| Size İngilizce öğretmek için oradaydım; bunun yasak olduğunu biliyordunuz. | TED | كنت هناك لادرسكم الانجليزية وكنتم تعلمون ان هذا غير مسموح. |
| DB: Ama bunu söylemek neredeyse yasak ilan edildi, bunu söylemek nasılsa senin bir çeşit bağnaz olduğuna işaret ediyordu. | TED | ديڤيد برووكس: لكن أصبح غير مسموح به أن نقول أن، لأنها أصبحت كعلامة أنك بطريقة ما يجب أن تكون متعصب. |
| "Karanlık çöktükten sonra, erkeklerin.. yasak Şehirde kalmalarına izin verilmez." | Open Subtitles | غير مسموح بتواجد الرجال في المدينة المحرمة بعد هبوط الظلام |
| Biriyle konuşmak ya da elinden birşey yemek için izin yok. | Open Subtitles | التحدث مع أي شخص, أو تناول الغداء غير مسموح به أيضاً |
| Kadınlar dikkat dağıtıcıdırlar ve bu yüzden buraya girmeleri yasaktır. | Open Subtitles | النساء صرف إنتباه. إنهم غير مسموح بهم في المجمّع السكني. |
| Sadece üzerine adımı yazmaya iznim yok. - Ya da para almaya. | Open Subtitles | كلا، فقط غير مسموح أن أضع اسمي على النص أو أتلقى أجراً. |
| Marley'in tuvaletten su içmesi yasak bunun için kapağın kapalı olduğundan emin ol. | Open Subtitles | غير مسموح لمارلى من أن يشرب من الحمام لذا دائما ضعى الغطاء للأسفل |
| Tekrar ediyorum, içeriye cep telefonu ve kamera sokmak yasak. | Open Subtitles | أكرّر، غير مسموح بتواجد الهواتف الخلويّة و كاميرات التصوير بالداخل |
| Affedersiniz, Profesör ama tıraş olmak yasak. | Open Subtitles | اعذرني بروفيسور ولكن غير مسموح بالحلاقة هنا |
| Tabii centilmenliği elden bırakmadan. İçki yasak. | Open Subtitles | لذا طالما هم رجال مهذبين المشروبات الكحولية غير مسموح بها |
| Buraya gelmen yasak. Avcılar peşine düşer. Evet. | Open Subtitles | انت غير مسموح بك هنا الصيادين سوف يتبعوك |
| Miss Norton ambarda oynamaların yasak olduğunu söyledi. | Open Subtitles | وآنسة نورتن أخبرتهم أنه غير مسموح لهم باللعب في المخزن |
| Hey, oraya giremezsin. Orası yasak bölüm. | Open Subtitles | انتظر، غير مسموح لك بالدخول هناك هذا ممنوع |
| Her zaman yasak bir yer olmuştur. Almanların girmesi yasaktı. | Open Subtitles | لقد كان دائماً ممنوع دخوله الالمان غير مسموح لهم |
| Benim de şu anda nasıl hissettiğim hakkında konuşmama izin yok. | Open Subtitles | حسناً، أنا غير مسموح لي بالحديث عن كيفة شعوري حقاً الآن. |
| Topa vurulana kadar hareket etmesine izin yok. | Open Subtitles | غير مسموح له بالتحرك الى حين ان تنطلق الكرة |
| Müşterilerle dışarıda herhangi bir şekilde görüşmemiz yasaktır. | Open Subtitles | غير مسموح لنا بتكوين أية علاقات خارجية مع الزبائن |
| - Böyle bir soruya cevap verme iznim yok hanımefendi. | Open Subtitles | انا غير مسموح لي بالإجابة علي هذا النوع من الاسئلة |
| Üzgünüm, kitabın içindekileri görmeye iznin yok. - Kurallara aykırı. | Open Subtitles | آسف، غير مسموح لك بالرؤية داخل كتابك إنه ضد القوانين |
| Yolda gazetecilere izin verilmiyor, sadece yarışmacılar. Kurallar böyle. | Open Subtitles | غير مسموح للمراسلين بمرافقة الجولة فقط المتسابقون هذه القواعد |
| Hastalar hemşirelerin odasına giremez. | Open Subtitles | عد مكانك المرضي غير مسموح لهم بالتواجد في عنبر الممرضات |
| Üzgünüm ama ıstakozları canlı olarak satmaya yetkim yok. | Open Subtitles | آسفة , لكن غير مسموح لي أن أبيع السلطعون حياً |
| Sürdinli trompet çalmak bile yasaktı. | Open Subtitles | كان غير مسموح لعازفى البوق أن يعزفوا حتى بمستوى خفيض |