RH: Evet emin değildik. Demek istediğim tüm stres bu yüzdendi. | TED | ر.ه: صحيح،لم نكن واثقين. أعني، كان ذلك يضعنا تحت ضغط كبير. |
Aşırı stres kan basıncını yükseltip kanamaya yol açmış olabilir. | Open Subtitles | التوتر الشديد قد يرفع ضغط الدم و الذي يسبب النزيف |
Pek değil, bence tam tersi. Belki de yüksek tansiyon. | Open Subtitles | بالكاد , أقول العكس ربما يعانى من ارتفاع ضغط الدم |
Tabii ya belki de ilaç alıp, içki içti ve tansiyonu çıktı. | Open Subtitles | قد يكون عانى من ضغط دم مرتفع حبوب زيادة,او انه كان سكيرا |
Kan basıncın yükseldi böbreküstü bezlerin aşırı hızlandı ve beyaz hücre sayın, bir yerini kırmış olabileceğine işaret ediyor. | Open Subtitles | إرتفع ضغط دمك و ازداد إفراز هرمون الأدرينالين و خلايا الدم البيضاء متجمعه لابد أنك تعرضت لكسر في العظام |
biri yüksek biri alçak basınçlı kütleler birbirlerine temas ediyorlar. | Open Subtitles | إحداهما ذات ضغط عالي، والأخرى ذات ضغطٍ منخفض يرتبطن معاً |
Yalnızlık, yüksek kan basıncına ve yüksek kolesterole neden olur. | TED | فالوحدة تسبب ارتفاع ضغط الدم وارتفاع الكوليسترول. |
Sadece basınca ve bu belirtilere sebep olan bir blokaj var. | Open Subtitles | لا يوجد ورم فقد حاجز يسبب ضغط فيسبب أعراض |
Durum çok kötü. Mike'ın kan basıncı 40'ın altına düşmüş durumda. | Open Subtitles | لدينا مشكلة يا جون، ضغط دمّ مايك نزل إلى منتصف الأربعين |
stres, baskı olmamalı, gereksiz yere güç sarfetmeni sağlayacak hiçbir şey olmamalı. | Open Subtitles | بدون تعب، أو ضغط لا شيء قد يتسبب بمجهود لا حاجة له |
Gülmek stres arttıran kortizon, adrenalin ve dopamin gibi hormonların seviyesini düşürürken endorfin gibi ruh halini düzelten hormonların seviyesini yükseltir ve tansiyonu düşürür. | TED | والابتسام يساعدك في تقليل الهرمونات الناتجة عن للتوتر مثل الكورتزول والادرلينالين والدوبامين ويرفع الابتسام دفق هرمونات السعادة مثل الاندورفين ويقلل بصورة عامة ضغط الدم |
stres, artan kan basıncı sonucu kardiyovasküler hastalığı arttırır. | TED | والإجهاد يزيد من أمراض القلب والأوعية الدموية كنتيجة لزيادة ضغط الدم. |
Oh, Tanrım, lanet olası tansiyon... Biliyor musun? Ben biraz rahatlamak istiyorum. | Open Subtitles | حسناً إن ضغط دمي أتعلمين أظن أنه علي أن أفعل شيئاً لأرتاح |
Yegor'un tansiyonu yüksek ve benim de işe gitmem gerekiyor. | Open Subtitles | عنده ضغط عالي و من الضروري أن أكون في العمل |
Kan basıncın yükselecek ayrıca kalp damarların sıkışacak. | Open Subtitles | ضغط دمك سيرتفع بينما أوعيتك القلبية تتقلص |
Bunun anlamı, su soğutmalı reaktörleri 20 cm kalınlığında çelik duvarlı basınçlı bir kap gibi inşa etmek gerekiyor. | TED | هذا يعني أنه لابد من بناء مفاعل مبرد بالماء كوعاء ضغط ذو جدران من الفولاذ وبسماكة أكثر من 20 سنتيمتر. |
Uykusuzluk; ateşlenmeye, halüsinasyon görmeye, yüksek kan basıncına sebep olabilir. hatta uykusuzluk, diyabet ve obeziteyle bile ilişkilendirilebilir. | TED | قد تعرضنا قلة النوم أيضا إلى الالتهاب و الهلوسة و ارتفاع ضغط الدم. كما يعتقد أن لها علاقة بالسكري والبدانة. |
Sen uzun bir adamsın. Sahip olduğun bütün basınca ihtiyacın var. | Open Subtitles | أتذكر ضغط الدم، أنت رجل طويل، يلزمك كل ما تستطيع الحصول عليه |
Güç kalkanları, hangardaki basıncı değiştirmeden giriş ve çıkışları sağlar. | Open Subtitles | تسمح حقول القوة للسفن بالخروج والدخول دون تخفيف ضغط المقصورة |
Çünkü iyi olduğumu söylediğin şey büyük yeşil bir düğmeye defalarca basmak. | Open Subtitles | لأن الشيء الذي تقول بأني جيدة فيه ضغط الزر الأخضر لعدة أشياء. |
Dairenin olduğu kata geldiğimde, birisi ışık düğmesine bastı. | Open Subtitles | عندما دخلت العمارة السكنية ضغط شخصاً ما على زر المصباح |
Çünkü eğer onlardan hoşlanırsan, şey, bu sadece stresli olur. | Open Subtitles | فقط لأنك لا تطيقهم لأنك لو أحببتهم فسيكون هناك ضغط |
Açıkçası, yüksek tansiyon iyi değil. Sakin kalması gerekiyor. stresi azaltın. | Open Subtitles | ارتفاع ضغط الدم ليس أمراً جيداً عليها التريث قليلاً وتخفيف التوتر |
Fakat bu miktar akıllıca sıkıştırma formatlarıyla azaltılabilir. | TED | لكن يمكن تقليل هذا المقدار من خلال تنسيقات ضغط ذكية. |
Galiba başka bir numara aramaya çalışmış. Tuşlara rastgele basmış. | Open Subtitles | أفترض أنه كان يحاول طلب رقم آخر لكنه ضغط على أرقام عشوائية |