar. | TED | قمت بتشغيل الحاسوب هؤلاء المساعدات يقمن بوضع قرص مغناطيسي ضخم مصنوعة من الورق المقوى، يتم وضعها في الحاسوب |
Ona mazlum diyoruz çünkü o daha bir çocuk, küçük bir çocuk ve Goliath büyük, güçlü bir dev. | TED | حسنا، نطلق عليه هذا الإسم لأنّه طفل، صبي صغير، وجالوت رجل ضخم في منتهى القوة. |
Çok daha önemlisi, çok büyük çapta ilk çok kültürlü, çok inançlı devletti. | TED | والأكثر أهمية، أنها كانت أول دولة متعددة الثقافات ومتعددة الديانات على مقياس ضخم. |
Ancak büyük umutlara rağmen, LHC, içinde yalnızca bir Higgs bozonu bulunan çorak bir atomaltı alan ortaya çıkardı. | TED | لكن رغم الآمال الكبيرة كشف مصادم الهادرون الضخم عن مقدار ضخم من الجسيمات دون الذرية مأهولة بمجال هيغز وحيد. |
Alia, alışveriş merkezinin ortasındaki büyük bir afişe dikkatle bakıyordu. | TED | كانت علياء تمعن النظر في ملصق ضخم يتوسط مركز التسوق. |
Başkan'ın bu şehri yakıp yıkıp Koca bir klozete atarak sifonu çekmesi gerek. | Open Subtitles | يجب على الرئيس إحراق هذه المدينة أو يتخلص منها بوضعها في مرحاض ضخم |
Hiçbir Koşul Altında Basılmaması Gereken muazzam büyük Tehditkâr Bir Düğme. Haklı mıyım? | Open Subtitles | زر ضخم خطير يجب ألا يتم ضغطه تحت أي ظرف، أليس كذلك ؟ |
Aslında şu anda bile, iri bir Latin girip kızgın Koca rolü yapabilir. | Open Subtitles | في الحقيقة خلال أي لحظة من الآن سيقتحم المكان رجل لاتيني ضخم يدّعي أنه زوجٌ غاضب |
- Epey büyükmüş! - Evet. Ayrıca da genç. | Open Subtitles | ممتاز انه ضخم نعم وصغير أيضا |
Bak, anlatmak istediğin ne bilmiyorum ama yarın önemli bir sunumumuz var, ve ben gidip biraz uyumalıyım. | Open Subtitles | انظر ، أنا لا أعلم ماهو الشيء الذي تريد أن تخبرني به ولكن لدينا عرض تقديمي ضخم غدا لذا سأحاول أن أنام قليلا |
Bu gözlemlere uzay ve zaman açısında devasa bir ölçüde ihtiyacımız olduğundan dolayı daha da çetrefillidir. | TED | بل إن الأمر أكثر تحديا لأننا بحاجة لتلك الملاحظات العلمية بحجم ضخم في الزمان والمكان. |
Bu komik. Onun kocaman bir burnu var ve senin... | Open Subtitles | ذلك مضحك هو يكون لديه أنف ضخم و أنت لديك |
şişmanım. Bunu biliyorum. | Open Subtitles | انا ضخم انا اعرف |