"لستَ" - ترجمة من عربي إلى تركي

• değilsin
• değilsiniz
• olmadığını
• değilim
• olamazsın
• olmadığın
• degilsin
• değilsindir
• değilmişsin
• bile
• pek
• değildin

Başkasının işi için övgü görmek isteyen ilk sen değilsin.
أتعلم، لستَ أوّل معجب ينال الفضل على عمل أحد آخر

Tamam, iyi gidiyorsun. En azından yaranı kendin dikmek zorunda değilsin.
لا بأس، أنتَ تبلي حسناً على الأقل لستَ مضطرّاً لتخيطه بنفسك

Ancak aradığım erkek değilsin. Ben de sana göre değilim.
لكنّكَ لستَ مثالياً بالنسبة إليّ، ولستُ أظن أنّي مثاليةً لكَ.

Affedersiniz ama oraya çıkıp sözler veren ilk kişi siz değilsiniz.
معذرة فخامتك لستَ أوّل شخصٍ يقف على المنصّة مُغدِقا إيّانا بالوعود

İstemiyorsan gitmek zorunda değilsin. Fikrin değişti diye ayıplayacak değiliz.
لستَ مضطرّاً للذهاب ما لم ترغب فلا عيب في التراجع

Bence sen insanların düşündüğü kadar da karanlık biri değilsin.
أعتقد أنّك لستَ شرّيراً بالقدر الذي تريد أنْ يظنّه الناس

Sabah akşam benimle olmak zorunda değilsin gerçi battaniyeye hayır demem.
لستَ مضطرًّا لملازمتي وخدمتي، إلّا أنّي لن أعترض إن أعطيتني بطانيّة.

Bu evde birilerinin düzenini bozan tek kişi, sen değilsin.
لستَ أنت من يعيق حياة أي أحد في هذا المنزل

- Tabii. İçine sinmeyen hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin.
بالطبع، ليس عليك أن تفعل أي شيء لستَ مرتاحا حياله

Sen, diğer taraftan, başka biri olmak zorunda değilsin.
،ولكن أنت بالجهة الأخرى لستَ مضطرًا أن تصبح شخصًا بعينه

Sen o kadar da büyük değilsin.
أعلم بشأن هذا المشروع التجارىّ لستَ كبيراً لهذه الدرجة.

- Beni tutuklayamazsın! Sen polis değilsin! - Eskiden öyleydim.
ــ لا يمكنكَ القبضُ على أنتَ لستَ شرطياً ــ إعتدتُ أن أكونَ واحداً, هل يُجدى معك ؟

Ben umurlarında olmam, Nicholas. Ölmeme engel olmazlar... Kimseyi tehdit edebilecek durumda değilsin.
لا يكترثون لأمري سيدعونني أموت لستَ في موقف لتهدّد أحداً

Turuncular. Sen kızılgerdan değilsin. Kumru ya da şahin de değilsin.
أنت لستَ عصفور أبو الحناء أو يمامة أو صقر أنتَ حمامة وأنا حمامة

Dışarı çıktığında bunu yine yapabilirsin. Çok yaşlı değilsin.
ما يزالُ يُمكنكَ ذلك عِندما تخرُج، أنتَ لستَ كبيراً جِداً

Yapma Joe. Teşkilatı bırakmak zorunda değilsin ki.
بربك يا چو لستَ مضطراً للإستقالة من الشرطة

Benden daha iyi değilsin seni beyaz serseri!
لستَ أفضلَ مِني أيها الفتى الأبيَض اللَعين

Dans etmediğim için üzgün değilsiniz ama, değil mi?
لكنكَ لستَ آسفاً لأنني لم أرقص، أليس كذلك؟

Açık arttırmada randevumu alman konusunda mecbur olmadığını bilmeni isterim.
أريدكَ أن تعرف أنكَ لستَ مضطراً للمزايدة عليّ في المزاد

Buranın yerlisi olamazsın, değil mi?
أنت لستَ من السكّان الأصلييّن أليس كذلك ؟

Hazır olmadığın hiçbir şey için seni zorlamayacağız, tamam mı?
لن نُجبِرك على القيام بأي شيء لستَ مستعداً له، حسناً؟

Haksiz degilsin. Hicbiri onu hak etmiyor.
لستَ مخطئاً، لستَ مخطئاً، لا يستحقها أحد منهما

Hayır, olamaz, belki de, bilirsin, belki sandığın kadar iyi bir avukat değilsindir.
رُبما يكونُ السَبب، تعلَم أنكَ لستَ مُحامياً ماهراً كما تظُن

Sen sandığım kadar ödlek değilmişsin.
لستَ مثيرًا للشفقة وجبانًا كما ظننتكَ دائمًا.

Yakalansan bile sonuna kadar inkâr etmelisin. Ölene kadar Korkusuzlardan olduğunu söylememelisin.
حتى إذا قُبض عليك، تماسك حتى النهاية، قُل بأنك لستَ جُزءًا منا.

Aslında, pek de düzenli biri sayılmazsın, öyle değil mi?
حسنًا ، أنت لستَ بُمدبّر منزل جيّد ، أليس كذلك ؟

Doğrusu, lisedeyken, bana karşı en zalimce davranan sen değildin.
أنت في الحقيقة ، لستَ قاسياً مثلما كنتَ في الثانوية